“Kentsel dönüşüm mü, rantsal dönüşüm mü?” sorusunun bir hükmü kıymeti kalmadı şehrimizde, neyin ne olduğunu gördük, toplumsal fayda lafta kaldı, bina boyları uzadığıyla, şehir çirkinleştiğiyle, ekonomik krizin kapıya dayanması sonucu mülk sahipleri ve müteahhitler mağdur olduklarıyla kaldı…
Belediye’nin en riskli ve dönüştürülmesi gereken alanı belirlemesi gerekiyor 19 Mayıs’a kadar; acep neresi?
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, belediyelere çağrıda bulundu…
“Belediyelerimize sesleniyorum. Kentsel dönüşümde 81 ilimizde, valiliklere genelle gönderdik. Valiliklerimiz, tüm şehir genelinde en riskli alandan başlamak suretiyle tespit çalışmalarını belediyelerimizle birlikte yapsınlar diye. 3 ay içinde bize acil öncelikli alanları tespitini yapıp, bildirsinler istedik. 3 aylık süre, 19 Mayıs’ta doluyor. Belediyelerimizden acil öncelikli dönüştürülmesi gereken binaların tespitini yapıp, bakanlığımıza gönderilmesini istiyoruz. Buradan gelecek verilerek çok önemli. O acil öncelikli diyebileceğimiz alanlara girebilmek ve o 1,5 milyon konutun yapımına başlamak için çok önemli.”
Yurt çapında “sallanan” 1 buçuk milyon konut acil yıkılacak ve yerlerine yenileri yapılacak…
Çorbada şehrimizin de tuzu olacak.
Belediyemizin hangi mahalle, yahut sokağı “acil, riskli, kentsel dönüşüm” alanı olarak belirlediğini merak ediyorum…
Rantsal dönüşümden henüz kentsel dönüşüme sıra gelmedi çünkü şehrimizde.
Şehrimizde kentsel dönüşüm formülü ile bitirilen binalarda mülk sahipleri ellerini ceplerine atmadan yeni mülk sahibi oldular, müteahhitler karlarını aldılar…
Toplumsal fayda ne oldu peki?
Şehir estetiği ne halde?…
Bütüncül şehir mimarisi akla getirildi mi?
Kastamonu Belediyesi’nin acil dönüştürülmesi gereken alan olarak nereyi Bakanlığa bildirdiğini merak ediyorum…
Kale eteği mi, Bayır mahalle mi, Tevser mi, Çayboyu mu?
Teravide dilendirilen çocuklar
Babalarının ve annelerinin yahut dedelerinin, nenelerinin yanlarında teravih namazlarına gelen çocukları görüyorum…
Okul öncesi, ilkokul, ortaokul.
Cami çocuklarla şen…
Gülücükleri mübarek.
Namaz bitişlerinde cami kapısının önünde de çocuklar oluyor…
Dilendiriliyorlar.
İçerdeki de çocuk…
Dışarıda ki de.
Açtıkları elleri mübarek…
Gözleri derin kuyu.
Dilenen çocukları gördüğümde ibadet yeniden başlıyor vicdanımda…
Yakarıyorum Yaradan’a.
Çocuk dilenmez, dilendirilemez…
Devlet müsaade etmez.
Yerli tohum “bağımsızlık” demek
Nezaket Ana yeleğinin cebinden çıkardı, kağıda sarmış, hazine gibi saklamış…
“Biber, hıyar, domates, marul” tohumları.
Yerli…
Geleneksel.
Fotoğraf çekerken içi gitti…
Tek tohum rüzgarda uçuverir diye.
Yerli ve geleneksel tohumlarımızı bulalım, çoğaltalım, paylaşalım, ekelim, hasat edelim…
Tohum hazinemizin korunmasında günümüzde en büyük görev belediyelere düşüyor.