2021, İnebolu-Ankara İstiklâl Yolu’nun tam kapasiteyle çalıştırıldığına ilişkin olayların ve Seydilerli Şerife Bacı’nın bu yol üzerinde Aralık 1921’de şehit oluşunun 100. yıl dönümüdür. Türk kadınlarının kahramanlık simgelerinden Şerife Bacı, Kastamonu Cumhuriyet Meydanı’ndaki heykeltıraş Tankut Öktem’in eseri (1985) muhteşem Atatürk Anıtı’nda yaşatılırken adı okullara, parklara, öğretmenevine de verilmişti. Hakkında, Kastamonulu yazarlarca çok sayıda hikâye, oyun, şiir yazılmıştı. Belgesel çekilmişti. Ancak, romanına rastlamamıştım. Meğer varmış. Dostum Metin Boyacıoğlu 2021 Kastamonu tatilinde, 23 Haziran 2021 tarihinde kargo ile üç kitap gönderdi. Biri Serkan Kütan’ın Şerife Bacı romanı. Diğeri Mehmet Sayan’ın Şehit Şerife Bacı/Kurtuluş Savaşı Hikâyeleri kitabının (Ankara 2018) 2019 yılında yapılan ikinci baskısı. Her iki kitabı da heyecanla okudum. Boyacıoğlu dostumuzun gönderdiği üçüncü kitap Yıldız Akdemir’in Kastamonu Hikâyeleri’nde de (İstanbul 2019) Şerife Bacı Bize Bakıyor adlı Şerife Bacı’nın şehadetini anlatan bir hikâye bulunuyordu. Böylece, peşpeşe üç Şerife Bacı edebî metnini değerlendirmek şansına kavuştuk. Kastamonu gazetemizde üç köşe yazısı yazmak şansını da yakaladık. Öncelikle, belirtelim ki amacımız üçlü bir karşılaştırma yapmak değil. Nurettin Peker’in kitabında anlatılan olayın edebiyata hangi gerçeklik çizgisinde yansıtıldığını anlamak istiyoruz sadece.
Kastamonu 1977 doğumlu Serkan Kütan’ın Şerife Bacı romanının (kendisi belgesel roman diyor) künyesi şöyle:
Serkan Kütan; Şerife Bacı, Ankara 2017, 191 s. Neyno Kültür Yayınevi.
Yazar, 17 ara bölümden oluşan Şerife Bacı romanından önce, romanda işlediği olayların tarihî kaynakları, belgeleri hakkında bilgi veriyor.
Giriş başlıklı birinci kısımda/bölümde I. Dünya Savaşı’nı Osmanlı Devleti’yle sona erdiren Mondros Mütarekesi’nden sonraki tarihî olaylar anlatılıyor. 15 Mayıs 1919 İzmir’in İşgali, Atatürk’ün Samsun’a Çıkışı, millî kongreler, TBMM’nin açılışı, Millî Mücadele’nin başlayışı, doğu, güneydoğu Anadolu’da savaşlar, Batı cephesinde Yunanlılara karşı zaferle sonuçlanan Millî Mücadele.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’in “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da; kulağım İnebolu’da” diyerek önemine işaret ettiği İstiklâl Savaşı’nın personel ve lojistik desteğini sağlayan İnebolu-Ankara İstiklâl Yolu hakkında geniş bilgi ikinci kısımda veriliyor.
Üçüncü kısımda/bölümde “İstiklâl Yolu Güzergâhı ve Noktaları” başlığı altında yol üzerindeki hanlar, mola yerleri, karakollar, kontrol noktaları gösterilmiş. İnsan ve cephane naklinin nasıl yapıldığı ayrıntılı bir şekilde anlatılmış.
Bilgi verilen son kısım/4. Kısım/bölüm Tekâlif-i Milliye Kanunu ve kanun gereği 7-8 Ağustos 1921 tarihlerinde yayımlanan on emri kapsıyor. Köydeki kağnı ve iki-dört tekerlekli arabalarla binek hayvanlarının bir kısmına belli sürelerle el konulup İstiklâl Yolu’nda kullanılması bu sayede kolaylaşmıştır. Şerife Bacı da bu kanun gereği iki öküzü ve kağnısıyla Seydiler’den İnebolu’ya gelip yüklenen cephaneyi Kastamonu’ya ulaştırmakla görevlendirilmiştir (100 km.’lik görev).
Beşinci kısım/bölüm Şerife Bacı romanıdır. 63-190. sayfalar arasındaki yaklaşık 125 sayfalık bu roman, akıcı bir üslupla ve tarihî olaylara dayanılarak kaleme alınmış. Mahallî kültüre sadık kalınmaya çalışılmış. Kocası Hüseyin, Çanakkale’de şehit düşen Şerife’nin hayatı, bir bacağı ve gözünü savaşta kaybeden gazi Yusuf’la evlendirilişi, kızları Elif’in doğumu, Tekâlif-i Milliye Kanunu gereği İstiklâl Yolu’nda görevlendirilişi, bebeğini de yanında bulundurma mecburiyeti, Seydiler’deki köylerinden kağnı konvoyuyla İnebolu’ya gidiş, mola yerlerinde yaşananlar, İnebolu’da cephaneyi bekleyiş, yükleme, yola çıkış, 1921 Aralık ayında kış şartlarında zorlu yolculuk, Seydiler’de köylerinin yakınına geldiklerinde kocası Yusuf’un ölüm haberi, buna rağmen cephaneyi Kastamonu’ya ulaştırma mecburiyeti dolayısıyla yolculuğa devam, Şerife Bacı’nın öküzlerinden birinin (kara öküzün) yürüyemez duruma gelmesi, şehre yaklaştıklarında kar ve soğuğun şiddetini artırması, Şerife Bacı’nın kağnısının geride kalıp konvoydan kopması, Şerife Bacı’nın bebeği Elif’i mermilerin arasına, yorganın altına yatırması, donarak şehit düşmesi, kışladaki köylülerin onu merak edip aramaya çıktıklarında kışla yakınında cenazesi ve ağlayan bebeğini bulmaları, güzel tasvir ve konuşmalarla romanın örgüsünü oluşturmuş.
Editör Kenan Kılıç’ın da yazım kurallarına uyma ve cümle yapılarına dikkat konusunda katkılarının bulunduğu açık romanı, daha önceki hikâye çalışmalarına göre daha başarılı bulduğumu belirtmeliyim. Yeni baskılarda dikkate alınmak üzere iki öneride bulunmayı zevkli bir görev sayıyorum.
Romanda birkaç yerde abdest almak ve el yıkamak için lavaboya gidildiği yazılmış. O dönemde lavabo yoktu. Köy evlerinde ve hanlarda ibrikte suyun bulunduğu bu yerlerin adı abdestliktir. Ayakyolunun hemen yanında bulunur. Ahşaptır. Bazı odalarda yaşlılar için sedir altlarında abdestlik de bulunur. Kışın üşümeden abdest alınmasını sağlar.
Diğer bir konu, 191. sayfadaki Kaynakça ve Yararlanılan Eserler bölümündeki yadırgadığımız, bilim ve edebiyat dışı ifadelerdir:
“*Bugüne kadar Şerife Bacı ile ilgili yazılmış, basılmış, anlatılmış, dilden dile ulaştırılmış tüm hikâye ve anlatılar.
*Bugüne kadar İstiklâl Yolu ile ilgili yazılmış, basılmış, anlatılmış, dilden dile ulaştırılmış tüm hikâye ve anlatılar.”
Bir yazarın, hele hele Kastamonu’da (İstanbul’da da olsa) yaşayan bir kişinin belirttiği malzemeye ulaşması imkânsızdır. İkinci baskıda basılı malzemenin listesini yayımlarsa görmediklerinden bazılarını elbette hatırlatırız… Şayet eksiksiz bir kaynakçayla karşımıza gelirse de şapkamızı çıkarır kendisini saygıyla selamlamaktan geri durmayız…
Serkan Kütan kesinlikle yazmayı sürdürmeli… Şimdiye kadar yazılmış en güzel Şerife Bacı novellası, uzun hikâyesi, kısa romanı…
NAİL TAN