Yükseklerde rüzgarın, alçaklarda coşkuyla akan suların eşliğinde; tohumların yuvalandığı toprakta yeşermek için sabırsızlandığı ilkbahardayız. İnsan sıcağının tüm serinlikleri yok ettiği, bayram çocuğu sevincinin yüreklerden eksilmediği, herkesin sağlıkla, sevdikleriyle birlikte gönüllerince yaşayacakları bir bahar diliyorum.
Doğanın fısıldadığı melodiye kulak verip, kendimizi ona bırakırsak, ruhumuzun arındığını hissederiz. Duygudan duyguya yolculuk yaptıran ezgiler, zihin sağlığını da olumlu etkiler. Müzik ilaçtır, dertlere, kötü düşüncelere, kötülüklere karşı derman…
Gerçekten çok ciddî bir iştir, müzik. Sanatçı olabilmek için, yeteneğin yanı sıra iyi bir donanıma sahip olmak şart. İster söyleyen, isterse çalan ya da bir müzik araştırmacısı veya müzik aleti yapan olsun hepsinde büyük emek var. Göz kamaştırıcı bir dünyanın arka planındaki büyük zorluklar, büyük vazgeçişler dikkat çekmez, görünmez.
Müzik dünyamıza katkıda bulunmuş değerli araştırmacı ve müzisyenlerin eserlerinin yanı sıra anılarının korunması, halkla buluşturulması çok önemli. Özgün renklere sahip müziğimizden örneklerle ortak hafızamızda derin yeri olan, tek kanallı televizyonun unutulmaz programı “Bir Başka Gece” tadındaki “Şarkılar Bizi Söyler” bunu başarıyor.
Sibel Can buğulu sesiyle;
“Ben derim utanma iftihar et,
Sevmeyenler utansın” derken, Hakan Altun güfteyi, o derin sesiyle seslendiriyor. Hüsnü Şenlendirici klarnetiyle eşlik ediyor. Söz gelişi değil, gerçekten konuk oluyorlar evlerimize. Ve kalkıp gittiklerinde; gönlümüzden uzaklaşmayıp, yüzümüzde gülümseme, yüreğimizde umut olarak kalıyorlar.
“Şarkılar Bizi Söyler” programını izlerken, mutlanıyorum. Müzik kalitesi, sanatçıların duruşu, konuklar ve onlarla yapılan sohbetler programa değer katıyor. İzleyiciye muhteşem anılar ve öyküler aktaran duayen sanatçıların yaşanmışlıklarıyla, genç müzisyenlerin enerjisi harmanlanıyor. Ayırmadan, farklılaştırmadan kucaklayan program, birçok sanatçıyı tanıtıyor, unutulanları da hatırlatıyor. “Şarkılar Bizi Söyler” programının kayıtları evlerde olsa; ayrılıklar azalır. Gergin çiftler, canı sıkılan eşler hangi bölüm olursa olsun izlemeye başladıklarında; içlerine önce hafiften bir mutluluk, ardından nedensiz bir sevinç gelir. Adım adım sevgi büyür, yeniden aşk dolar kalplere.
Sibel Can’ın kimseyi kırmadan idare ederken ki gülümseyişi kadar, güzel gözleri ve işveli cilveli söyleyişinde de anne yüreğinin titreyişini duyumsamak olası. O duygusal şarkı yorumlarına eşlik eden bir mimik, bir omuz kıpırtısı; çekici, zarif Sibel Can’ın imzasıdır diye düşünüyorum.
Hakan Altun’un biraz kırgın, bir o kadar hassas kalbi, bu kadar mı yüzüne, sesine yansır. Duygusal yapısıyla Hakan Altun adeta kocaman bir yürek olmuş, besteliyor, yorumluyor.
Hüsnü Şenlendirici çalmaya başlayınca, sözcüklere gerek kalmıyor, notalar dinleyenleri ardından sürüklüyor. Flörtöz gülüşü ve bakışlarıyla en çok da müziğe aşık olduğunu hissettiren Hüsnü Şenlendirici, ustası olduğu klarneti ile ayrılmaz bir ikili.
Yapımcı Polat Yağcı’nın imzasını taşıyan “Şarkılar Bizi Söyler”, gelecek kuşaklara ve özellikle müzik araştırmacılarına miras kalacak. Yalnızca bir döneme saplanmış değil, zamanın üstünde klasikleşecek değerde ve enerjisi yüksek bir program. Konuklarla ilgili bant kayıtları (vtr) tam tadında, tam kıvamında hazırlanıyor. Orkestra ve vokalistler de çok başarılılar.
Tabi ki yaşamda; her şey müzik kadar güzel, oyun havaları gibi neşeli değil. Ve şarkılardaki gibi tek derdimiz de aşk değil… Ülke ve Dünya gündeminden haberdarız ve dertler, sorunlar can sıkıyor. Savaş, pandemi, açlık, ekonomik kriz, kadın cinayetleri ise Dünya’nın kirli yüzü. Çözüme sağlıklı bir ruh haliyle gidebilmek için belki de müziğin ve tüm sanat dallarının desteğine de ihtiyacımız var.
Sözü yine Şarkılar Bizi Söyler’de yer alan, OzanAhmed Arif’in Anadolu şiiri ile sonlandıralım. Oktay Kaynarca’nın sesinde hayat buluyor, Anadolu;
“…Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu’yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri…
Sonra Pir Sultan’ı ve Bedrettin’i.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda…
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.”
Sanatçı Oktay Kaynarca şiiri okumayı sürdürürken; sözcükler, dizeler, güfteler, ezgiler rengârenk uçurtmalar gibi art arda gökyüzüne süzülüyor, umutlar çoğalıp, göğün mavisiyle buluşuyor. Anadolu şiiri şu dizelerle tamamlanıyor:
“Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?”
Mine Akçakoca Özgür