Bayram’da birkaç saatliğine Safranbolu’da bulundum. İnanır mısınız bilmiyorum, ama iğne atsanız yere zor düşüyordu. Öyle bir kalabalık.
Hava kötü, yağmurlu, yürünecek yol yok doğru düzgün, eski çarşı artık gözdeliğini yitirmek üzere, ama gelin görün ki tıklım tıklımdı şehir.
Arabayla bir saatte gidiliyor Safranbolu’ya. Ama bizim onun seviyesine ulaşmamız yıllar yılı alacak gibi görünüyor.
- ••
Umut mu? Umut var. Var olmasına da artık “Bu umudun içi boş mu?” diye soruyor bazen insan kendi kendine.
Bir gün bir bakarsınız, çoğu ilçemizden küçük, yürüyecek yolu olmayan, araba kuyruğundan bir adım öteye gidemediğin küçük ilçeye denk oluverir Kastamonu.
Olamaz mı? Olabilir. Ama epeyi bir zaman sonra. Onun standardına erişmek bugünün, yarının işi değil çünkü. İnsan gözüyle görünce daha da hayret ediyor…
“Keşke 70’lerde İTÜ Mimarlık’tan gelen teklifi rotalarını Safranbolu’ya çevirmelerine gerek bırakmadan kabul etmeyi becerebilseydi Kastamonu” diye düşünmeden edemiyor insan.
Gözde MINIK