“Gidiyor kalktı göçümüz
Gülmez, ağlamaz içimiz
İnsan olmaktı suçumuz
Hasan Dağı, insan olmak..”
Size de birisi önce hikayesini anlatıp, ruhunuza dokunup, sonra da gecenin boşluğunda yıldızların altında Hasan Dağı türküsünü okusaydı inanın hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendinizi zor tutardınız..
İşte böyle müthiş birisiydi Ruhi Başkan.. Bir dost meclisinden sonra vedalaşırken, ayak üstü hüzne boğmuştu bizi Ilgaz Dağı’nın eteklerinde bu türküyle..
Hayatımda tanıdığım en zeki, en bilge, en cesur adamlardan biriydi.. Sonucu ne olursa olsun doğruyu söylerdi. İnançlardan ödün vermeden, eğilmeden bükülmeden nasıl yaşamak gerektiğini hayat tarzı ile gösterirdi bizlere.. “Nasıl adam olunur” ünitesini en iyi belleten, en makbul hayat bilgisi öğretmeniydi..
Bir Fenerbahçe’den, bir de briçten asla vazgeçmedi. Fenerbahçe’nin taraftarlarına çile çektirdiği, CHP’de Baykal’ın borusunun öttüğü bir dönemde dernekte birlikte izlediğimiz bir maç sonunda çıkarken “bu memlekette çile çekmek için ya Fenerli, ya da solcu olmak lazım, biz de ikisi birden var” deyip hepimizi güldürmüştü Ruhi Başkan.
Bir dönem birlikte aynı siyasi heyecanın peşinde koşarak yakından tanıma fırsatı bulduğum, büyük bir sevgi ve saygı ile bağlandığım, çok ama çok nadide bir insandı..
Kaybettiğimiz gün arkadaşlarım arayıp haberini verdiklerinde olduğum yere çöküp kaldım.. Hayatı böylesine sevip coşkuyla yaşayan birinin gidişini kabullenmek çok zor oluyor.. Anılar birbiri ardına geçip duruyor gözümün önünden..
Gitti ya Ruhi Başkan; biz şimdi çok eksiğiz artık, Hasan Dağı çok yalnız..
Ruhun şad olsun Sevgili Başkanım…
Av. Evren Karaahmet