Mevsimler birbirine karışırken on bir ayın sultanı ramazan geldi. Bu aydaki ibadetimiz diğer aylardan biraz farklı olur. Çoğu insan oruç tutar, akşamları teravih namazını kılar.
Ramazanda beşerî ilişkiler yumuşar; insanlar birbirlerine hoşgörülü bakar. Gönül kırmamaya çalışır. Çoğu kişi hayır işlerine yönelir; fakirler korunup kollanır. Akrabalar ve komşular arasındaki dayanışma artar. Ramazana özgü güzellikleri yaşamalıyız ki bayram yapmaya hakkımız olsun.
Bu yıl ramazan sıkıntılı geçiyor. İçerde ve dışarda değişik sorunlar yaşıyoruz. Ramazan seçim ortamına rastladığı için sevinmeliyiz. Hiç değilse davranışlarımız daha ölçülü olur. Ağzımızdan çıkan sözlere dikkat ederiz. Aramızda gerilim yaşanmaz, gönüller kırılmaz.
Beklentimiz böyle olmakla beraber, ortama bakılırsa vaziyet hiç de öyle değil. Toplumda gerilim yüksek, siyasilerimizin dilleri oldukça sert. Toplumsal çatlak o kadar derinleşmiş ki, seçime yönelik siyasal ittifaklar bu yarayı tedavi edemiyor. Bunun böyle olduğunu seçimler bitince daha iyi anlayacağız. Evli evine, köylü köyüne misali herkes kendi partisine dönecek ve mücadele kaldığı yerden devam edecek.
Seçimler ister normal, ister olağanüstü şartlar icabı yapılsın, toplumda tansiyonu düşer. İktidar ve muhalefet bir iddia üzerine hareket eder, amaç yönetim erkini ele geçirmektir. Demokrasilerde sandık ortaya konur ve halkın hakemliğine başvurulur. Son sözü söyleyecek olan halktır. Bir dahaki seçimlere kadar herkes işiyle, gücüyle meşgul olur, ortaya çıkan iradeye saygı gösterilir.
Öyle gözüküyor ki, seçimlerin sonucu ne olursa olsun tartışmalar devam edeceğe benziyor. Çekişmelerden dolayı toplumsal huzur bozuluyor. Bundan ekonomi de olumsuz etkileniyor. Her ne olursa olsun içerde siyasi tansiyon düşmeli; uzlaşmacı, hoşgörülü, sevecen bir dil kullanılmalı.
Ülkemizde karışıklık çıkmasını bekleyen insanların sayısı hiç de az değil. Birey olarak hepimize görev düşüyor; sorumlu davranalım, birbirimizi kucaklayalım. Ramazan sonrasında seçim olması barış ve huzur için güzel bir fırsat, bunu iyi kullanalım.
Dış dünyada yaşanan olaylar ne yazık ki içeriyi de etkiliyor. Orta Doğu tenceresi dün olduğu gibi bugün de kaynamaya devam ediyor. Şu mübarek ayın hemen başında Kudüs konusunun gündeme gelmesi asla bir tesadüf değil. Yıllardan beri Filistinliler bir dram yaşıyor ama dünya bu konuda sessiz. İşin ilginci İslam dünyası ilgisiz. Türkiye dışında başkaları gereği kadar ilgilenmiyor.
Orta Doğu coğrafyasında ABD istediğini yapıyor. Avrupa’nın, ya gücü yetmiyor veya bilerek sessiz kalmayı yeğliyor. Mısır ve Arabistan İsrail ile dolayısıyla ABD ile müşterek hareket ediyor. Kendi aralarında bir ittifak kurmuşlar.
Orta Doğu yüzyıllardan beri karışık. Müslümanlar kendi aralarında birlik değil. Demokrasi hiç akıllarından geçmiyor. Batı dünyası bu coğrafyada demokrasi yerine tek adam rejimini destekliyor. Ortada halk yok; kral, şeyh, emir gibi adamlar mevcut. Onlar da ellerindeki gücü kendi halklarını ezmek için kullanıyor. Bu kargaşa daha uzun yıllar sürecek, insanlar göz yaşı dökmeye devam edecek.
Bilimsel ve teknik araştırmalar gösteriyor ki, dünya enerji kaynaklarının yarısı Orta Doğu’da. Üstelik buna yenileri de ekleniyor. Mevcut kaynakların paylaşılması, insanların hizmetine sunulması hassas çalışmalar gerektiriyor. Büyük devletler Doğu Akdeniz’de yoğunlaştı. Yıllardan beri bu coğrafyada Rusya’nın etkisi pek azdı. Ancak Suriye olayları nedeniyle Rusya’nın eline büyük bir fırsat geçti ve onlar da bunu iyi kullandılar. ABD, Rusya, İngiltere, Fransa şimdi ön safta görünüyor. Almanya, İran ve Çin’i de hesaba katmak zorundayız. Yanımızda büyük devletlerin nüfuz mücadelesi var. BatılılarOrta Doğu’yu daha küçük parçalara ayırmak için çalışıyor. Libya, Irak, Suriye bölündü. ABD’nin tavrına bakılırsa topun ağzında İran var. Gerçi İran, izlediği siyaset gereği kolay bir lokma olmaz ama yine de her şey beklenmelidir.
Ülkemizin güneyinde önemli siyasal olaylar cereyan ediyor. Büyük devletler, ileriye dönük yüz yıllık hesaplar yapıyor. Kuzey Irak’taki referandum olayı şimdilik soğumuş gibi duruyor. Suriye’nin doğusu ne olacak? Akdeniz hem mevsim, hem de siyasal açıdan gittikçe ısınıyor. Bütün bunlara Kıbrıs’ı da eklemeliyiz.
Dikkatli olalım; dış politikamızı akıllı bir şekilde yönetelim, ülkemizin menfaatlerini koruyalım. Millî birliğimizi her daim güçlü tutalım; Yunus Emre’yi hatırlayalım; sevelim, sevilelim. Ramazanayı ülkemize ve bölgemize sevgi, barış ve huzur getirsin.
MUSTAFA ESKİ