Kastamonu’nun Dinî Tasavvufi Türk Edebiyatı alanında yetiştirdiği değerli bilim insanlarından biriydi ve bizim Ankara’da en sık görüştüğümüz dostlarımızdandı. Diyanet İşleri Başkanlığında Başmüfettiş iken personelin suç işleme eğiliminden dolayı hayrete düşmüş, soruşturma yapmaktan bıkmış, Kültür Bakanlığına geçmek için bizden yardım istemişti. Osmanlı yazı ve Türkçesine hâkimiyeti ve Türk İslam Edebiyatı alanındaki doktorası dolayısıyla onu Millî Kütüphane Başkanı Dr. Mujgân Cunbur’a götürüp tanıştırmıştık. Bu sayede Millî Kütüphaneye geçip Yazma Eserler Şubesi Müdürü oldu (1981-1982). YÖK Kanunu çıkıp yeni üniversiteler kurulunca Gazi Üniversitesine geçti ve profesörlüğe uzanan yolda başarıyla yürüdü. Müftü Yardımcısı olarak 1966-1967 yıllarında Kastamonu’da görev yapan Abdülkadiroğlu Kastamonu’yla ilgili çok sayıda kitap ve makale yazıp yayımladı.
1944-2006 yılları arasında yaşayan Prof.Dr. Abdulkerim Abdulkadiroğlu hakkında ağabeyim Özdemir Tan’la birlikte kaleme aldığımız Gurur Kaynağımız Kastamonulular adlı biyografi ansiklopedimizin ciltlerinde (C I Ankara 2004/123-125, C VI Ankara 2006:132) ayrıntılı bilgi vermiştik. 62 yaşında, emekliye ayrılmadan kendisinden büyük eserler beklediğimiz Prof.Dr. Abdulkadiroğlu’nun beklenmedik ölümü bizi çok sarstı. Üniversitelerdeki Kastamonuluları haber veriyordu. Birlikte Taşköprü Kültür ve Sanat Yıllığı’nın hazırlanmasında çalışıp arabasıyla Kastamonu Ankara yolculuğu yapmıştık. Allah’tan ölmeden önce makalelerinin bir bölümünü üç cilt hâlinde yayımlamayı başardı.
Mustafa Bektaşoğlu dostumuz, Prof. Abdulkadiroğlu’nun eski kitaplarından üçünü getirince âdeta dünyalar bizim oldu. Bu vesiyle onu anacak, eserlerinin okunmasına, adının yaşatılmasına bir nebze katkıda bulunacaktık. Rahmetlinin doçentken yayımladığı kitabın künyesi şöyle:
Recâîzade Ahmed Cevdet: Zînetü’l-Mecâlis/Meclislerin Süsü, haz. Doç.Dr. Abdulkerim Abdulkadiroğlu, Ankara 1994, 84 s.
Zînetü’l Mecâlis’in yazarı Recâîzade Ahmed Cevdet Efendi 18. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’da doğdu. Babası şair İbrahim Münib Efendi’dir. İyi bir öğrenim görmüş ve Osmanlı Devleti’ne İstanbul’da Bâb-ı Âli Dâhiliye Kaleminde memur olarak hizmet etmiş ve 1831 yılında ölmüştür. Şair olan yazarın günümüze üç eseri intikal etmiştir: Divançe (Şiirleri), Zînetü’l-Mecâlis, Nevâdüru’l-Âsâr.
Ele alacağımız eserinde, Ahmed Cevdet Efendi, divan edebiyatındaki en beğendiği, okuyanların genellikle ezberledikleri, çeşitli şairlere ait 1067 mısrayı alfabetik olarak bir araya toplamıştır. Böyle seçme, sanat değeri yüksek mısra ve beyitlere edebiyatımızda berceste denmiştir. Abdulkerim Bey’in baskıya hazırladığı diğer eser Nevâdirü’l-Âsâr’da ise bu defa berceste beyitler alfabetik sırayla yer almıştır. Zînetü’lMecâlis derleyenin ölümünden sonra 1842 yılında İstanbul’da basılmıştır. Abdulkerim Bey, eseri değerlendirmek için çok iyi derecede Arapça ve Farsça bilmek gerektiğinden, zaman zaman üniversitedeki meslektaşlarından da yardım alarak kitabı yeni nesillerin hizmetine sunmayı başarmıştır.
Kitaptan z harfi ile biten mısralardan bazı örnekler vererek eserin özelliğini, güzelliğini göstermek istiyoruz:
Çeşm-i insâf kadar kâmile mîzân olmaz. (Bursalı Tâlib)
Kenârın dilberi nâzük de olsa nâzenîn olmaz. (Nâbî)
Derdini söylemeyen hastaya tîmar olmaz. (Sâbit)
Kişi noksanını bilmek kadar irfân olmaz. (Bursalı Tâlib)
Âdeme kendi ayağı ile devlet gelmez. (Seyyid Vehbî)
Metâ-ı himmete endâze olmaz. (Gazâlî)
Kâmil hata eder ki onu câhil eyleyemez. (Şeyh Galib)
Kul günâh eylemese af ve mukarin olmaz. (Haşmet)
Muhabbet öyle bir sırdır ki bin setr et nihân olmaz. (İzzet Molla)
Kitap dolayısıyla değerli hemşehrimiz Prof.Dr. Abdulkerim Abdulkadiroğlu’nu rahmetle anıyoruz. Mekânı cennet olsun!
NAİL TAN