Çok eski tarihlere gitmeden, okuyucuları tarihler arasında dolaştırmadan son dönemlerdeki iki tarihten bahsetmek istiyorum.
Buna benzer tarihleri biraz araştırdığımızda birçok örnekle karşılaşabiliriz.
Değinmek istediğim konu ise ilimize yapılan yatırımlar ve sonrasında gelen seçimlerle ilgili.
Örneğin;
Aslında 1959 yılında yapılan ancak yeterli yolcu potansiyeli olmadığı gerekçesi ile âtıl durumda kalan, ek yatırımlarla 5 Temmuz 2013 yılında hizmete açılan havaalanı ve sonrası 30 Mart 2014 yerel seçimler.
Bu arada havaalanı olarak yazıyorum, zira havaalanı ve havalimanı arasındaki farkları daha önce yazdım, bu konu ile ilgili yazı ve bilgilendirmeler internet ortamında bulunabilir.
26 Aralık 2016, Ilgaz Tüneli açılışı; daha sonra tünelin adı 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın bir süre bu tünelde mahsur kalmasından dolayı Ilgaz 15 Temmuz İstiklal Tüneli olarak değiştirildi.
Bu tarihten hemen sonra 16 Nisan 2017 tarihinde Anayasa değişikliği için referandum yapıldı.
Bu örnekler çoğaltılabilir ve Türkiye’de 2023 genel seçimleri için artık geri sayıma başlandı.
Seçim tarihi tam belirlendikten sonra siyasiler şehrimize gelecek ekonomiden, yatırımlardan, istihdamdan bahsedecekler ve seçim sonrasında Kastamonu yine her zamanki gibi makûs talihi ile baş başa kalacak, yani unutulacak, yani hatırlanmayacak ve sonra yine seçim vaatleri ve yine seçim; bu döngü böyle yaşadığımız sürece devam edecek.
İktidarda olanlar neler yapıldığından bahsedecek, muhalefette olanlar iktidara gelebilmek için neler yapılacağını anlatacak, biz alkışlayacağız, onlar konuşacak.
“Kastamonu’nun kaderini değiştireceğiz, sanayi atılımları yapacağız, turizm için gerekli adımlar atılacak, fabrikalar açılacak, işsizlik bitecek, istihdam artacak” sözleri ile devam edecek seçim süreci sırasında alkışladığımız ellerimizin yine sadece kızardığını, ama avuçlarımızda kızarıklıklardan başka bir şey olmadığını göreceğiz.
Aslında kamu bankalarından emekli maaşı alan, ancak çeşitli nedenlerle özel bankalara maaşını taşıyamayan, banka değiştirenlerle arada parasal uçurum olan emeklilerin düşük promosyonlarına değinmeyecekler, değinseler bile düzeltmek için bir adım atmayacaklar, düzeltileceğini vaat edecekler.
Meclisteki vekillerimizin maaş artışlarında ve ödeneklerinde kabul için tüm partilerin birlikte el kaldırdıklarına şahit olacağız.
Bugün için bu enflasyon karşısında artırılan asgari ücretlerin işverenler tarafından çalışana ne kadarının verildiğini araştırmayacak ve haksızlık için ses çıkarmayacaklar, daha doğrusu ses çıkaracaklar, ama sadece sesleri duyacağız icraatları göremeyeceğiz.
İşverenler de haklı… Ücretler, elektrik, su, doğalgaz, vergi, sigorta can yakmaya devam ediyor; çeşitli sübvansiyonlarla karşılanmaya çalışılsa da yeterli olmadığı görüşünde hepsi ve tüketiciye yansıyor, alım gücümüz düşüyor.
Artık Nüfus Müdürlüklerinin ikamet belgesi vermesinden dolayı, icra tebligatlarını almaları dışında, mahalle muhtarlarımızın maaş, silah ve benzeri şeylerin verilmesinden dolayı adaylık için büyük çaba harcamalarını açıklayamayacaklar. Mahalle muhtarları sayısını düşündüğümüzde ülke bazında ekonomiye giderini veya gelirini hesaplayamayacaklar. Köy muhtarlarını bu kategori içine almıyorum, eskiden muhtarlık bir gönül işi iken, sadece ikametgâh belgelerinden bir ücret alınıyorken adeta Meclis’e vekil seçme havasına getirildi; her şeyde olduğu gibi iş maddiyata dayandı. Genel seçimden sonra muhtarlık seçimleri de kıyasıya bir yarışa sahne olacak gibi.
Yani seçimlere katılacak adaylar, siyasiler konuşacak, bizler ise dinleyip umutlanacağız; sonra da her zamanki gibi unutulacağız.
Böyle gelmiş böyle gider.