Pasaj, Yeni Melek, Site hatta Halk Eğitim dediğimde eskiler hemen hatırlayacaktır bunlar Kastamonu’da bir zamanlar bulunan sinema salonlarıydı.
Pasaj sineması, Yeni Melek Sineması, Halk Eğitim ve sonradan açılan Site Sineması gibi sinema salonlarımız vardı ayrıca Gazipaşa İlköğretim okulu arkasında Etnografya müzesi olarak hizmet veren Liva Paşa konağının yanındaki arsada yaz günlerinde açılan açık hava sinemamız bile vardı.
Hepsi zamanın acımasızlığı, televizyonların hayatımıza girmesi ile teker teker kapandı, yerlerinde artık başka yapılar var.
Haftanın belirli günlerinde kadınlar matinesi olur, film bitip sinema dağıldığında konuya kendini kaptırmış, ağlamaktan gözleri kan çanağına dünmüş, ellerinde mendillerle gözlerini burunlarını silerek film kritiği yaparak çıkan insanlara rastlardınız.
Hele bir Pasaj Sinemamız vardı ki film saatini beklerken sinema salonunun bulunduğu pasajın içinde bulunan Pideci Cahit’in kıymalı pidesi ile birlikte limonatasını içmeden salona girmek olmazdı. Salon içinde filme verilen arada Kastamonu Sıhhat gazozu içmek, hatta içine leblebi atarak içmek en büyük hobimizdi.
Sonra televizyonlar hayatımıza girdi, siz alamadan komşunuz almışsa artık her gece televizyon seyretmek için komşu ziyaretlerine gider olduk, ev sahipleri kendimiz bir oturup şöyle seyredemiyoruz diye üzülür ve kızarlar mıydı? Bilemiyorum zira televizyon kapanıp kapanışta İstiklal Marşı söylenir o biter “Lütfen Televizyonunuzu kapatmayı unutmayınız” yazısı çıkar ekran karlanır bir müddet daha bakmaya devam edilirdi.
Sonradan herkesin evinde televizyon başköşeye oturdu akraba, komşu ziyaretleri bitme noktasına geldi, çayboyunda akşam gezmeleri son buldu çünkü “Dallas” dizisi saatine kadar yemekler yenilip diziler seyredilirken çay kahve keyfi farklıydı.
Başka bir şehirde yaşayan akrabanızı arkadaşınızı arayabilmeniz için 03 şehirlerarasına telefon açıp parasına göre normal, acele veya yıldırım telefon bağlanması için müracaat etmeniz gerekiyordu öyle herşey parmaklarımızın ucunda dönmüyordu.
Çağımızda ise cep telefonları çıktı ilk çıkışlarında cep telefonu aldığınızda görüşmeye başlayabilmeniz için birkaç gün geçmesi gerekiyordu ki açılsın.
Bunları zamane gençleri özellikle dijital çağda yaşama gözlerini açanların ve büyüyenlerin anlayabilmeleri mümkün değil diye düşünüyorum. Artık hepimizin elinde birer telefon bir yere giderken haber ver, geç kalacaksan haber ver, haber vermesen nerede kaldın sorgulamaları başlar, eskiden ana babalarımız bizi merak etmiyorlar mıydı acaba? Mutlaka ediyorlardı ancak yaşam böyle değildi, trafik böyle değildi, komşuluk böyle değildi mutlaka geçim sıkıntıları da vardı, ancak fırsatçılık yoktu.
Büyüklerle oturma devri bitti, herkes çekirdek aile olarak yaşam tarzını benimsedi, nüfus artışı ile birlikte konut sayıları arttı, yüksek binalar çoğaldı, asansörde bile karşılaşsan komşunu tanımıyorsun, selam vermekten bile kaçınıyorsun üstüne birde ekonomik şartlar eklenince kendini iyice dışarıya kapatıyorsun.
Şimdi ki çocuklar mı şanslı, bizler mi şanslıydık sorusunun cevabı kişiye göre değişir, ancak geçmişle bugünü karşılaştırıyorsak şimdiki gençler de bugün ile gelecekte yaşadıklarını karşılaştıracaklardır.
Öyle bir geçer zaman ki, ne olduğunu, nasıl geçtiğini anlayamazsın. Aslında hayat geçmişi özlemek değil geçmişteki güzellikleri özlemekten ibarettir.
Bülend Çadırcıoğlu