Merhum Vali Kamil Demircioğlu, dönemin belediye başkanı Ali Köse, Batıkent’teki deneyimlerini şehrimize aktaran Ankaralı ve onların takipçisi olan Kastamonulu kooperatifçiler, verdikleri ayakta alkışlanası büyük emek, geride kalan çeyrek yüzyıl, örnek bir model, Kuzeykent…
Elveda.
Şehrimizin evveliyatında konak mimarisi ekseninde dönen geleneksel yaşam kültürünün 1980’li yıllara aksettirilmiş beton modifiyeli “modern” izdüşümüydü Kuzeykent…
Birkaç kuşağın aynı çatı altına başını sokabileceği “dayanışma” mekanlarının modern zamanlardaki vatanıydı.
Elveda…
Gitti gidiyor.
Ardından damperler dolusu harç dökelim…
Adettendir.
Mülk sahipleri istiyor, kanun elveriyor, ticaretin seyriyle uyum içinde, sermaye can atıyor, üretimden bavulunu toplayan ilimizdeki iş erbabının biricik göz ağrısı, deprem tekinsiz bir beklemede, şehir “iç göç” kuşatmasında…
Alan memnun, satan memnun.
Villa tipi biblo evleri yıkmayıp, yerine hormonlu apartmanları dikmeyip de ne yapacaksın?..
Devir bu devir.
Bir konferans düzenlenebilse de, Kuzeykent’in kurgulandığı yıllardaki imar planı ile dönüşmekte olduğu imar planı bire bir karşılaştırılabilse keşke…
Nerden gelinip nereye gidildiği görülebilirse ah bir çıplak gözle, berrak zihinle, duru bir vicdanla.
“Kuzeykent”, şehircilik namına örnek bir modeldi…
Her ne kadar süreç içinde “sulandırılmış” olsa da, yerine göre “kapanın elinde kalsa da”, yekûn günahıyla da olsa baş tacıydı…
Parmak ısırtan güzellikteydi.
Yeni Kuzeykent’in böylesi bir iddiası olacak mı acep?..
Sürgit yapılaşmanın şehircilik namına savunulabilecek “deprem” hassasiyeti dışında bir özelliği var mı?
Şehircilik namına baş tacı olan Kuzeykent’in usul usul şehircilik namına “baş acı” olmaya evrildiğini iddia ediyorum…
Faturanın adres hanesine ne yazılacak?
(Yazının konusu “şehircilik” mevzusudur…
İdeali arama yahut koruma hassasiyetinin yazıya dökülmesidir.
Ne bağcıyı dövmek ne de pişmiş aşa su katmak niyetindeyim…
Bağı kurutacak olan da yeşertecek olan da bir cümle Kastamonu halkı çünkü.
Birbirimizden ne eksiğimiz…
Ne fazlamız var.
Ne yaparsak el birliği ile…
Sevap ve günahını paylaşarak.
Sadece bir “hayal” ölüyor…
Uyanmak can acıtıyor.)
- ••
Not:
Köy muhtarları “yol” derdiyle püryan oluyorlar hadi…
Dillerinden düşürmüyorlar bu sayede seçmenlerinin derdini, kederini, sevincini.
Mahalle muhtarları vatandaşın derdi namına neyi dillendiriyorlar peki?…
Ben mi rast gelmiyorum bir mahalle muhtarının feryadına, mahalleler mi şen şakrak yoksa?
Okul yetiyor mu misal…
Güvenlik nasıl?
Bu soruları “tabandan tavana demokrasi” münasebetiyle evvela muhtarların sorması yahut cevaplaması lazım gelmez mi?..
Soruyorlar yahut ben duymuyorum.