Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 23-31 Ağustos tarihleri arasında 9 gün süren Kastamonu programının 96’ncı yıldönümünün bugün son günü, uğurluyoruz ilimizden, hüzün dorukta…
Gerçi bedeni ayrılsa da, fikri mirası hep Kastamonu’da.
Her ilçemizde, her sokağımızda, halka her hitabındaki sözleri yüreğimize küpe…
Başucumuza nasihat.
30 Ağustos günü şehrimizde halka son kez hitap etti, ilan ettiği “Zihniyet Devrimi” son satırları ile tamamlanmış oldu böylelikle, sadakatten ayrılınmayacak yegane istikameti “akıl, bilim, vatan” güzergahı olarak işaret etti…
Ancak “aklı hür, vicdanı hür” ve vatanına kosulsuz “aidiyet” duygusu ile bağlı olan bireyler mutlu bir gelecek imar edebilirlerdi çünkü.
Aksi istikametin ucu “çıkmaz sokak”…
Toslanan duvar.
Öğretmen Sabri söz aldı…
Coşkun bir duygu seliyle konuştu, Kastamonu halkı olarak devrimi sahiplendiklerini ve aynı yolda yürüyeceklerini dile getirdi.
9 günlük programda meydanlarda verdiği sayısız “nutuk” yormuştu Atatürk’ü, yine de cevap verdi aynı duygu yükü ile, mutlu olmuştu milletin hislerine tercüman olan cümleleri duymaktan, karşılıksız bırakmadı…
“Efendiler, gösterdiğiniz kıymetli uyanış ve ufuk açıklığından son derece duyguluyum. Sesim uygun değil, bu nutka da izin verirseniz bir beyitle cevap vereyim” dedi ve “Ölmez bu vatan varsayalım ölse de bile, çekmez dünyanın bedeni bu kocaman tabutu” mısralarını okudu.
Mithat Cemil Kuntay’ın “Vatan Hisleri” şiirindendi mısralar…
Öncesinde TBMM oturumunda okumuştu, tarihe o gün geçmişti aynı mısralar, belli ki çok sevdiği bir şiirdi.
Atatürk’ü 96 yıl önce bugün uğurladık Kastamonu’dan…
Bıraktığı “kıymetli uyanış” ve “ufuk açıklığı” yadigar kaldı.
(Vatan Hisleri şiirinin tamamı elektronik ortamda var…
Her yurttaşın, hele hele her Kastamonulunun harfine virgülüne kadar ezbere bilmesi lazım bu şiiri.
Okullarımızda duvara asılmalı…
Edebiyat derslerinin vazgeçilmezi olmalı.
Mehmet Akif Ersoy’un yakın arkadaşı olan Mithat Cemal Kuntay, askerlerin ve halkın iradesini artırmak amacıyla Çanakkale Savaşın’dan başlayarak kurtuluşa kadar şiirler yazarak destek verdi milli mücadeleye…
Şiirleri cephanesiydi.)
Not: Her “ulusal” bayram ertesinde, şehrimizde düzenlenen kutlama törenlerine ilişkin benzer “yakınma” cümlelerini yazıyoruz…
Altı yandı pilavın.
(Pandemi ve Bozkurt’ta yaşanan felakat nedeniyle elbette “kısıtlı” kutlanmalıydı bu yıl da 30 Ağustos Zafer Bayramı…
Ancak yine de çelenk sunma töreninden mekanlara bayrak asmaya kadar “pasif” kutlama yöntemleri daha “içten” örgütlenebilirdi.)
Bayramda “bayrak” göremez olduk…
Yerel bir seferberlik oluşturmak, hele ki birlik ve beraberliğin zirve yaptığı bu günlerde, çok mu zordu?
Mülki idare felaketle boğuşuyor…
Yerel yönetimden bayram duyarlılığını “asgari” ölçekte beklemek hak olsa.
Çelenk sunma töreni bir avuç vatandaş ile gerçekleştirildi…
Ulusal bilinci geleceğe taşımakla sorumlu öğretmenler için bayram günleri “resmi tatil” harici bir anlam ifade etmiyor besbelli.
Meslek odaları ve sivil toplum örgütleri de…
“Ense”.
Alternatif çelenk sunan muhalefet partisinin amacını çözmek zor…
Katılımcı sayısı namına zayıflattıkları devlet törenini hangi devletin yaptığından bihaber mi acaba? Milletvekilinin katıldığı devlet törenine partililer neden katılmıyor? Kafaları karışık besbelli.
MUSTAFA AFACAN