Haftanın ortasından selamlar dostlar. Umuyorum ki haftanız harika geçiyordur. Beni soracak olursanız her şey gayet yolunda. Yaşam enerjim de motivasyonum da yerinde. Özellikle harika yazılmış kitapları okuduğumda yaşam enerjim daha da yükseliyor. Sadece kaliteli zaman geçirebildiğim için değil aynı zamanda böyle harika şeyleri yazma hevesini bende de uyandırdığı için motive oluyorum.
Başlıktan da anlayacağınız üzere son bitirdiğim kitap Zülfü Livaneli’nin “Kaplanın Sırtında” romanı.
Romandan söz etmeden önce sizinle bir anlaşma yapmamız lazım. Ben bir edebiyat eleştirmeni değilim. Bana göre sahiden okumaya değer olduğunu düşündüğüm eserlerden sizin de haberdar olmanızı murat ettiğim için her hafta bir kitabı böyle tanıtmaya çalışacağım.Elbette kendime göre birtakım kıstaslarım var ancak kitap hakkındaki yorumlarımı bir edebiyat eleştirmeni olarak değil sadece iyi bir okur sıfatı ile yapıyorum. Yoksa Livaneli gibi yetkinliğini her yönü ile ortaya koymuş bir sanatçının hakkında yorum yapmak ne haddime…
Kaplanının Sırtında sahiden de ismi gibi yazarı için de tam bir bıçak sırtı çalışma. Kendi yaşadığı çağdan itibaren günümüze kadar sürekli birtakım polemiklerin öznesi olmuş II. Abdülhamid hakkında… Her koşulda insanların kendi inançları doğrultusunda eleştireceği bu kişiyi yazmayı göze almış olmak büyük bir sanatsal cesaret. Livaneli de bu yürekli girişiminin altından yüzünün akı ile çıkmayı başarmış.
Kitabın yazım aşamasında çok ciddi bir kaynak taraması yapıldığı, kitabın her sayfasında kendini fazlası ile belli ediyor. Ancak usta sanatçı (Zülfü Livaneli’ye sadece yazar demek ayıp olur bence) kitabını belgesel olmaktan kurtarıp tarihi gerçekliklerden yararlanılmış kurgusal bir roman ortaya çıkartmış. Kitabın tuttuğu bu ton sayesinde sürgündeki bir padişahın yaşamı hakkında diyebiliyoruz. Bunu diyebilmemiz de kitabı saçma sapan politik söylemlerden kendiliğinden korumuş oluyor.
Bana göre de zaten adı üstünde tarih geçip gitmiş bir zaman dilimi. Bugünden bakıp, bugünün değer yargıları üzerine öyleydi böyleydi demek çok saçma. Sadece kendi geçmişimiz değil tüm dünya tarihinin amacı bugünden onları öğrenip yarınları daha doğru inşa etmede referans olarak kullanmaktır. Bu noktada Kaplanın Sırtında romanı bunu çok dengeli bir şekilde başarıyor.
Livaneli romanın geçtiği zaman dilimi olarak Abdülhamid’in Selanik sürgünü yıllarını ele alması çok zekice bir çözüm. Çünkü bu sayede kendi özeleştirisini veren bir roman kahramanı kalıyor elinde. Bu da Adbülhamid’i tüm sıfatlarının ötesinde sadece insan olarak görmemizi sağlıyor. Roman’ın diğer kahramanı Askeri Hekim Atıf Hüseyin Bey’in varlığı romandaki dengeyi tamamlıyor. Atıf Hüseyin Bey’in kişisel sorgulamaları aynı zamanda bizim de sorgulamalarımız haline geliyor. Atıf Hüseyin Bey sanki bizim adımıza Abdülhamid’e sorular soruyor.
Roman küçük küçük bölümler halinde tasarlanmış. Bu sayede kronolojik bir sıra izleyen biyografi kitabı olmaktan kurtulmuş. Romanın akıcı bir şekilde okunmasını sağlayan bu tekniği aynı zamanda ihtiyaç duyduğunda karakterlerini farklı bakış açıları ile ele almasını da sağlamış oluyor.
Ben Kaplan’ın Sırtında’yı çok sevdim. Keyifle okudum. Kendi kıstaslarımdan bildiğimi varsaydığım bir döneme bir başka bakış açısı ile bakabildim. Umarım siz de benim aldığım zevki alırsınız. Bence en harika hikayeler insanların özüne dair olan hikayelerdir. Bu romanda da Sultan II. Abdülhamid’i sadece Abdülhamid olarak görebiliyoruz. Zaten ne zaman tarihimizdeki tüm değerleri önce insan olarak değerlendirmeye başlarız o zaman top yekûn bir empati kültürü ve bir uzlaşı elde etmiş oluruz.
Kitabı merak edenler için arka kapaktaki tanıtım yazısını da buraya aktarayım;
“Otuz üç yıl süren bir saltanat, ardından bir gece yarısı gelen Selanik sürgünü…
Tahttan indirilişin üzerinden bir asırdan uzun bir zaman geçmiş olan II. Abdülhamid’in yaşamının en ilginç evresi Livaneli’nin çağdaş anlatısıyla gün yüzüne çıkıyor. Devrik padişahın, ihtilalci fikirlerin filizlendiği Selanik şehrindeki hem bir vicdan muhasebesi hem de yoğun bir psikolojik gelgit dalgası.
Türk Edebiyatının kuşak bağı Zülfü Livaneli, II Abdülhamid’in tahtını kaybettikten sonra yaşadıklarına odaklanırken, bireyi, toplumu, devleti ve iktidarı sorguluyor. Selanik sürgünü boyunca Sultan’ın ve maiyetinin hususi doktoru olan Tabip Yüzbaşı Atıf Hüseyin Bey’in hatıratından hareketle vücut bulan bu tarihi romanda, iktidar kavramına çarpıcı bir bakış açısı sunuluyor.”
KİTABIN ADI : Kaplanın Sırtında “İstibdat ve Hürriyet”
YAZARI : Zülfü Livaneli
YAYINEVİ : İnkılap Kitapevi
YAYIN YILI : 2022
SAYFA SAYISI : 322
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU