2021’in mart nisan aylarındaki üç köşe yazımızı ilimizin edebiyat dalında onur anıtı Oğuz Atay’a (1934-1977) ayırmıştık. Sefa Kaplan’ın 2021 başında yayımladığı Oğuz Atay Sözlüğü (İstanbul 2021, 134 s., Holden Yayınevi), onun önce kaybolan sonra ölümünden yedi yıl sonra bulunup yayımlanan, diğer eserlerinin de yeni baskılarının yapılıp ünlenmesini sağlayan Günlük’le ilgili Türk basınının amiral gemisi Hürriyet’te başlayan tartışmalar üzerine önce 23 Mart 2021 tarihinde “Oğuz Atay Gene Türkiye’nin Sanat Gündeminde” başlıklı köşe yazımızla seslenmiştik hemşehrilerimize… Konuyu kurcalayan Ertuğrul Özkök, Günlük’ün Atay’ın evine girip çıkan bir Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi tarafından evden alınıp Milliyet gazetesine götürmesi için Marmara Üniversitesi öğrencisi Gürsel Göncü’ye verildiğine kadar konuyu aydınlatmıştı. Ancak, Günlük’ü ikinci eş Pakize Barışta’nın bilgisi dışında evinden aşıran kişinin kim olduğu karanlıkta kalmıştı.
Nisan 2021 ayında Kastamonu gazetemizde önce Oğuz Atay Sözlüğü’nü ayrıntılı olarak ele almış, sonra da sözlükteki Oğuz Atay’ın memleketi Devrekâni ve doğduğu ilçe İnebolu’yla ilgili bölümlerden söz etmiştik. Bu arada üçüncü yazımızda (22 Nisan 2021), Oğuz Atay adının İl Halk Kütüphanesine verilmesi konusundaki gecikme dolayısıyla KTB Mehmet Nuri Ersoy ile Kastamonu Valisi Avni Çakır’a gönderdiğimiz (e-devlet üzerinden) dilekçelerin kopyalarını da yayımlamıştık.
Kayıp Günlük’ün Pakize Barışta’nın evinden gizlice alıp Milliyet’e ulaşmasını, yayımlanmasını sağlayan böylece Oğuz Atay’ın Türk edebiyatındaki uğradığı haksızlığı ortadan kaldıran Boğaziçi Üniversiteli genç konusunda yine Hürriyet’in kültür sayfasında editör İhsan Yılmaz 12 Nisan 2021’de ilk bombayı patlattı: “Kayıp Günlük’ü Getiren Arsen Lüpen Ortaya Çıktı” (s.5). yazının dayanağı 1983-1984’te Milliyet’te çalışan Ayça Atikoğu’nun T24’te yayımlanan “1977’de kaybolan günce Milliyet’te nasıl dizi oldu? Bu iyi niyetli Arsen Lüpenler kim?” yazısı. Ayça Atikoğlu, yazısında olayın iki kahramanının Günlük’ü Pakize Barışta’nın Etiler’deki evinin balkonındaki büro masasının çekmecesinden alan kişiyi, Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi M.B. ile fotokopisini alıp Enis Batur ve Ömer Madra’ya veren kişiyi de Milliyet elemanlarından Ziya Derlen olarak açıklıyor. M.B. Ve Ziya Derlen arkadaşlarından olayın gizli kalmasını rica etmişlerdir. Dul eş Pakize Barışta, Günlük’teki bazı cümleleri, kendi yazdıklarıymış gibi bazı yazılarında kullanmıştır. Onun için, Atay öldüğünde Günlük’ten kimseye söz etmemiştir. Günlük’ün yayımlanmasını sağlayan Ziya Derlen, açıklanmış ancak hâlâ M.B. aydınlatılmamıştır.”
Olayın takipçilerinden, kurcalayıcılarından Hürriyet köşe yazarlarından Ertuğrul Özkök, ertesi gün/13 Nisan 2021 (s.13) “Kim Bu Esrarengiz Boğaziçili Sıçan M.B.?” başlıklı köşe yazısında olayla ilgili başka ayrıntıları da vermiştir. Tabii, Ayça Atikoğlu’danyaptığı alıntılarla. Biz de bazılarını tekrarlayalım:
“Olay 37 yıl önce oldu. Pakize Barışta (Oğuz Atay’ın ikinci eşi) o sıralar Etiler civarında yönetmen sevgilisi ile yaşıyordu. M.B. adlı bir arkadaşım da o eve girip çıkıyordu. M.B. ile Boğaziçi’nden arkadaştık. 1983 sonuydu. Bir gün Atay’dan bahsederken; ‘Biliyor musun Atay’ın günlüğü Etiler’de balkonda bir büronun çekmecesinde duruyor.’ dedi… Ben o sıralar Atay’ın iki üç kitabını okumuş, bir de Devlet Tiyatroları’nda sahnelenen oyununu seyretmiştim. Bir günlüğü olduğunu kimse bilmiyordu…”
“Pakize’den falan bahsettikten sonra ‘Getir de okuyayım.’ dedim ama içimden de ‘Her hâlde kadın vermez.’ diye düşündüm. Birkaç gün sonra M.B. elindeki bir defter ile geldi. Üzerindeki ‘Günlük’ yazan bir defter. Defterin kapağı deri taklidi plastikti ve günlük kelimesi küçücük bir etiket gibi yapışkan şeritle iliştirilmişti üzerine.”
“Her neyse, ilk iş o sıralar yeni bir teknoloji olan fotokopi yaptırıldı…
Aradan aylar geçti. ‘Ne olacaksa olsun!’ diyerek Ömer’e (Madra) ve Enis’e (Batur) ‘Size bir şey söyleyeceğim ama bana inanmayacaksınız’ dedim. Olayı kısaca anlattım. Ertesi gün defteri kendisine teslim ettim.”
“Bir ilginç olay daPakize Barışta’nın baskınıydı: Oldukça öfkeliydi ve bağıra çağıra ‘O Boğaziçili sıçanları nasıl sürüm sürüm süründüreceğini’ anlatıyor, Enis’ten isim istiyordu ısrarla.”
“M.B.’nin adı bende gizli. Sosyal medyayı pek kullanmıyor, nasıl ulaşacağımı bulamadım. Hakikatın bilinme hakkı vardır. İsterse adını seve seve vermek isterim tabii ki. Ziya, çok uzun zamandır burada yaşamıyor. Ekşi Sözlük’te; ‘1980’lerde Ziya Derlen gibi bir oyuncu yetiştirip sonra kaybetmişler’ diye yazıyor.”
Ayça Atikoğlu’nun çağrısından sonra M.B. bakalım ortaya çıkacak mı? M.B. ortaya çıkmadıkça “Günlük Oyunu”nda perde kapanmayacak. Merakla bekliyoruz sonucu. Türk edebiyatı tarihine çok önemli bir hizmet yapan, hırsızlığı ödüllendirilmesi gereken bu Boğaziçi Üniversiteli M.B. kimdir?
Görülüyor ki, Oğuz Atay Türkiye’nin sanat gündeminden hiç eksik olmuyor. Değeri, önemi her geçen gün daha da artıyor. İnebolu’da Kültür ve Sanat Derneğince açılan Oğuz Atay Öykü Yarışması’nı takdirle karşılıyoruz ama asıl sorun bütün çirkinliğiyle hâlâ ortada duruyor. Kastamonu Oğuz Atay’ın adına ne zaman sahip çıkacak? Devrekâni, niçin sessiz kalıyor?
NAİL TAN