Modern Türk romanının kurucularından ünlü romancı, hikâyeci, oyun yazarı Devrekâni Etçiler köyü nüfusuna kayıtlı Oğuz Atay (1934-1977), memleketi Kastamonu’da ne yazık ki haksızlık üstüne haksızlık yaşarken Türkiye’nin sanat gündemindeki yerini koruyor. Her geçen gün değeri daha iyi anlaşılıyor. Varsın Kastamonu Millî Eğitim Müdürlüğü adını bir okula vermesin, Albdülhakhâmit’i Kastamonulu saysın; İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün il halk kütüphanesine adını verme çabası sonuçsuz kalsın Türkiye ve dünya sanat çevreleri onun değerini gözümüze gözümüze sokmayı sürdürüyor. Sefa Kaplan ayrı bir yazımızda değerlendireceğimiz Oğuz Atay Sözlüğü’nü (İstanbul 2021, 134 s. Holden Yayınevi) yayımlıyor.
Mart 2021’in ikinci haftasında Oğuz Atay, bakınız Türkiye’nin sanat gündemine nasıl oturdu? Önce Türkiye’nin en etkili gazetelerinden Hürriyet’in 10 Mart 2021 tarihli baskısında kültür sanat sayfası (s.5) editörü İhsan Yılmaz Kültürazzi köşesinde “Oğuz Atay’ın Günlüğü Nasıl Kayboldu?” başlıklı bir yazı yayımladı. Yazıda Yılmaz; Sefa Kaplan’ın 2014 yılında yayımladığı Geleceği Elinden Alınan Adam kitabında çizdiği Oğuz Atay portresinde ele aldığı ölümünden sonra bulunup yayımlanan Günlük’üyle ilgili yeni bilgilere değiniyor. Oğuz Atay Sözlüğü’nün Günlük’ün Kayboluşu ve Bulunuşu maddesini olduğu gibi kitaptan aktarıyor. Biz bu maddeyi aktarmayacağız, ancak, önemini belirtmek zorundayız. Ölümünden yedi yıl sonra bulunması yazarın eserlerinin basılması ve değerinin anlaşılması için bir dönüm noktasıydı çünkü. İşte son bölümde yazılanlar:
“Günlük, yıllarca ortalıkta görünmemişti işte. Sonra, birdenbire, nasıl olmuşsa olmuş, kahverengi kaplı plastik defter, bizim Gürsel Göncü’nün avuçlarında buluvermişti kendisini! Bereket Gürsel bencil davranmayacak, Cevat Çapan’la konuştuktan sonra, o sıralar Milliyet gazetesinde çalışmakta olan Ömer Madra ile Enis Batur’a teslim edecekti defteri. Hemen arkasından da Oğuz Atay’ın ölümünden tam yedi yıl sonra doğumunu müjdeleyen o ünlü dizi başlayacaktı Milliyet’te. Arkasından Enis Batur, Özge Atay’la (ilk eşinden kızı) birlikte İletişim Yayınlarının yayım yönetmeni Murat Belge’yi ziyaret edecek ve Oğuz Atay’ın bütün kitaplarının yeniden basılmasına karar verilecekti.”
Hürriyet köşe yazarlarından Ertuğrul Özkök, ertesi günkü (11 Mart 2021) köşe yazısını bu konuya ayırmış, Günlük’ü kimin alıp saklamış olması ihtimalinin peşine düşmüştü. Başlık: En Ünlü Edebiyat Güncesini O Gün Ölü Evinden Kim Aldı?
Yazıda Atay’ın ölümü anlatılıyor önce: “Yeniköy, 13 Aralık 1977… Oğuz Atay, uzun süredir beynindeki tümörle yaşıyordu. O gece bazı arkadaşları ile birlikte Yeniköy’deki evindeydi. Bir ara banyoya gitti. Uzun süre dönmeyince arkadaşları merak edip banyonun kapısını çaldı. Ses gelmeyince kilidi kırıp içeri girdiler. Türk edebiyatının en büyük yazarlarından biri olan Oğuz Atay yerde cansız yatıyordu.”
O yıllarda Oğuz Atay’ı evinde sık sık ziyaret eden üç kişi vardı: Engin Ardıç, Barlas Özarıkça ve Ayhan Aktar. Özkök, olağan şüpheliler olarak bu üç tanınmış isimden kısaca söz ediyor. Engin Ardıç; gazeteci yazar. Şu sırada Sabah gazetesinde yazıyor. Barlas Özarıkça; kütüphaneci, romancı ve gazeteci. Prof.Dr. Ayhan Aktar; yazar ve gazeteci. Hâlen Bilgi Üniversitesinde öğretim üyesi. Kaybolan Günlük/Günce’yi bulan Gürsel Göncü de gazeteci, yazar. Cumhuriyet gazetesi ve Aktüel dergisinde sayfa sekreterliği, Yeni Yüzyıl gazetesinde de yazıişleri müdürlüğü yaptı.
Özkök, olağan şüphelilerden sonra Günlük/Günce’nin ve Oğuz Atay’ın diğer eserlerinin basılmasında hizmeti geçen kişilerden de kısa kısa söz etmiş. Kim bunlar? Enis Batur; felsefe dergisi Yazı’yı çıkardı. Cumhuriyet gazetesinde yazdı. YKY’nı yönetti. Hâlen Kırmızı Kedi Yayınlarının başında. Ömer Madra; Açık radyo’nun kurucusu. Yeni Binyıl gazetesi köşe yazarlarından. Murat Belge; Oğuz Atay’ın eserlerini yayımlayan İletişim Yayınlarının yöneticisi. Cumhuriyet ve Taraf gazetelerinin yazarı. Şimdi T24’te yazıyor. Osman Kavala; 1987’de Oğuz Atay’ın Günce’sini basan İletişim Yayınlarının gizli finansörü. Hâlen cezaevinde, tutuklu yargılanıyor.
Özkök’ün yazısının sonuç bölümü şu cümlelerle bitiyor:
“Günce artık biliniyor. Ama o gece o kahverengi kaplı dosyayı ölü evinden alan kimdi? Yedi yıl sonra Günce’yi Milliyet gazetesine götürüp Gürsel Göncü’ye kim vermişti? Bunlar hâlâ sır. Kimdir bu sırrın olağan şüphelileri ve bugün ne yapmaktadırlar?”
Özkök asıl büyük açıklamasını, Atay’ın yakın dostu, olayların sessiz tanığı reklamcı Bülent Korman’la görüştükten sonra yine Hürriyet gazetesindeki köşesinde 13 Mart 2021 tarihinde yaptı. İlk yazdıklarının bir bölümünü değiştirdiğini belirtti. İşte yeni sonuçlar:
- Oğuz Atay 13 Aralık 1977 günü Yeniköy’deki evinde değil arkadaşı Özcan-Gündüz Altay’ın Mecidiyeköy’deki evinde ölmüştür. Evde Altay çiftinin dışında eşi Pakize Atay, Bülent Korman’ın eşi ve Altayların komşusu arkeolog bir çift vardır. Bülent Korman, ölümden bir saat sonra evdedir. Engin Ardıç, Barlas Özarıkça ve Ayhan Aktar orada değillerdir. Günlük’ün kaybolmasındaki olağan şüpheliler listesinden çıkmışlardır.
- Bülent Korman, Günlük’ü Atay’ın Yeniköy’deki evinde görmüş ama “al oku” demediği için de içine bakmamıştır.
- Günlük kaybolduktan sonra ilk defa ikinci eşi Pakize Hanım’ın Atay öldükten sonra evlendiği Üstün Barışta ile oturduğu Boğaz’daki evinde görülür. Eve Atay’ın hayranı Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri girip çıkmaktadır. Onlardan biri defteri alıp Milliyet’e götürmüş olabilir. Çünkü, ikinci eşi Pakize Hanım, Günlük’ünMilliyet’te yayımlanmasına karşı çıkmıştı.
ç. Günlük’üMilliyet’e götüren o günlerde Marmara üniversitesi öğrencisi Gürsel Göncü olmuştu.
Ona kim vermişti, hâlâ bilinmiyor. Kaybolup bulunan Günlük’le ilgili sır tam olarak çözülmüş değil.
Sefa Kaplan’ın 2014 yılında yayımladığı Oğuz Atay kitabının adı cuk oturmuş: Geleceği Elinden Alınan Adam. Günce’nin kaybolması, yedi yıl sonra bulunup yayımlanması Türk edebiyatında haklı yerinin almasında yedi yılını yemiş, kanser olgunluk dönemi eserlerini vermesini engellemiştir. Bu arada Kastamonulular da boş durmamış, adının bir eğitim veya kültür kurumuna verilmemesi için ellerinden ne gelirse esirgememişlerdir. Ancak, Atay güneşi, balçığı kurutmuş, ufalayıp dökmüş ve edebiyat dünyasını aydınlatmayı sürdürmüştür…
31 Ağustos 2020 günü Kastamonu Şerife Bacı Öğretmenevinin bahçesinde bir gün önce kaybettiğimiz ağabeyim Özdemir Tan’la ilgili başsağlığı ziyaretlerini kabul ederken emekli ilköğretim müfettişi Taşköprülü dostum Emin Arık’ın anlattığı fıkraya (İsmail Dönmez ve İbrahim Tozan da vardı.) ne güzel yakışıyor bu tutum.Fıkra şöyle: Öteki dünyada her ilin günahkârlarını ayrı ayrı kazanlarda kaynatıyorlarmış. Kazanların başını bekleyen zebaniler kazandan çıkmak isteyenlerin başlarına tokmakla vuruyormuş. Cehenneme denetlemeye gelen din görevlisi bir kazanın başında zebani olmadığını görünce sormuş:
- Bu kazanda kimse yok mu? Başında niye zebani yok?
- Kastamonuluların kazanı. Onlar kazandan çıkmak isteyenleri ayaklarından çektikleri için
zebaniden tasarruf ediyoruz…
Oğuz Atay, bilenler için Türk edebiyatının düşünen beyni, okuyan yüreği, yazan kalemidir…
NAİL TAN