Kısa bir süre önce, dostlarla oturuyoruz…
Eğitim camiasının farklı kademelerinden bir grup…
Bir de minik, pırıl pırıl bir çocuk…
Dostumuz Mehmet Ünal öğretmenin, kızı…
Zühre Zeynep…
Candaroğulları’nın yeni yıldızı…
İkiden üçe geçmiş…
Geçmiş de ne mi olmuş?
Koca bir aydınlık olmuş…
Adı gibi gözleri de pırıl pırıl parlıyor.
Hikâyenin kahramanı O…
“Ben okulumu seviyorum…
Sınıfımı seviyorum…”
“Neden bu kadar çok seviyorsun?” diye soruyoruz…
“Öğretmenim bana saygı duyuyor”
Cevap bu… Sağlam.. Net…Su gibi…
Gerisi hikâye…
Söz bitmiştir…
Böyle cevap veriyor…
Her şeyi özetliyor bize bir cümlede…
Biz de cümle sohbet taifesi olarak, öyle seviniyoruz ki…
Kastamonu, bu çocuklarla büyüyor…
Ülke bu çocuklarla büyüyor…
Çocuklar…
O kadar hızlı büyüyor
Ve o kadar hızlı düşünüyorlar ki…
Asıl unuttuğumuz şey budur.
On yaşında bir çocuk…
Kendisine saygı duyulmasındaki yüce değeri öğrenmişse,
Herkes arkasına dönüp bakmalı…
Geçmiş çok yakındı.
Gelecek çok uzak değil…
Bir an sonrası…
Bu şehrin çocukları, eğitimin her aşamasında şaşırtıcı başarılara imza atacaklar.
Eğitim yolculuğumuzun ana damarı
Onları anlamaktan geçiyor
Onlara saygı duymayı öğrenmekten.
Küçük Zühre Zeynep eğitim kervanında, “Sevgi ve saygı” yolunu izleyecek besbelli. Bu da Ona bütün hayatı boyunca iyilikler, güzellikler getirecek…
Bu iki mükemmel kavram buluşması, hayatın her alanında ihtiyacımız olan iki temel direk.
Eğitim meşakkatli bir yoldur.
Bu yolda, başucumuzdan ayırmadan;
Sımsıkı sarılmamız gereken iki hayat kitabıdır, sevgi ve saygı.
Bunu unutmayalım…
Küçük Zühre Zeynep’in sözünü unutmayalım:
“Öğretmenim bana saygı duyuyor.”
Bu sözü, omzumuza şahin, aklımıza teyel etmeli.
Bu sözün pençesinden
Ne omzumuz acır
Ne de teyel iğnesinin aklımızdan geçtiği yer.