- Özel Anadolu Hastanesi Diyetisyeni İrem Yıldıran, yanlış beslenme ve hareketsizliğin sonucu olan obezitenin kanser, kalp hastalıkları ve diyabet ile yakından ilişkili olduğunu belirtti ve “Obezite, koronavirüs gibi bulaşıcı bir hastalık değil fakat en az koronavirüs kadar tehlike oluşturuyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, fazla kilo ve obezite kaynaklı hastalıklardan yılda 1 milyondan fazla kişi hayatını kaybediyor” uyarısında bulundu.
Yanlış beslenme ve hareketsizliğin sonucu olan obezitenin kanser, kalp hastalıkları ve diyabet ile yakından ilişkili olduğunu belirten Özel Kastamonu Anadolu Hastanesi Diyetisyen İrem Yıldıran, “Obezite, koronavirüs gibi bulaşıcı bir hastalık değil fakat en az koronavirüs kadar tehlike oluşturuyor” uyarısında bulundu.
“HER YIL 1 MİLYON KİŞİ ÖLÜYOR!”
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, fazla kilo ve obezitenin Avrupa’daki yetişkinlerde Tip 2 diyabetin yüzde 80’inden, iskemik kalp hastalıkların yüzde 35’inden ve hipertansiyonun yüzde 55’inden sorumlu olduğunu ve her yıl 1 milyondan fazla ölümün de sebebi olduğunu ifade eden Diyetisyenİrem Yıldıran, “Bunlara bir de Kovid-19 eklendiğinde durum ciddi bir boyuta ulaşıyor. 65 yaş üstü, kronik hastalığı olanlar ne kadar riskli grup içerisinde yer alıyorsa, aslında obez bireyler de bu risk grubunun içinde yer alıyor.Fazla kilolarınızdan kurtulmak hem sağlığınızı iyileştirmede, hem de koronavirüsün risklerine karşı korumada size yardımcı olur” ifadelerini kullandı.
Covid-19 döneminde beslenme hakkında da bilgiler veren Diyetisyenİrem Yıldıran, şöyle devam etti: “Bireylerin karantina döneminde rutin alışkanlıklardan uzaklaşması, strese bağlı olarak duygu durumlarında değişiklik, fiziksel aktivite düzeylerinde azalma görülmektedir. Kişiler bu dönemde aç olduğu için veya öğün vakitleri geldiği için değil yaşadığı stresle başa çıkabilmek için yeme davranışı sergilemektedir. Bağışıklığımızı güçlü tutmak, ideal vücut ağırlığımızı korumak, gerekli vitamin minerallerin eksikliğine karşı korunmak temel hedeflerimiz olmalıdır.
“KARBONHİDRAT TÜKETMEKTEN KORKMAYIN!”
Karbonhidratlar beslenmemizin yüzde 55-60 oranında büyük bir yüzdeliğe sahip. Kan şekerini dengeli yükselten kompleks karbonhidrattan zengin (kepek,yulaf,mısır, karabuğday, tam tahıllı makarna, bezelye,mercimek) besinleri tüketmek, rafine karbonhidrat kaynaklarından ve basit şekerden uzak durulmalıdır.Serotonin hormonu stresle başa çıkmada ön plandadır. Bu hormon; hindi eti, balık, süt ve ürünleri, ceviz, yumurta, muz, ananas, fındık, kuru meyveler, kalamar gibi birçok besinde bulunur.
“BESLENMENİZE OMEGA-3 DAHİL EDİN!”
Somon, uskumru, ıspanak, ceviz, keten gibi besinleri beslenmenize dahil edin. Balık tüketmeyen bireyler omega-3 takviyesi kullanabilir. Ayrıca antioksidan vitaminler(A, E, C) bağışıklık sistemimizi güçlendirmede aktif rol almaktadır. Havuç, yeşil yapraklı sebzeler, kırmızı biber, portakal, limon, bitkisel yağlar beslenmenizde çok önemli.
“BU DÖNEMDE D VİTAMİNİ ÇOK ÖNEMLİ”
Yapılan araştırmalara göre D vitamini eksikliği KOAH ve pnömoni hastalarında oldukça yaygındır. D vitamini solunum yolu enfeksiyon tedavisinde büyük önem taşımaktadır. En temel kaynağı güneş ışığı olup, kısıtlamalar sebebiyle yeterli oranda karşılanamayabilir. Beslenme ile D vitamini gereksinimi sadece yüzde 10 oranında karşılanmaktadır. Bu sebeple D vitamini kaynaklarını (tereyağı, yumurta, süt, yoğurt) beslenmemize dahil etmeli, tüketimine özen göstermeliyiz.
“PROBİYOTİKLERBESLENMEMİZDE YER ALMALI”
Probiyotik, düzenli ve yeterli miktarda tüketildiğinde bağışıklık sistemimizi güçlendirici ve sağlığa olumlu etkisi olduğu bilinmektedir. Ev yapımı yoğurt, peynir, kefir probiyotik kaynağı olarak beslenmemizde yer almalıdır.Akdeniz tipi beslenmenin temelini oluşturan meyve, sebze, tam tahıl ürünlerinden zengin, doymuş yağ içeriği düşük beslenme tarzı oluşturulmalı, alkol sigara gibi alışkanlıklardan uzak durulmalı, uyku düzenine dikkat edilmeli ve hayatınıza egzersizi dahil etmelisiniz.”