Keşke ha bire Bakan gelse ilimize, vurdumduymazlığa getirdiğimiz ve oluruna bırakarak halının altına süpürdüklerimizi bir bir görüyoruz bu sayede…
Geçtiğimiz hafta sonunun derslerinden biri de; niteliksiz, yetersiz ve verimsiz işgücü kırlardan şehre tüm vilayeti sarıyor.
Kırsal kesimde üretimin dinamosu olan genç nüfus, yaz güneşi altına bırakılmış kartopu misali hızla eriyor…
Çiftçilik gömleğini sırtından çıkaran genç erkekler ve kadınlar, ne iş olursa yapmanın azmiyle şehrin yoluna düşüyor.
Şehirlerde meslek okullarındaki örgün eğitimin üstüne devlet tarafından ne albenilerle ilave açılan meslek edindirme kursları boş sıralarla baş başa kalıyor…
Ne iş olursa yapma azmi ile masa başı iş yapma yarışı arasındaki mücadele, aralıksız torpil atışlarıyla özel ve kamu kuruluşlarında sürüp gidiyor.
Vilayetimizin bugün en büyük sorunu, “nitelikli ve yeterli” işgücünü kaybetmiş olması ve ne acıdır ki tüm müdahalelere rağmen henüz geri getirme yönünde dişe dokunur bir başarı sağlayamamasıdır…
Hasta tedaviye cevap vermiyor.
Nitelikli ve yeterli işgücü olmayınca…
Verimlilik de yerlerde sürünüyor haliyle.
İki ateş arasındayız…
İş üretme kabiliyetini kaybetmiş yaşlı nüfusa sahibiz ve eldeki genç nüfus ise meslek sahibi değil.
Başat bu iki sorunun üzerine krema sürebiliriz…
Misal kırsal kesimde, komşu köyler arasında sıklıkla rastlanan ihtilafların, özellikle orman emvali üretimine sekte vurduğu iddia ediliyor.
Öte yandan bir diğer kallavi sorunumuz ise…
Tarımdan ormancılığa kadar kırsalda ve üretimden ticarete kadar şehirde hâlâ “atadan kalma” yöntemlerle iş yapıyoruz.
İcat çıkarmaktan geçtim, yüz sene hatta bin sene öncenin teknolojisini kullanıyoruz…
Dünyanın bir “köy” olduğunun hâlâ farkına varmadan, “rekabet” kelimesinin anlamını bilmeden, ufkumuzu geleceğe çevirmeden ekonomik ömrümüzü tamamlama peşinde gidiyoruz.
Kırsaldan şehre doğru akan nüfusu ve şehirde üretken bir ekonomi kuramayan halimizi kendi mecrasında akmaya bırakmak yerine…
Ciddi bir dönüşüm programına kafa yormakta fayda var gibime geliyor.
Nitelikli, yeterli iş gücü ve verimle tanışmadıktan sonra…
Kolayına iflah olmaz tepetaklak gidişatımız.
- ••
Not 1: Araştırma sonuçlarına sıkça yer verdiğim URAP (ODTÜ Enformatik Enstitüsü), dünyanın ilk 2 bin üniversitesini sıralayan bir çalışma yayımladı…
Kendilerini geliştirebilmeleri için küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerdeki durumlarını öğrenmeye ihtiyacı olan üniversiteler için bulunmaz nimet şüphesiz.
Üniversitelerin heybelerindeki “Yayın sayısı, bilimsel dokümanlar, atıf, toplam yayın etkisi, toplam atıf etkisi, uluslararası işbirliği göstergesi” gibi çeşitli veriler ışığında yapılan sıralamada…
467’nci sıra ile 981’inci sıra aralığına ülkemizden 15 üniversite girmiş durumda. İkinci bine de bi göz attım, yaklaşık bir o kadar daha Türk üniversitesi var.
“Dünya üniversitesi oldum” demek için…
Öyle anlaşılıyor ki en azından 2 bin üniversite arasına girmek şart.