Selamlar, güzel bir cumartesi olsun hepimiz için. Kitaplardan oluşan çocukluk arkadaşlarımın bir kısmını paylaşınca bazı arkadaşlarım gönül koydular. “Biz senin arkadaşın değil miyiz?” diyerekten isyan ettiler. O zaman bu geniş arkadaş listemden bir başka grubu da sizinle tanıştırayım ki hatırları kalmasın.
Aklımın yetip ilk hatırladığım film E.T’ydi sanırım. Babamla birlikte Menekşe Sinemasında izlemiştik. Hafta sonlarında babam mümkün olduğunca filme götürüyordu beni. Örneğin yine Superman’in orijinal ilk filmini de Menekşe Sineması’nda izlemiştik. Ama bu E.T izlediğim ilk film miydi emin değil. Çünkü çocukluğumda bir akraba ziyareti için İzmir’e gitmişiz. O dönem biraz bulanık ama İzmir Fuarını ve orada izlediğimiz Avare’den küçük küçük fragmanlar hatırlıyor gibiyim. Sonra bir de Ankara’da Aydınlıkevler’de Süreyya Sineması vardı. Aile sineması. İki film arka arkaya gösterirlerdi. Rüştü Asyalı’nın Keloğlan’ını ve Cüneyt Arkın’ın Gırgır Ali’sini orada izlemiştim. Sanırım hepsi bir iki yıl farkla aynı dönemin işleri. Bir de tüm ortaokul ve lise dönemlerim Ziraat Bankası’nın Meşrutiyet Caddesindeki sinemasında geçti. Bankanın personeline ve müşterisine hizmet olarak her hafta bir film gösterirdi. Bir de Ziraat Bankası Çocuk tiyatrosu vardı ama o ayrı bir konu. Sonra Akün, Kızılırmak, Kavaklıdere Sineması benim düzenli uğrak yerlerim oldu.
Mümkün olan her boşlukta sinemaya gidiyordum. Filmlerin büyülü dünyası beni benden almıştı. İyi, kötü, sıkıcı veya eğlenceli gibi bir ayrımım yoktu. İzleyebildiğim kadar izliyordum. Sonra tiyatroya merak sardığımda bu alışkanlığım ikiye katladı artık hem tiyatroya gidiyordum hem de sinemaya…
Hani ölmeden önce izlenmesi gereken 1000 film diye çeşit çeşit listeler yaparlar ya işte o listelerin neredeyse tamamını izlemişimdir. Belki de daha fazlasını. Oturup hiçbir zaman detay detay liste yapmadım. Listelere o kadar da inanmıyorum. Ben daha çok ruhumda gönlümde kalan filmlerle ilgileniyorum. Bu arkadaşlarımı da tıpkı kitap arkadaşlarım gibi tekrar tekrar izlerim.
1973 yapımı “Canım Kardeşim” filmi bir başkadır benim için. Ertem Eğilmez’in o dönem koşulları içindeki zarif gerçekçiliği, Sadık Şendil’in muazzam senaryosu ve Cahit Oben’in yürek yakan müziği ile bir başka güzeldir o film benim için. Elbette Tarık Akan, Halit Akçatepe, Kahraman Kıral, Metin Akpınar ve filmdeki tüm usta oyuncuların yüreklerini koyarak oynamalarını da es geçmemek lazım.
Filmin dönem eleştirisi ya da toplumcu gerçekçiliğinin ötesinde bir yeri var bende. Ben de bir ağabeyim ve kardeşim için tıpkı o kahramanlar gibi dünyayı ters çevirmeyi deneyebilirim. Ama bu da değil beni etkileyen. Her izlediğimde gözlerimi kan çanağına çeviren çaresizliğin içindeki umuttu beni etkileyen. Yoksul ama yoksun olmayan yaşamlarının basit bir televizyonla nasıl bozulduğu idi. Çünkü Kahraman o televizyonu arzu etmemiş olsaydı da ölüm onları bulacaktı ama yaşam böyle acımasızca üstlerinden geçmeyecekti. Hayatımda ne zaman bir şeylerim olmadığına dair tuhaf bir üzüntüye kapılacak olsam bu filmi izlerim. Kahraman’a televizyonu getirdi abileri ama çok geç kalmışlardı. Eğer o televizyonun derdine düşmeselerdi kardeşlerinin son anlarında birlikte olabileceklerdi. Neden gittiler diye üzülmüyorum. Yapmaları gerekeni yaptılar ama neden bu hayat bizi sürekli fakir ve eksik hissettiriyor diye üzülüyorum. İşte ne zaman materyalden yorulsam bu filmi izlerim. Bu filmdeki sav sevgi ve mutsuz sonuna rağmen bir tarafı ile umuda açılan bir yanını olduğunu düşünürüm hep. Sonuçta bir sinema eleştirmeni olarak değil sade bir seyirci olarak yorumluyorum.
Bir başka filmim ise Sandra Bullock’un oynadığı “Kör Nokta” filmidir. Bu film de yaşama dair umut aşılar insana. Elbette umut etmek için önce itiraz etmek de gerekir diyerek Tom Cruise’un oynadığı “Jerry Maguire (Yeni Bir Başlangıç)” filmini de moralimin düşük olduğu zamanlara antidepresan niyetine saklıyorum. Tüm film arkadaşlarımı saysam günlerce ve sayfalar dolusu yazmam gerekir. Bunun yerine yine sohbetimizi bitirmeden önce benim için özel olan birkaç filmi buraya yazayım. Bir ara denk gelirse de hep birlikte film izleriz.
- Yüzüklerin Efendisi (hem üçü birden hem de Hobbit dahil)
- Köprü Üstü Aşıkları
- Büyük Lebowski
- Stalag 17
- Öğretmen Kemal
- Muhsin Bey
Yine dediğim gibi bu liste uzar gider. Ama siz sormadan söyleyeyim popüler filmlerden çok fazla ilgi sahama giren yok. Popüler oldukları için değil samimiyetsiz oldukları için. Sonuçta sanatın hangi dalı olursa olsun temel öznesi samimiyetten başlar. Ticaretten değil…
Bugünden de bu kadar 😊 kendinize çok iyi bakın dostlar. Sağlıcakla kalın…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU