Hafta ortasından selamlar. Umuyorum ki güzel bir hafta geçiriyorsunuzdur. Ben bu hafta biraz mehter bölüğü durumdayım. İki ileri bir geri şeklinde. Bu yüzden de çalışmak için arada kendimi zorlamam gerekti. Böyle zamanlarda eğer motivasyonumu ya da itici gücümü içeriden bulamıyorsam dışarıdan bir kaynağa başvuruyorum. Hemen bir arkadaşımı çağırıyorum.
Kim bilir bu arkadaşlarımın her biri ile kaç defa sohbet etmişimdir. O harika cümleleri ile her seferinde beni kendime getirmişlerdir.
Bu dostlarımın birkaçını sizinle de tanıştırmak istiyorum. Umuyorum ki siz de benim kadar seversiniz. Tanıştırmak istediğim dostum uzak diyarlardan. İsmi Jonathan Livingston. Daha doğrusu Martı Jonathan Livingston.
Evet, doğru anladınız. Arkadaşlarım dostlarım dediklerim kendimce bana ilham vermesi için elimin altında tuttuğum kitaplarım.
Bunlardan ilki “Martı” Amerikalı yazar Richard Bach’ın kaleme aldığı bu kitabı ilk kez orta okul yıllarımda okumuştum. Hala da okumaya devam ediyorum. Neden? Çünkü bazen kendi sınırlarımızı aşmaya çalışırken çevremizdekileri çok dinliyoruz, kendimizi rağmenlere çok kaptırıyoruz da ondan. İşte bu gerçeği hatırlamam gerektiği zaman Martı Jonathan’ın dünyasına misafir oluyorum. Onunla birlik uçuş talimleri yapmaya b
Nasıl harika değiller mi? Bu kitabın neredeyse tamamı benim için harika. Sizi bilmem ama ben motivasyonumu da ilhamımı da kişisel gelişim kitapları yerine böyle hikayelerin içinden bulmayı çok seviyorum.
Örneğin “Küçük Kara Balık” başka ilham kaynağım. Onun merakı ve sınırlı dünyasını aşabilmek için yüreklice çıktığı yolculuğun hikayesi beni çok etkiliyor. İranlı yazar Samed Behrengi’nin harika kitaplarından biri “Küçük Kara Balık”. Behrengi’nin “Bir Şeftali Bin Şeftali” ya da “Püsküllü Deve” kitaplarına da düşkünüm ama “Küçük Kara Balık”ın yeri bambaşka.
“Şunu öğrendim ki balıkların çoğu yaşlanınca ömürlerini boşuna geçirdiklerini söyleyip yakınırlar. Sürekli sızlanıp herkesten şikâyet ederler. Ben bilmek istiyorum, hayat gerçekten bir avuç yerde durmadan dönüp durmak, sonra da yaşlanıp ölüp gitmek mi? yoksa bu dünyada başka türlü yaşamak da mümkün mü?”
“Şimdi ölüm çok kolay uğrayabilir bana! Ama ben yaşayabildiğim sürece ölümü karşılamaya gitmemeliyim. Elbette, bir gün ölümle karşılaşırsam -ki karşılacağım- önemli değil, önemli olan şu ki benim yaşamım veya ölümüm başkalarının yaşamını nasıl etkileyecek.”
Şimdi bu sözlerdeki derin bilgelik elbette bir yetişkinin elinden çıkıyor ama çocuklara anlattığı için biz yetişkinlerin dünyası gibi karmaşık ya da kaotik değil. Çünkü bizler herhangi basit bir konuyu bile çok kısa sürede kaos öznesi haline getirebiliyoruz. Ben de ne zaman kendimi yetişkinlerin dünyasının içindeki kaosta debelenirken bulursam süratle fabrika ayarlarıma geri dönüyorum. İçimdeki o çocuğun kontrolü ele almasına izin veriyorum.
O zaman Küçük Prens ve Pilotu ile buluşup içimdeki çocuğun onlarla gezmesine izin veriyorum çünkü pilot biz büyükler konusunda çok haklı;
Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış̧, hangi oyunları severmiş̧, kelebek biriktirir miymiş̧, sormazlar bile. “Kaç̧ yaşında?” derler, “Kaç̧ kardeşi var? Kaç̧ kilo? Babası kaç̧ para kazanıyor?” Bu türlü̈ bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar. Deseniz ki, “Kırmızı kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerinde saksılar, çatısında kumrular vardı.” Bir türlü̈ gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama, “Yüz bin liralık bir ev gördüm,” deyin, bakın nasıl “Aman ne güzel ev!” diye haykıracaklardır.
Bu bahane ile bana ilham veren çocuklar için olan bana ve içimdeki çocuğa iyi gelen kitaplarımdan bazılarının adını paylaşmak isterim.
Küçük Prens
Momo
Şeker Portakalı
Pal Sokağı Çocukları
Tom Sawyer
Bitmeyecek Öykü
Çocuk Kalbi
Küçük Kara Balık
Bir Şeftali Bin Şeftali
Mutlu Prens
Andersen Masalları
Ezop Masalları
Liste daha da uzar gider. Şimdilik bu kadarla yetinelim. Daha sonra biraz daha eklerim çocuk kitaplarımdan bazılarını. O halde bugünden de bu kadar sevgili dostlar… Kendinize ve içinizdeki çocuğa çok çok iyi davranın emi 😊
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU