Türk milleti, yüzyıllar boyunca söyleyemediklerini Nasreddin Hoca’ya söyletmiş, 13. yüzyılda Sivrihisar ve Akşehir’de yaşayan bu bilge mizah tipi söz konusu edebî işlevi dolayısıyla Türk dünyasının da aklı, yüreği, gözü, kulağı, dili olmuştur. Böylece, gerçek Nasreddin Hoca fıkraları yüzü geçmezken bugün 2000’i aşmıştır. Biz de günümüzün en zor sorunu enflasyon/hayat pahalılığının çözümünü Nasreddin Hoca’ya sormak istedik. Aramızdaki konuşmaları ve onun yaşadığı bazı olayları sizlere aktarmaktan büyük keyif alıyorum.
Nasreddin Hoca’ya enflasyonu nasıl bulduğunu sorduk. Sakalını kaşıyarak cevap verdi:
- Çok iyi buldum. Hoş gelmiş, sefa gelmiş, ama iyi bir gâvura benzemiyor.
- Aman Hocam, enflasyon insan değil, hayat pahalılığı.
- Biz ne dedik? Adından belli, gâvur. Halkın aşıyla ekmeğiyle ancak gâvur oynar, dış güçler oynar.
- Aman Hocam, yapmayın. Akşehir’de fiyatları kadı, yani siz ayarlıyorsunuz. Unuttunuz mu?
- Unutmadım. O gâvur, kadı kılığına da girer emir kılığına da. Gözlerime bak, ne görüyorsun? Belki enflasyon benim yerime geçmiştir!
xxx
Nasreddin Hoca, Akşehir’de gölge kadısı. Halktan üç beş kişi şikâyete gelmiş.
- Kadı Efendi! Yiyecek, yakacak fiyatları çok yükseldi. Böyle idare olmaz. Fakir fukara duruma düştük. Açız, aç!
Hoca, bu sözleri söyleyen yaşlı adama yaklaştı.
- Hele, enfiye kutunu göster bakalım.
…..
- Ooo! Gümüş enfiye kutusu. Cepkeninde de bir yama var sadece.
……
- Dört teker, atlı araban da vardır şimdi senin. Bir de açız diyorsun?
xxx
Hoca, sabah karanlığında ders vermeye giderken karısı önünü kesmiş:
- Hoca, yine harçlık bırakmadan nereye böyle? Üç sabahtır, alacakaranlıkta evden kaçıyorsun, hayrola?
- Ne yapayım hatun, param yok. Aylığa daha on gün var.
- Çoluk çocuk aş bekliyor Hoca Efendi! Borç alsaydın ya!
- İstiyorum, vermiyorlar.
- Sarığından, sakalından da utanmıyorlar mı? Bu sarığa on akçe veren çok olur. Sen istemesini bilmiyorsun anlaşılan!
Hoca, bu söz üzerine yavaşça sarığını başından çıkarır ve karısına der ki:
- Al hatun sarığı! Bugün borç isteme sırası sende. Bakalım sarığın hürmetine ne kadar borç alabileceksin?
xxx
Gölge kadısı Nasreddin Hoca’ya; asker, memur, işçi bir grup gelip hayat pahalılığından yakınıp maaşlarına zam istemişler. Hoca dikkatle dinlemiş ve sormuş:
- Maaşlarınıza, ücretlerinize zam mı istiyorsunuz?
- Evet, demişler hep birden.
- Sonra pişman olmayın. Benden günah gitti!
- Razıyız her şeye! Yeter ki elimize daha fazla para geçsin!
- Peki, ücretlerinize on akçe zam yaptım! demiş Hoca.
Bir ay sonra aynı kişiler tekrar Hoca’ya gelmiş. Süklüm püklüm demişler ki:
- Aman Hocam, biz bir hata ettik, seni dinlemedik. Bizi bağışla. Bütün malların fiyatını bir ay öncesine düşür. Maaş zammını da geri al.
- Ne oldu ki?
- Bize zam yapılınca piyasadaki malların fiyatı arttı. Aldığımızdan daha fazlası bir ayda elimizden çıktı. Sen haklıymışsın Hoca Efendi! Al zammını ver eski fiyatları!
xxx
Kadı Nasreddin Hoca’ya bir gün asesbaşı gelmiş. Demiş ki:
- Kadı Efendi, şehrin eşrafından Kamacızade, her yerde sizi kötülüyor. Akşehir böyle mi idare edilir diyor. Getirelim mi muhakemeye?
- Hayır, demiş Hoca. İyi ki var. Biz onun sayesinde daha çok çalışıp halka hizmet ediyoruz. onun vazifesi hiçbir şeyi beğenmemek. Aka kara, karaya ak demek. Görmek ister misin asesbaşı?
- Evet!
- O hâlde tellal çıkar şehre. Kadı Efendi, odunun çekisine bir akçe zam yaptı diye bağırt. Ardından Kamacızade’nin peşine düş. Bak neler diyor? İki gün sonra yine tellal bağırt, Kadı Efendi halkın sesini duydu, odunun çekisini iki akçe ucuzlattı diye. Beşinci gün odunun çekisini eski fiyatına getirdiğimi duyur. Bakalım Kamacızade, yaptıklarıma neler diyecek?
Bir hafta sonra asesbaşı Nasreddin Hoca’nın huzuruna gelmiş ve başlamış anlatmaya:
- Çok haklıymışsınız Kadı Efendi. Önce Kamacızade bir akçe zamma duyunca küplere bindi. “Bu kış halk donacak” dedi. Fiyatı iki akçe ucuzlatınca; “Bu kadı orman düşmanı. Ormanlarımızı yok fiyatına yaktırıp yok edecek.” demeye başladı. Eski fiyata getirince daha da kızdı. “Bu Nasreddin Hoca Kadısı mektep medrese görmemiş, hesap kitap bilmiyor. Evinde oduna para vermiyor ki, fiyatını bilsin. Halk, odun fiyatlarının bir çıkıp bir düşmesinden öyle yoruldu ki, yorgan döşek yatıyor.”diye konuştu her yerde.
xxx
Bir gün kadı Nasreddin Hoca’nın yanına üç papaz gelmiş.
- Bizi gâvuristan kralı gönderdi. Yüzde beş enflasyon yüzünden tarlaların, ahırların; dükkânlarda rafların yarısı boş. Sizde ise enflasyon %50’nin üzerinde ama her yer dolu. Bolluk içinde. Kralımız sizi kıskanıyor. Gidin bakın, Karamanoğlu Beyliğinde Akşehir’de enflasyonu nasıl önlüyorlar diye bizi gönderdi.
Hoca kıs kıs gülmüş.
- Çok basit! Sizde fiyatlar başıboş. Mallar fiyatlarını kendileri yükseltip indiriyorlar. Bizde ise fiyatlar itaatkâr. İn diyoruz iniyor, çık diyoruz çıkıyor. Bir de işin başka bir sırrı daha var. Fiyatları hiçbir zaman yükselttik demiyoruz. Halkın gelirine göre kademelendirdik diyoruz. Şimdi anladınız mı, enflasyonla mücadele nasıl olur? demiş.
Papazlar, başlarını yumruklayarak ve ağlayarak Hoca’nın yanından ayrılmışlar.
Nasreddin Hoca ile sohbetimiz sonrasında aldığımız notlar yedi sayfayı buluyor. Köşemizde ancak bu kadarına yer verebildik. Kısmet olur da yeri gelirse diğerlerini de okuyucularımızla paylaşırız inşallah!
NAİL TAN