Eskilerden kim kaldı ki? Yeniler herşeyi “yenileme modası”na kapılınca sanıyorlar ki, yaptıkları herşey doğru ve yerinde…
Hani, derler ya; “Üzüm üzüme baka baka kararır” diye…
Ortada “eski” adına birşey bırakmayan “yeni yetmeler ” ayna önüne geçip boy-poslarına da bakmadıkları için kendi kafalarına göre takılmış gidiyorlar. Karadenizli Temel’in dediği gibi;
“- Aha gelduğumız yer!..”
***
“Yeni”; güzeldir, insanı cezbeder…
Cezbeder de, her yeninin peşine düşen, arkasına takılan kârlı mı çıkar?
Siyasette, değeri bilinmeyen kimi “eskiler”inpapuçlarının zamansız dama atılmasının cezasını da çekmedik değil.
Hele de bu dama pabuç atma işine mezarda yatan değerleri katıp, onlar da rahatsız ediliyorsa içine düştüğümüz şaşkınlığa ağlayalım mı, acı-acı gülelim mi?
24 Haziran seçimleri için partilerin milletvekili adayları seçmenin önüne servis edildi.
Kazan dibinde dünden kalıp servis edilen de var, yeni pişirilen de…
Seçmen, alakart işi beğensin alsın!
Derdimiz bu değil.
Milletvekili denilince; milletin hakkını/hukukunu savunan kişi akla gelir, öncelikle.
Halkın içinden çıktığı için halka yakın durması gerekir. Halkla içiçe, halkın derdine çare olursa bir yararı olur.
Böylece Hakk’ın da, halkın da rızasını almış olur. Vebal altında kalmaz.
Benim de aklıma şaştınız tabii ki…
Hak, hukuk mu kaldı ki ortada diyerek?
Geçen ve önceki dönem milletvekillerinin yanlış “partizan anlayış ve tutumu” yüzünden siyaset kurumunun saygınlığını yitirdiğini, halktan koptuğunu bu arada hemen belirtmeliyim.
Milletin vekili seçim bölgesine geliyor, sadece kendi partilileriyle görüşüyor, konuşuyor, dertleşiyorsa böylelerine “milletvekili” denir mi? Hele de hoparlörle toplantı duyurusu yapıp; yurttaşların kendi parti binasına gelmesini isterse…
Bir de, milletin vekili olmak için seçmenlerin yanaklarını öperken yalayan, salyalayan kimi kişilerin “milletvekili olduktan sonraki çalımları” var. Seçim bölgesine sessiz-sedasız gelip “cin gukku” oynar gibi; -eskiden- bir yediği ayrı giden kişilerle bile hiç görüşmeyen milletin vekili… Olanları da gördük, yaşadık.
***
Gelelim, şimdi görev vereceklerimize…
“Milletvekilliği bir meslek değildir” kuşkusuz.
Aday olup seçildikten sonra ü; yurttaşa kepenk kapatan anlayışla küçük esnaf rolüne düşmemek, ondan köşe-bucak kaçmamak gerekir.
Aksine, yurttaşı kucaklayan hizmet koşuşturmasında yorulan, onun hak ve hukukunu korumada ayrımcılık yapmayan, parti farkı gözetmeyen bir kimlikle siyaset tarihine adını unutulmazlar sayfasına yazdırmak gerekir.
Seçme işinde; bir de manavda kavun-karpuz seçmek var.
Önemli olan kelek seçmemek!..