T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı web sayfasında müze tanımı aynen şu şekilde yapılmaktadır. “Tarihi eserleri tespit eden, bilimsel yöntemleri, açığa çıkaran, inceleyen, değerlendiren, koruyan, tanıtan, sergileyen, eğitim programları aracılığıyla tarihi eserler konusunda halkı bilinçlendirerek toplumun kültür düzeyini yükseltmeyi amaçlayan eğitim, bilim ve sanat kurumlarıdır. Müzeler, bulunduğu kentin prestij yapıtlarındandır.”
Güzel bir tarif, ancak hiç rastlamadığım tanık olmadığım bir ibare bu müze tarifinin içinde bulunmakta: “Tarihi eserler konusunda halkı bilinçlendirerek toplum kültür düzeyini yükseltmeyi amaçlayan eğitim, bilim ve sanat kurumlarıdır.”
Demek ki bizi bilinçlendirmelerine rağmen kültür düzeyimiz yüksek olduğundan biz bunlara çok kafa yormuyoruz, hatta bu şehirde yaşayıp bu müzelere ayak basmayanlarımız ve hatta belki de yerini bilmeyenlerimiz bile var.
Birçoğumuz müze gezmesini sevmiyoruz, okuma alışkanlığımız olmadığı gibi bu çeşit yerleri gezmek de bize angarya olarak geliyor.
En azından bazılarımız için…
Halbuki;
Müze ziyaretleri çocuklarımıza tarihi ve kültürel değerlerimizi tanıma, onları benimseme ve koruma bilinci edinmelerine de büyük katkı sağlar. Çocuk ait olduğu kültürü öğrenir, farklı kültürleri tanır.
Pandemi kısıtlamalarının azaldığı bu günlerde özellikle uzun bayram tatilinde, bayramdan sonra bile çocuklarımızla birlikte müzeleri gezelim. Hem onlarla birlikte bir aktivitenin içinde olmaktan dolayı mutlu olalım hem bizler sayesinde çocuklarımız, çocuklarımız sayesinde de bizler unutulmayacak birkaç gün yaşayalım ancak anlayarak bilerek öğrenerek gezelim.
Örneğin şehir merkezinde;
Vedat Tek Kültür Merkezi:2008 yılında açılan bu merkez mutlaka görmeniz gereken bir yer.İçerisinde Cumhuriyet evi, Türkiye’de bir ilk olan Şapka ve Dantel müzeleri, Atatürk Sergi Salonu, bebek evi, resim galerisi ve fotoğraf sergisi bulunmaktadır.
Liva Paşa Konağı Etnografya Müzesi: Mir Liva Sadık Paşa tarafından haremlikli ve selamlıklı üç katlı olarak yaptırılan konak 1997 yılında etnografya müzesine dönüştürülmüş, yöremiz el zanaatlarını yansıtan ahşap el oymacılığı, dokumacılık, baskıcılık, urgancılık, bakırcılık bölümleri bulunmaktadır. Konağın içinde gelin odası, oturma odası, günlük odalar, misafir odası bulunmaktadır. Ayrıca Kasaba Köyü Mahmutbey Camiinin ahşap işlemeli orijinal kapısı da burada sergilenmektedir. Ahşap konağın içinde gezerken kendinizi zamanda yolculuk yapar gibi hissedeceksiniz.
Arkeoloji Müzesi:1914-1917’de İttihat ve Terakki Cemiyeti binası olarak yapılan ve planı Mimar Kemaleddin Bey’in tarafından çizilen binada kurulmuştur.
Müzede Hitit, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli eserlerin yanı sıra Candaroğulları Beyliği ve Osmanlı dönemine ait eserlere de müzede yer verilmiştir. Bir bölümünde ise Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in 1925 yılında yaptığı Kastamonu gezisinde kullandığı çeşitli eşya ve araçlar bir arada sergilenir.
Şeyh Şaban-ı Veli Vakıf Müzesi: 2006 yılında Kastamonu ve bölgedeki vakıf eserlerini ve Şeyh Şaban-ı Veli ve külliyesinde kullanılan eşyaların korunup sergilenmesi için açılan bir müzedir.
Şeyh Şaban-ı Velinin kişisel eşyaları, halılar, hatlar, sadaka taşı, 1182 yılından kalma el yazması Kuran-ı Kerim ve birçok eser sergilenmektedir.
Kent Tarihi Müzesi: Gezmeniz gereken en önemli müzelerimizden biri, Kastamonu Valilik Binasında yer alan müze ne yazık ki binanın restorasyonu sırasında kapatıldı, çok kısa bir zamanda tekrar açılacak olan müze ziyaretçilerine sürprizler vaat ediyor.
Ancak gönlümden geçen bu müzenin Hükümet konağında değil kendine has müstakil bir binada hizmet vermesiydi umarım kısa zamanda bu da gerçekleşir.
Müzelerde atılan her adım geçmişe açılan bir kapıdır.
(Müzeler bilginin tapınaklarıdır. Karanlığı aydınlatan, yaşamdaki sonsuz çeşitliliğin kanıtı olan bir ışık kaynağıdır. Eva Stachniak)
Bülend Çadırcıoğlu