Çanakkale ölüm kalım harbinde bayraklaşan 57’nci Alay’ı biliriz, tüm vatanseverleri vatana bağlayan kopmayan halattır, yeri geldiğinde o destansı aidiyetin bir parçası olup “57’nci Alaylıyız” deriz…
Kastamonu’nun 58’inci Alay’ı var bir de.
Mondros imzalandı, emperyalistler dört koldan Osmanlı mülküne çullandı, başıboş çeteler yol başlarını tuttu…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıktı.
Üniformasını çıkardı, canını gözden çıkardı, seneler senesi envai cephede hırpalanan ömrünü aklından çıkardı…
“Ya bağımsızlık ya ölüm” tek çıkardı.
“Amasya, Erzurum, Sivas” hattında ilmek ilmek örmeye başladı kurtuluş yolunu, Anadolu’da öyle bir yer vardı ki, ileriki günlerde önemine ilişkin “Gözüm cephede, kulağım İnebolu’da” dedirtecekti Atatürk’e…
Kastamonu muhakkak Kuvayi Milliye safına geçmeliydi.
Hava pusluydu Kastamonu’da, İstanbul hükümetinin boyunduruğu altındaydı, kaynıyordu resmen…
Umut yoktu.
29 Ekim 1923’e giden yol…
Kastamonu’dan geçecekti.
Anadolu’nun Karadeniz’e açılan en stratejik kapısıydı İnebolu Limanı…
İstanbul’dan Anadolu’ya geçecek vatanseverler ve kaçıracakları cephane ile Sovyetlerden gelecek yardımın biricik teslim merkezi ve Yunan yürüyüşünün önüne set çekmek için açılacak batı cephelerine ulaşacak İstiklal Yolu’nun başlangıcıydı İnebolu, ayrıca, Kuvayi Milliye’nin haberleşme kanalı telgrafın önemli merkezlerinden biri olacaktı Kastamonu.
İstanbul hükümetinin Kastamonu’yu vermeye niyeti yoktu, tehlikeyi anladılar, önlem aldılar…
Durum daha da kötüleşti Kuvayi Milliye namına.
Umut bitmez Anadolu’da…
Bir kez daha “olan oldu”.
“16 Eylül 1919 gecesi”…
Kastamonu Kışlası’ndaki 58’in Alay 2’nci Bölük Üsteğmeni Şevket Bey, usulca kapısını açtı 1’inci Tabur Silahçısı Yakup Bey’in odasının, kulağına eğildi, “Biz Kuvayi Milliye saflarına katılmak zorundayız. Memleketin kurtuluşu için aradığımız ışık Mustafa Kemal’in başında bulunduğu harekettedir” dedi.
Yakup Bey ikiletmedi…
Asker selamını çaktı.
Önce Kışla’yı ardından Merkez’i ele geçirdi “iki yürek”…
Sabah olduğunda Kastamonu, Kuvayi Milliye safına geçmişti, 29 Ekim 1923 ufukta gözükmüştü.
(O geceyi satır satır okumak isteyenler Hasan İzzettin Dinamo’nun “Kutsal İsyan” serisinin 4’üncü cildini baş ucu etsinler…
Tekrar tekrar okumak, hafıza kaybının bilicik ilacı.)
58’inci Alay…
Üsteğmen Şevket’in ve Silahçı Yakup’un alayı.
Görev bitmemişti…
Çeteler yol başlarını tutmuşlardı, çete yangınları Batı Karadeniz ve Ankara hattını sarmıştı, derhal Gerede isyanının üzerine yürüdü 58’inci Alay.
İşgal orduları kadar tehlikeli çete isyanlarını söndürdü…
Kuvayi Milliye sancağını dalgalandırdı.
“57’inci Alaylıyız”…
“58’inci Alaylıyız”.
Kahramanlarımız unutmayacağız…
Vatanseverlerin yolunu aydınlatan ışık alayları.
Not: Üsteğmen Şevket hakkında sınırlı bilgi var kaynaklarda…
Gerede isyanını bastırırken asilere esir düştüğü, büyük işkence gördüğü, esaretten kurtulup soluğu İnönü cephesinde aldığı ve orada 28 yaşında şehit düştüğü, kabrinin Eskişehir’in İnönü ilçesindeki kabristanda olduğu iddia ediliyor kimi araştırmacılarca.
Tarihçileri görev ve sorumluluk bekliyor…
Bize Üsteğmen Şevket’imizin hayat hikayesini ve kabrini lütfen bulun.
MUSTAFA AFACAN