Kadim kalesi olup da kalesinde müzesi olmayan Kastamonu gibi kaç şehir kaldı ülkemizde, doğudan batıya yekun kaleli şehirler bir bir “kale müze” ile taçlanırken Kastamonu hangi alemde, şehirlerin müzeleriyle ön plana çıktıkları bir dönemde üstelik…
“Moni’nin anahtarı” bari açsın kilidi.
(Kastamonu Kalesi’nde son yapılan “tadilat” çalışmasında “kale kapısının anahtarı” olduğu iddia edilen “devasa” bir anahtar bulundu…
“Moni’nin anahtarı” bildiğiniz!
Geçtim “bilim ahlakı” ve “kültürel mirasın korunması” derdinden…
Kültürün, turizme tedarikçi koşulduğu günümüzde sadece “anahtar” bile ne kapılar açar.)
Ülkemizdeki “kale müze” örneklerine üstünkörü “bakmak” bile Kastamonu Kalesi’nin bu alanda ne kadar geride kaldığını “görmek” için yeterli…
“Geride kalmak” yarışında bu alanda da şampiyonuz.
“Diyarbakır”…
“Kayseri”.
ÇEKÜL Vakfı tarafından “şema” haline getirilen “Kale-Sokak-Çarşı” rotasından tutun da kadim şehrimizin kadim merkezini yeniden baş tacı etmeye kadar birçok sebepten dolayı…
Kastamonu Kalesi “kale müze” olmalı.
Hazır “Moni’nin anahtarı” da eldeyken…
Ne “hikayeler” yazılır üstüne.
“Turist akar”…
“Marka şehir” oluruz.
Not: Turizmde kavramlar değişiyor…
Turizmin geliştiğine delalet.
“Turizm esnafı” dilden düştü…
“Turizm yatırımcısı” varsa yoksa.
(Tabana yayılmış “yüz” turizm esnafının “kaplumbağa” hızıyla hedefe yürümesini beklemektense, tavandan inen “bir” turizm yatırımcısının tavşan hızıyla koşmasını ummak evla, doğruya doğru…
“Bir”likten kuvvet doğar.)
“Hikaye” lüzumsuz…
“Pazarlama” esas.
“Kimlikle kent” kapı dışarı…
“Marka şehir” üst köşeye.
“Yerel”; bitpazarı…
“Modern”; uygarlık.
“Doğa” değil…
“Tabiat”.
Örnek çok…
“Kavramlara takılalım”.