Cumhuriyet bayramının yaklaştığı bugünlerde, hepimizde ayrı bir coşku ayrı bir heyecan var. Dünyada en iyi yönetim şekli olan cumhuriyet, yıllar önce Atatürk tarafından bizlere layık görülmüş ve 1923 yılından beri öyle yönetiliyoruz, herkesin söz hakkı var.
Cumhuriyet coşkusunu yaşarken, öncesinde yaşananları, verilen mücadeleyi, kadın, erkek çocuk demeden o zorlu yılları da akıldan çıkartmamak lazım ki kıymetini bilelim. 06 Ekim tarihinde İstanbul Pendik Yunus Emre Kültür Merkezinde, İlknur Bektaş’ın yazdığı ve Kerim Kabalcı’nın yönettiği, İstanbul Tepebaşı Tiyatrosu oyuncularının oynadığı ”Milli Mücadelenin Cesur ve Kayıp Kadınları” adlı oyunu izledim. Sevgili arkadaşım Kerim Kabalcı davet ettiğinde tiyatronun adı bile beni heyecanlandırmaya yetti; tüm aile fertlerimle ve hatta Marmara Üniversitesi’ndeki öğrencilerimle birlikte izlemeye gittim.
Sevgili Kerim Kabalcı benim Kastamonu Eğitim Yüksekokulu yıllarımdan arkadaşımdır ve o yıllarda da tiyatro ile yakından ilgilenirdi. Uzun yıllar öğretmenliği ile birlikte tiyatroyu da yürüttü. Aynı zamanda İstanbul Tepebaşı Tiyatrosu’nun da kurucusudur ve bir Kastamonulu kadar da memleketimizin âşığıdır.
Oyun ağırlıklı olarak, Nene Hatun’dan Kara Fatma’ya, Halide Edip’ten Şerife Bacı’ya kadar Milli Mücadele’nin sembolü haline gelmiş kadınlarımızın onur savaşını ve vatan savunmasında verdikleri insanüstü direnci anlatıyordu. Şerife Bacı adı; geçen yıl onun adına ödül aldığım için, bir Kastamonulu olarak beni çok daha fazla heyecanlandırdı, etkiledi.
Oyunda birçok sahne Şerife Bacı üzerine kurulu idi. Mehmet Akif Ersoy’un Nasrullah Camisi’nde yaptığı konuşmadan söz ediliyordu. Ayrıca tüm erkekleri savaşa gitmiş olan Küre Ersizlerdere’yi anlatan bölüm ayrı bir hisveriyordu.
Oyun boyunca duygulandık, gururlandık, gözlerimiz doldu; ağladık ama bir o kadar da göğsümüz kabardı, böyle bir neslin evlatları olduğumuz için. Oyun bittiğinde kimse konuşamıyordu, herkes birbirine bakıyor ve sanki “İşte biz oralardan bugünlere geldik” dercesine susuyor, kelimeler boğazımızda düğümleniyordu.
Araştırmacı yazar İlknur Bektaş ne güzel yazmıştı, Kerim Kabalcı ne güzel yönetmişti ve İstanbul Tepebaşı Tiyatrosu ne güzel oynamıştı. Bizi adeta oyunun içerisine çektiler ve o yılları bize yaşattılar. Tarih bilinci sadece kitaplardan okunarak kazanılmıyor; tek bir oyun bile bize unutulmayacak bir tarih dersi verdi.
Oyun sonrası sohbetimiz sırasında, bu yıl tüm Türkiye’de oyunu oynamayı planladıklarını söyleyince, ilk aklıma gelen Kastamonu ve ilçelerimiz oldu. Halkın, özellikle de çocuklar ve gençlerin mutlaka seyretmesini düşündüm. Oyun, şimdiden İstanbul’un birçok semtinde ve çeşitli illerde belediyelerin kültür hizmeti olarak takvimlerde yerini almış bile. Dilerim Şerife Bacı’nın memleketi, Milli Mücadele’nin kilit şehirlerinden biri olan Kastamonu’da da izlenme fırsatı yaratılır ve herkes bundan faydalanır.
Dünyadaki son durumlar, politik hesaplaşmalar, krizler ve diğer sorunlar her zamankinden daha fazla birlik ve beraberlik içerisinde olmamızı zorunlu kılıyor. Özellikle o yıllarda verilen onurlu duruşumuz ve mücadelemizin bilinmesi çok iyi bir yol gösterici olacaktır.
Dr. Necla Tuzcuoğlu
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi