Hanönü Üyesi Metin Yamalı’nın ardından MHP’nin İGM Grup Başkanı İlhan Bozahmetoğlu da, Kastamonu’nun da dahil edileceği “Bütünşehir” uygulamasına karşı olduğunu açıkladı.
İGM Başkanı Kayıkcı’nın, “Özel idarelerin misyonunu doldurduğu’ şekyindeki sözlerinden yola çıkarak “Bütünşehir” konusunda grubunun düşüncelerini dile getiren bir basın açıklamasında bulunan Bozahmetoğlu, “Büyükşehir belediyesi modeli kullanılarak, Türkiye, merkezi il idaresinden yerel il idaresine evrilecek. Bunun son adımı, merkezi il idaresinin, valilik sisteminin ortadan kaldırılmasıdır; alan bölge yönetiminin ‘yerel’lere terk edilmesidir; yani devletin eyaletleştirilmesidir.Açılım projesi nasıl bir FETÖ projesi ise bu ‘Bütünşehir’ proje ve yasasının da aynı şekilde bir FETÖ projesi olduğunu düşünmekteyiz” dedi.
MHP’nin İl Genel Meclisi (İGM) Grup Başkanı İlhan Bozahmetoğlu, İGM başkanı Mehmet Kayıkcı’nın Radyo Moni’deki söyleşisinde kullandığı ve yerel basına da yansıyan “Özel idarelerin misyonunu tamamladığıyla” ilgili sözlerini “talihsiz bir açıklama” olarak değerlendirdi ve “Bütünşehir” konusunun oldu bittiye getirilmesinden yana olmadıklarını kaydetti.
Bozahmetoğlu grubu adına yaptığı uzun yazılı açıklamada bu konudaki görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Son çıkarılan yasa ile büyükşehir veya ‘bütünşehir’ sayısını 30 ile çıkaran AKP, büyükşehir belediyesi için yalnızca il merkezindeki seçmenin değil il sınırları içindeki tüm seçmenin oy vermesini sağlayarak, kırsalda oy oranı yüksek olmasından dolayı AKP böylece ülke genelinde aldığı belediye sayısını artırdı. AKP’nin şimdi de benzer bir hamleye hazırlandığı belirtiliyor. AKP’nin tüm illeri ‘bütünşehir’ yapmak için bir yasa değişikliği üzerinde çalıştığı konuşuluyor. Bunun dışında bir ilin büyükşehir olabilmesi için gerekli olan nüfus kriterinin 750 binden 300 bine düşürülmesiyle büyükşehir sayısının artırılması da üzerinde çalışılan formüller arasında bulunuyor.
Sadece oy hesabına göre böyle bir çalışmanın yapılmasının yanlış olduğunu düşünmekteyiz. Büyükşehir kapsamında olan Diyarbakır Büyükşehir belediyesine kayyum atanmış, Ankara, İstanbul ve Bursa Büyükşehir Belediye başkanları istifa ettirilmiştir. Bu uyulama iyi bir uygulama ise bu olaylar neden gerçekleşmiştir.
Büyükşehir belediyesi modeli kullanılarak, Türkiye, merkezi il idaresinden yerel il idaresine evrilecek. Bunun son adımı, merkezi il idaresinin, valilik sisteminin ortadan kaldırılmasıdır; alan bölge yönetiminin ‘yerel’lere terk edilmesidir; yani devletin eyaletleştirilmesidir.
Kayıkcı, ‘Özel İdareler misyonunu tamamladı’ derken herhalde AKP’ nin misyonunu tamamladığını ifade etmiş olsa gerek… Çünkü Köy-Des projesi ve şu anki uygulamada olan 5302 sayılı kanun AKP’nin asırlık projesi idi… Bu projenin misyonunu tamamlamış olması demek AKP’nin misyonunu tamamlamış olması demek manasına gelir.
Açılım projesi nasıl bir FETÖ projesi ise bu ‘Bütünşehir’ proje ve yasasının da aynı şekilde bir FETÖ projesi olduğunu düşünmekteyiz.Yine bu proje, yapılan hizmet ve işleri kişilere indirgeyerek devlet bilincini yok etmeye yönelik hazırlanmış bir projedir. Bu projeyi savunanların en büyük iddiası hizmetin seçilmişler tarafından verilmesinin iyi olacağı iddiasıdır. Bu da ne kadar oy, o kadar hizmet manasına gelir ki, çok büyük bir tehlikedir.
Köylerin adını mahalle yaparak sorunlarını çözme gibi bir iddia ile bu çalışmalar yürütülüyor. Köylerin adını mahalle yapınca ya da ‘belediye yaptık’ deyince sorun çözülmüyor. Belediyelerin sayısını azaltarak her yeri büyükşehir ya da bütünşehir yapmak yerel halkın ihtiyaçlarına çözüm olmaz.
Bu yasanın ardından birincisi hizmette ciddi aksamalar olacaktır. Kastamonu’nun uzak ilçelerini düşünün. Buralardaki yönetimlerin tamamen kaynaksız ve fonksiyonsuz hale getirilmesi, bütün yükün Bütünşehir’in sırtına bindirilmesi yanlış. Burada sadece belki imar planı bazında, çevreyi tabiatı koruma açısından merkezileşme olsaydı bunu uygun görebilirdik. Ama bu yasa bütün konularda yükü ‘Bütünşehir’e veriyor.
İkincisi; bu düzenleme, terör örgütlerinin işine yarıyor. Özellikle doğu ve güneydoğuda tüm kaynakları PKK’ya aktarma imkanı sağladı. Biliyorsunuz il özel idareleri de kaldırıldı. Valiler ve kaymakamlar doğuda terör destekçisi belediye başkanlarına muhtaç hale geldi. Açılan hendekleri kapatmak için iş makinesi bulamıyorlar. Bu da yanlış oldu. Türkiye’de yıllardır yerleşmiş sistemleri kaldırmanın bir anlamı yok. Yeni uygulamalar, yeni karışıklıklara, hatalara sebebiyet veriyor.
Özel idarelerin lağvedilip Bütünşehirbelediyelerine devredilmesi durumunda zaman, kaynak ve personel israfı olacağını düşünmekteyiz. Mevcut hali ile Özel İdareler ,Genel Sekreterliklerimiz ilçelerde KÖYDES ödeneği ile hizmet veren Köylere Hizmet Götürme Birliklerimiz katılımcı bir çalışma ile işlerini yürütmektedir. Gerek Özel İdaremize gerekse Birliklerimiz mevcut sağlanan kaynağın on katına kadar yıllık kaynak aktarımı dahi yapılsa gerek Özel İdaremiz gerekse birliklerimiz bu kaynakları amacına uygun ve etkin kullanma güç, birikim ve tecrübesine sahiptir. Bence ‘Bütünşehir Yasası’ kaldırılmalı. Sadece, birlik beraberlik sağlama konusunda, imar uygulamalarında, çevreyi korumada, rant olayını önlemede bir tedbir olarak düşünülmeli.
Bu yasa belediye başkanlarına sormadan, halka sormadan çıkarılmış bir yasadır. Güneydoğu’da şehir savaşlarında 100 küsur yıllık tecrübesi olan il özel idarelerinin kapatılıp, il özel idarenin himayesindeki o iş makinelerinin Güneydoğu’daki bazı hainlere teslim edilmesi sonrası açılan hendeklerle şehit olan evlatlarımızın, askerlerimizin, polislerimizin kanında büyükşehir yasasının vebali vardır.
6360 sayılı Kanunla birlikte, Türk kamu yönetiminde idari taksimatın özünü oluşturan il-ilçe ve köy sisteminden uzaklaşılmaktadır. Valinin denetleyici gücünden vazgeçilmekte, Bütünşehir uygulamasıyla birlikte ‘güçlü belediye başkanı’ modeline geçilmektedir. Ancak bu model ülke genelinde yalnızca büyükşehir belediyelerinde uygulanmakta, bu anlamda ikili bir durum yaratılmaktadır. Üstelik toplumun demokratik dinamikleri düşünüldüğünde yaratılan güçlü belediye başkanı modelinin yerel krallıklara dönüşme riski yüksektir. Her ne kadar 6360 sayılı Kanunla ‘Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’ kurulmuş olsa da, halkın çoğunluğunun oyunu almış, kent genelinde hizmet alanına sahip bir belediye başkanının atanmışlar tarafından denetlenmesi zor olacaktır.
Bütünşehir uygulaması yerel demokrasi ve halk katılımı için de sorun yaratacaktır Yaşadığı ilçede belediye başkanına ulaşım imkanı olan yurttaşların şimdi sorunlarını çözmek için kent merkezine gitmesi gerekecektir. Yurttaş ile belediye arasına iletişim kopukluğu yaşanacaktır. Önceden park yapmak, kamulaştırma kararı almak ya da imar planları üzerinde yetkili olan ilçe belediyeleri artık bu konularda büyükşehir belediyesinin denetimi ya da onayına tabi olacaktır. Hizmet ölçeği genişletildiğinde toplu ulaşım, arıtma, numerataj gibi hizmetleri vermek zorlaşacaktır. Bu model belediye hizmetlerinin aksamasına ve hizmetlerin aşırı derecede pahalılaşmasına yol açacaktır .
Köy bir yerel yönetim birimidir, tüzel kişilik sahibidir, mal alabilir, satabilir, kiraya verebilir, borçlanabilir personel istihdam edebilir. Ancak mahalle bunların hiçbirisini yapamaz. Mahalle muhtarlığının özel malı diye bir şey yoktur. Mahalle anayasada ya da yasalarda yer alan bir yerel yönetim birimi olmadığı gibi, tüzel kişiliği de yoktur Beldelerde ve köylerde yaşayanlara sorulmadan bu yönetim birimlerin tüzel kişiliklerini kaldırmak, demokratik devlet ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Bu durum, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartı’nın “yerel yönetimlerin sınırlarında, bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz” ilkesine açıkça aykırıdır. Üstelik köylerde yaşayan vatandaşlarımız suyu daha pahalıya içecek ve emlak vergilerini şuan ödediklerinden en az 3 kat fazla ödemek zorunda kalacaklardır. Yine ilçelerde özel durumları ile Basit Usule tabi olan bir çok esnafımız bu uygulama değişikliği nedeni ile gerçek usule geçerek daha fazla vergi ve sorumluğun altına girmek zorunda kalacaktır.
Üstelik 6360 sayılı Kanunla büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamından büyükşehir belediyelerinin aldığı pay % 5’den % 6’ya çıkarılmıştır. Büyükşehir belediyelerine ayrılan bu % 6’lık payın, % 60’ı doğrudan ilgili büyükşehir belediyesine aktarılırken, kalan % 40’lık kısmının % 70’i nüfusa, % 30’u yüzölçümü esasına göre büyükşehirler arasında paylaştırılacaktır. Eskiden yalnızca nüfus ölçütü varken, yeni Kanun nüfusun yanına yüzölçümü ölçütünü getirmektedir. Bütün şehirlere verilecek pay artırımının Özel İdare ve KÖYDES ödemelerine uygulanmasının ve nüfus kriteri yanında yüzölçümü kriterine göre yüksek oranda pay aktarımının daha fazla olması isabetli olacaktır. Yıllarca ilimize nüfus kriteri ağırlığına göre pay verilmiş olmasından dolayı kaynak noksanlığı nedeni ile hizmette aksamlar meydana gelmiştir. Hizmet kalitesinin aktarılmasındaki yöntemin bütün şehir geçmekte değil, kaynak miktarının artırılmasından geçtiğini düşünmekteyiz.
Bu itibarla İGM üyemiz sayın Metin Yamalı’nın da ifade ettiği gibi ‘Bütünşehir projesi daha iyi hizmet yapma projesi değildir. Sadece Ak Parti’nin İl merkezlerinde seçim kaybetme korkusu ile hazırlamış olduğu bir seçim hilesi seçim cambazlığı projesidir’ sözlerine ve yine İGM üyemiz sayın Metin Yamalı’nın, ‘Kastamonu genelinde görev yapan tüm muhtarlarımıza çağrıda bulunuyorum: Siz siz olun bu oyuna gelmeyin çok geçmeden imza toplayarak yada toplu bir şekilde sayın Cumhurbaşkanımıza mektup yazarak ilimizin bu projeye uygun olmadığını’ bir şekilde iletmemiz lazım. Sayın milletvekillerimize ricam bu konunun geniş kapsamlı bir toplantı yapılarak tartışılmasını sağlamaları gerekmektedir bu proje ilimizde oldubittiye getirilmemelidir’ yönündeki görüş ve önerisine katıldığımı beyan ediyor, kamuoyuna saygıyla arz ediyorum.”