İHH Çin işkencelerine maruz kalan Doğu Türkistanlılara dikkat çekti.
Nasrullah Meydanı’nda basın açıklaması yapan İHH Şube Başkanı Av. Mücahit Dağdelenoğlu, yürüyüş taleplerinin Valilik tarafından geri çevrilmesini eleştirirken, “Doğu Türkistan dünya gündeminden saklanıyor” dedi.
Kastamonu İHH İnsani Yardım Derneği, Doğu Türkistan’da yaşananlara yönelik tepkisini dün Nasrullah Meydanı’nda seslendirdi.
Cuma namazı sonrasında gerçekleşen basın açıklaması programına iyi Parti İl Başkanı Mehmet Çıvgın, MÜSİAD Başkanı Mustafa Şensoy, Ziraat Odası Başkanı Mehmet Butur, Eğitim Bir-Sen Kastamonu Şube Başkanı Orhan Sancaktaroğlu, AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Musa Kalafat, BM Üyesi Necati Atak başta olmak üzere vatandaşlar da büyük ilgi gösterdi. Açıklamayı ise Kastamonu İHH İnsani Yardım Derneği Başkanı Mücahit Dağdelenoğlu okudu. Program sırasında, Doğu Türkistan’da yaşananlara tepki amacıyla ağızlar ellerle kapatıldı ve bir dakikalık sessiz çığlık atıldı.
Dağdelenoğlu, yürüyüş taleplerinin ise Kastamonu Valiliği tarafından ret edildiğini açıkladı. Dağdelenoğlu konuşmasının başında, “Bugün 81 İl’de Doğu Türkistan’da yaşanan zulüm ile ilgili basın açıklamaları ve yürüyüşler yapılacaktı. Bizlerde Doğu Türkistan İnsiyatifi adı altında bir heyet oluşturduk. Bu heyet adına Kastamonu Valiliğine bir yürüyüş başvurunda bulunmuştuk. Ama ne yazık ki Valilik bizim talebimizi ret etti. Ret gerekçesine ilişkin olarak da akşam yürümenin kanuna aykırı olduğu ifade edildi. Biz şahsen ben, bundan 1-2 ay öncesinde akşam saatlerinde yürüyenleri gördük. Bizim bu talebimizin ret edilmesini kabul etmiyoruz ve bunu da anlayamıyoruz. Bunu da hem kamuoyunun hem de tüm kardeşlerimizin vicdanına sunuyoruz” dedi.
Dağdelenoğlu’nun basın açıklamasında özetle şu cümleler yer aldı;
“Doğu Türkistan dünya gündeminden saklanıyor”
“2000 yılı sonrasındaki siyasi, ekonomik ve askeri atılımlarla gündeme gelen Çin, sınırlarının doğu ve batısında iki farklı yüzle ortaya çıkmaktadır. Özellikle uzun yıllardır asimilasyon ve yıldırma politikaları yürütülen Doğu Türkistan tüm dünya gündeminden saklanmakta, Müslüman Uygurlar her türlü hak ihlaline maruz bırakılmaktadır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi Komünist Parti Sekreteri olan ChenChuanguo’nun 2017 Nisan ayından itibaren Doğu Türkistan’daki Uygurları, hapishanelere veya zorunlu Politik Eğitim Kampları’na göndermesi ve beyin yıkamaya yönelik uygulamaları Çin için yüz kızartıcı yeni bir fiil anlamına gelmektedir. Çin’in ‘eğitim kampı’ olarak adlandırdığı toplama kamplarında 1-3 milyon insanın bulunduğu tahmin edilmekte. Doğu Türkistan‘da inşa edilen bu büyük hapishaneler Nazi Almanya‘sı uygulamalarını andırmaktadır. Evlerinden, yurtlarından, eş ve çocuklarından zorla ayrılan insanların sayıları her geçen gün artarken aynı zamanda uygulanan işkence ve zulümler neticesinde yüzlerce insan hayatını kaybetmektedir. Birçok aileye akrabalarının cesedi teslim edilmiş, ancak ölüm nedeni hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Kampların yaşam koşulları çok kötü olup, içerisinde çocukların da bulunduğu tutukluların sayısı, kampların alabileceği insan kapasitesinin kat kat üstündedir. İnsanlar, sırt üstü yatma imkânına bile sahip olmadıkları için, ancak yanlarına dönerek yatmaktadırlar.”
Acil cevap bekleyen sorular:
* Çin insan haklarına tamamen aykırı bulunan bu kampları neden açma gereği duymuştur?
* Kamplar nerelere kurulmuştur ve kaç adettir?
* Buralarda ne kadar kişi tutulmaktadır?
* Bu insanlar hangi gerekçelerle tutuklanmışlardır?
* Kampların yaşam koşulları nasıldır?
* Kamplarda tutuklu bulunanlara günlük olarak neler yaptırılmaktadır?
* Kamplarda tutuklu bulunanların sağlık durumları nasıldır?
* Kamplarda hayatını kaybedenlerin sayıları ve ölüm gerekçeleri nedir?
* Kamplarda tutuklu bulunanların sahipsiz kalan çocuklarının, eş ve yakınlarının akıbeti nedir?
* Kamplar uluslararası gözlemcilere neden kapalı bulunmaktadır?
STK ve vicdan sahiplerinin talepleri uluslararası kamuoyuna;
1- Son çeyrek asırdır siyasi, ekonomik ve askeri açılardan ivme kaydeden Çin, özellikle ekonomik hamlelerle İslam dünyasını siyasi konularda baskılama politikasını uygulamaya koymuştur. Fakat İslam dünyası, Çin ve ABD dışında üçüncü bir yolun olduğunu unutmamalı, Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz reel politik kaygılara kurban edilmemelidir.
2- Çin uluslararası hukuka aykırı olarak Doğu Türkistan’da yapmış olduğu tüm hak ihlali uygulamalarının hesabını uluslararası mahkemelerde vermeli, bunun için İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) uluslararası toplumu, Gambiya-Myanmar örnekliğinde olduğu gibi acil göreve davet etmelidir. Başta İslam ülkeleri olmak üzere hak ve hukuka, insan haklarına riayet eden bütün ülkeler konunun takipçisi olmalıdırlar.
3- Sivil Toplum Kuruluşlarının Doğu Türkistan’ı ziyaret etmeleri sağlanmalı. Bu ziyaretler doğal ve durum tespiti yapılabilecek ortamlarda gerçekleştirilmelidir. Bölgede iletişim kurulacak kişilerin ziyaret sonrasında başlarına bir şey gelmeyeceği garanti altına alınmalıdır.
4- Tüm dünyadaki vicdan sahipleri, Çin hukuksuz uygulamalarına son verinceye kadar Çin mallarını boykot etmelidir.
5- Çin dünya çapında sadece ekonomik hamleleriyle değil aynı zamanda lobi faaliyetleriyle de dikkat çekmektedir. Çin’in kirli lobi faaliyetlerine dikkat etmek gerekmektedir.
6- Çin’in insanlık dışı hukuksuz uygulamaları tüm dünyada yüksek sesle duyurulmalıdır.
Çin Hükümetine;
7- Çin, kendi yasalarına ve taraf olduğu uluslararası antlaşmalara aykırı olan Politik Eğitim Kamplarını hemen kapatmalı ve bu kamplarda isteği dışında tutulan insanların maddi-manevi zararları karşılanmalıdır.
8- Doğu Türkistan’da devam edegelen demografik değişikliklere son vermeli, Uygurlardan müsadere edilen toprak ve mülkler iade edilmelidir.
9- Doğu Türkistan‘da yaşayan Uygurların yurtdışına seyahat yasağı ve yurtdışındaki Doğu Türkistanlıların memleketlerine dönüş ve akraba ziyareti engeli kaldırılmalıdır.
10- Yurtdışında akrabası olanlara yönelik denetim ve gözetim kaldırılmalı, para gönderme, posta, telefon, haberleşme engeli kaldırılarak en temel haklardan olan iletişim ve haber alma özgürlüğü sağlanmalıdır.
11- Uygurların şahsi bilgisayar ve cep telefonlarını gerekçesiz kontrol etme uygulaması kaldırılmalıdır.
12- Uygurların evlerine yönelik gerçekleştirilen gerekçesiz baskınlar ve Uygur-Çinli ‘zorunlu akraba’ ya da ‘ikiz aile’ uygulamasına derhal son verilmelidir.
13- İnanç ve ibadetlere, giyim kuşam ve örf adetlere yönelik yasaklar bir an evvel kaldırılmalı, camiler ve tüm ibadethaneler olması gerektiği gibi özgür olmalıdır.
14- Dil, kültür ve eğitimin önündeki engeller kaldırılmalı, Uygurlar ana dilde eğitim yapabilmeli, tarihi eserler, kitap ve kütüphaneler korunmalı, okullar ve üniversiteler erişilebilir olmalıdır.
15- Ekonomik baskılar, gerekçesiz vergiler ve el koymalar, Uygur kızların uzak bölgelere işçi olarak zorunlu gönderimleri son bulmalı, devlet dairelerinde ve iş bulma hususunda Uygurlara Çinlilerle eşit rekabet imkanı oluşturulmalı, bölgeye ait zenginlikler halkın refahı için kullanılmalıdır.
16- Seyahat özgürlüğü, evlilik, helal gıdaya erişim ve benzeri haklar iade edilmelidir.”