Mart ayında ne var, ne yok diye bir baktım, gündem çok yoğun. Etkinliklerin bazıları yapıldı, bazıları devam ediyor. Hilâfetin kaldırılışı, Dünya Emekçi Kadınlar Günü, İstiklal Marşımızın kabulü, Tıb Bayramı, Çanakkale Zaferi, Nevruz, Dünya Su Günü, Dünya Tiyatrolar Günü ve Kütüphaneler Haftası gibi. Medyadan izliyoruz; bu önemli günlerle ilgili değişik programlar hazırlanıyor, konuşmalar yapılıyor.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki sıkıntılar yetmezmiş gibi şimdi de Rusya-Ukrayna krizi başımıza dert oldu. Bundan en çok Türkiye ve Almanya, sonra diğer Avrupa ülkeleri etkilenecek. Bizim her ikisiyle de ekonomik ilişkilerimiz var. İki komşunun kavgası ekonomi ve siyasal açıdan bizi doğrudan etkiler. Rusya, kendi güvenliği açısından NATO ile komşu olmak istemiyor. Ancak Ukrayna üzerindeki hâkimiyet arzusundan da vaz geçmiyor. Daha da ileri giderek iki ulusun aynı kökten geldiğini söylüyor. Bu durumda Ukrayna kendisini güvende hissedebilir mi? Zor günler, barış olsa bile akan kanın ıstırabı uzun yıllar devam eder.
Bahar gelirken bizim halkın gündeminde ne var? Çiftçi mazot ve gübre derdine düşmüş, kıvranıyor. Şehirde yaşayanlar doğalgaz ve elektrik faturalarını ödemekte zorlanıyor. Çarşı, pazar, market alış verişleri her iki taraf için de ortak. Köylülerle konuşunca söz hemen mazot ve gübreye geliyor. Haklılar; baharla birlikte tarlaya gübre atacaklar. Bu pahalılıkta nasıl alacak? Borç, harç aldığını var sayalım, ürün zamanı bunu ödeyebilecek mi? Hele mevsim kurak geçerse işler büsbütün karışır.
Köyde yaşayan nüfus çok azaldı, bazı veriler %10’lar düzeyini gösteriyor. Binlerce dönüm arazi boş, üretim yok. Tarımın en önemli kolu hayvancılık can çekişiyor. Bugüne kadar çok laf edildi ama planlı bir tarım politikamız olmadı. Dışarıdan mal alarak ihtiyacın karşılanması düşünüldü, şimdi onun da sonu geldi. Zira ithalat için devletin kasasında döviz yok.
Mart ayı, dert ayı demiş atalarımız; demek ki, bu ayda ekonomik bir sorun var. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır sözünü de unutmayalım. Tarım toplumunda ihtiyaçlar bir yıl üzerinden planlanır. Yazın üretilir, sonbahar ve kışın tüketilir. Yiyecek stokları ertesi yılın hasat mevsimine kadar yetmeli. Aksi halde ya parayla alırsınız veya ödünç usulü borçlanırsınız. Hububat için kullanılan ölçüler vardır; şinik, yarım, kile gibi. Saman için de çit veya zelevli kullanılır. Ürün zamanı aynı şekilde geri verilir. Olağanüstü durumlar hariç, komşuya muhtaç olmak pek hoş karşılanmaz.
Hayvanlar için en önemli yiyecek samandır. Eskiden arazisi geniş olanlar fiğ, yulaf, arpa, burçak, yonca gibi bitkileri eker; samana karıştırırlardı. Köylüler samanın iyisini Mart ayına saklar. Bu yılki gibi kış uzarsa ahırdaki hayvanlar aç kalabilir. “Sakla samanı gelir zamanı, bir kar yağdı kiraz zamanı”, sözü boşa söylenmemiştir.
Geçen gün kısa bir köy seyahati yaptım. İnsanlar kendi aralarında öyle güzel sohbet ediyorlar ki hayran kaldım. Deyimleri, atasözlerini ve tekerlemeleri çok kullanıyorlar. Yaşayan Türkçe onlarda daha iyi görülüyor. Rahmetli Orhan Şaik Gökyay hocamız, Türkçe’yi öğrenmek istiyorsanız kahvelere, pazar yerlerine gidin, derdi.
Laf lafı açtı; varlık, yokluk derken birisi atadan miras şöyle dedi: “Samanın iyisini Marta koy, koymazsan dananın gönünü kıyıya arda koy”. Demek istedi ki, iyi saman yoksa dana açlıktan ölür, o zaman derisini de kıyıya ardarsın yani asarsın. İçinde kafiyesi olan akıcı, güzel bir söz. Çok düşünüp de ifade edemediğimiz zamanlarda anadan, atadan nakil bir söz imdada yetişir. Üstelik mizahı da beraber getirir.
Çaylar tazelendi, sohbet iyice koyulaştı. Yüksek perdeden kahkahalar yükseldi. Dikkat ettim, aralarında yaşa bağlı saygıyı, hiyerarşiyi de özenle koruyorlar. Bizim geleneğimizde “haddini bilmek” diye bir söz vardır. Öyle güzel, hararetli tartıştılar ki hiç söze karışmadım. O sırada orta yaşlı birisi, başkası hakkında konuşmak zorunda kaldı. Aynen kullandığı ifade:” Ulan, ayağında kör mıh yok, asfaltta kıç atıyor”. Herkes gülüştü. Köy çocuğu olduğum için ne demek istediğini anladım. Hayvanlar üzerinden mesaj veriyor. Öküzlerin ayağına nal çakılır. Zamanla nalı tutan mıhlar eskir, düşer; buna ‘kör mıh’ denir. Haddini aşanlar, gücüne göre hareket etmeyenler için çok güzel bir ifade şekli. .
Bu yıl her tarafa kar yağdı. Kar berekettir, der eski insanlar. Toprağın suya doyması gerekir. Hele güz sonu dediğimiz sonbaharda ekilen tohumlar, karı hasretle bekler. İnşallah bu yıl toprağımız bereketli olur, yüzümüz güler. Hayat pahalı, ürün de kıt olursa işimiz zorlaşır.
Ekonomi bozulunca insanlar zor durumda kaldı. Son iki sene pandemi nedeniyle binlerce çalışanın işi bozuldu. İşsizlik oranı TÜİK rakamlarına göre %12’ler düzeyinde seyrediyor. Asgari ücretin çok arttığından övgüyle söz ettik ama gelen zamlar hepsini alıp götürdü. Henüz üç ay dolmadan ücretlerin ayarlanması konuşuluyor.
Hava kirliliği nedeniyle şehirler doğalgaz kullanmaya başladı. Bugün 4 milyon dolayında aileye doğalgaz yardımı yapılıyor, yüksek bir rakam. İnsanlar sosyal yardımlarla geçinir oldu, bunun sonu nereye varacak? Unutulmasın, elektrik ve ulaşım da çok pahalı.
Kıyas yaparken tutarlı olmak gerekir. Rakamları işimize geldiği gibi yorumluyoruz. Sık sık vurgulanıyor; Avrupa’nın en ucuz doğalgaz, elektrik, motorin ve benzini bizde. Buna kimsenin itirazı yok. Türkiye ile Avrupa ülkelerini asgari ücret bakımından kıyasladınız mı? Bizdeki 4250 lira asgari ücretle kaç litre benzin, mazot; kaç metreküp doğalgaz, kaç kilovatsaat elektrik alabiliyoruz? Buna karşılık Almanya’daki asgari ücretle ne kadar alınabiliyor? Batılı ülkelerle bizim alım gücümüz aynı mı? İş buraya gelince bazıları minderden kaçıyor. Ne olursa olsun gerçeklerden kaçınmayalım.
Mart ayı için şunu da ilave edelim. Şimdiki istatistik rakamlarını bilmiyorum ama eskiden en fazla ölümler bu ayda olurdu. Uzun kışlarda kapalı yerlerde kalmak ve gıdasızlık özellikle tüberküloz hastalarını çok etkiler. Yaza çıkmak yani erişmek güzel bir temennidir.
Ekonomik sıkıntılar çoğalınca Mart ayı daha fazla can yaktı. Ramazanla birlikte fiyatlar yine artacak. Et fiyatlarına baktım, çok pahalı. Muhtemelen 250 gramlık paketler şeklinde alabilecek insanlar.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi şimdi de pide muhabbeti başladı. Bizim kültürümüzde ramazan ayında mutlaka pide alınır; hatta fırınlarda özel olarak yaptırılır. Diyorlar ki pide bayatlar, onun yerine somun alın. Takdir sizin; ne alırsınız, ne verirsiniz bilemem.
MUSTAFA ESKİ