Yapmış olduğumuz gezilerde gittiğimiz yerlerde bazen öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki neden bizde böyle bir şey yok yapılabilir mi diye kendi aramızda da tartışıyoruz.
Yapılmayacak diye bir olay yok yeter ki iste.
Daha önce yazmış olduğum “Tabela tarlası” yazımda gezdiğimiz yerlerden Kemaliye’deki düzenli işyeri tabelalarını da fotoğraflamış ve bahsetmiştim.
Eski adı Eğin yeni adıyla Kemaliye’de binlerce yerli ve yabancı turisti kendine çeken bir yoldan bahsetmek istiyorum.
Kemaliye ilçe merkezinin üst tarafında bulunan Mani yolu kadınların özlem ve hasretini dile getiriyormuş
Osmanlı döneminde ilçenin erkeklerinin büyük bir bölümünün İstanbul’a gitmesi üzerine gurbetteki erkeklerine yazdıkları özlem ve hasret dizelerinin sonradan bir araya getirilip direklere asılması ile tasarlanan bu yolda manilerin karşısına kültürel kimlik olarak gördükleri dut ağaçlarını dikmişler. Hem geziyor hem manileri okuyor hem bu dutlardan yiyebiliyorsunuz.
Burada önemli olan yapılan bu işin turist çekmesi, biz de gittik gördük hakikaten çok kalabalık ve gelenlerin ardı arkası kesilmiyor.
Bu şekilde bazı şeylerin akıl edilip turizm açısından bir getirisinin olacağı düşünülüp hayata geçirilmesi ayrı bir güzellik.
Bu gün Kastamonu’yu arşınlarken saat kulesi gitmek istedim.
Huma Hatun Anadolu İmam Hatip Lisesi yanından yürüyerek saat kulesine çıkarken gördüğüm böyle bir yolun bizde de olması beni fazlası ile mutlu etti!
Mutlaka göreniniz olmuştur gerçi direklerde değil ama yolun kenarında bulunan duvarların tamamına yazılan bizim okumaktan bıktığımız ama yazanların bir türlü bıkmadığı anlamsız çirkin kaba saba sözcüklerin hepsi tekmili birden yer alıyor.
Bunları yazanlara sesleniyorum, yapacaksanız becerebilecekseniz duvarlara grafiti yapın bari bir işe yarasın.Grafiti, sokak sanatçıları veya sıradan kişiler tarafından bina duvarlarına, elektrik trafolarına, park duvarlarına çizilmiş harfler tasarımıdır.Gerçi bunu yapacak beceriniz olsa duvarları bu hale getirmezsiniz.
Acaba, sprey boyalar da ruhsata mı tabi olsa!
Bunlarlada bitse iyi,yol kenarında çöpler birikmiş etrafa dağılmış.
Neden çöplerimizi atarız bu şekilde her yere anlamak mümkün değil, bu çöpleri atanların evleri nasıl acaba?
Her işi ters anladığımızdan veya kurallara uymak gibi bir alışkanlığımız olmadığından “lütfen çöpleri çöp kutusuna atmayınız, çöp kutuları doluyor” diye mi uyarı levhaları asmak gerekiyor ki tersini yapsın bu insanlar. Ama çöpleri toplayanlarında bir insan olduğunu unutuyorlar.
Halbuki, çöp kutusu bulamayınca çöpünü elinde taşıyan, yere atmak istemeyen ve çöpünü doğru yere atmak için çaba sarfeden öyle güzel insanlar da var ki.
Aynı güzergahta Kastamonu Belediyesinin yaptırdığı “sokak hayvanları beslenme odağı” var çok hoş ama içi boş, en azından çevredeki evlerin gerekli hassasiyeti göstermesi gerekiyor, her şeyi belediyeden beklemek biraz haksızlık.
Bu yolda bir de yürüyüş ve bisiklet yolu var uzunca bir süredir gitmedim ama bir de o yolu gör diyenlerin sayısı bir hayli fazla en kısa zamanda bir de orada yürüyelim bakalım nasıl güzellikler çıkacak karşımıza.
Tarihi Saat kulesine geldiğinizde kule ile beraber Kastamonu’yu fotoğraflamak istediğinizde biraz vakit kaybına uğrayabilirsiniz zira yapılan teleferik direklerinden kadrajı ayarlamak biraz zor oluyor ama faaliyete geçtiği zaman güzel fotoğraf kareleri yakalayabiliriz umarım.
Şehrimin her yeri ayrı bir tarih ayrı bir güzellik, gezdikçe neler görüyor insan.
Bülend Çadırcıoğlu