Atalarımız; “çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?” demiş.Okul yıllarımızda münazara yapardık. Tartışmayı haklı olan taraf değil fikrini en iyi savunanlar kazanırdı.
Pandemi ve bazı zorunlu haller nedeniyle iki yıldır bir seyahate çıkamadık. Gezmek bir ihtiyaç. Atalarımız mekân değişikliğinin önemli olduğunu düşünerek “tebdil-i mekânda ferahlık vardır.” demiş. Hep aynı yerdeki monoton yaşam, insan psikolojisi üzerinde olumsuz etki yaratır. Bizim psikoloji hocamız rahmetli Hasan Şükrü Selçikoğlueve gelip giderken aynı yolu kullanmayın, zaman zaman eşyaların yerini değiştirin; lokantaya, kahvehaneye gidince hep aynı masada oturmayın demişti. Doğa bile her gün, her saat başka şekle giriyor.
Ortamı değiştirmek adına bir gezi planlaması yaptık. Önce Sapanca’ya uğradık, bir gece kaldık. Güzel, yeşillikler içinde şirin bir ilçe; havası temiz, insanları munis. Oradan Gömeç’e geçtik. Gömeç, Balıkesir’in bir ilçesi. Edremit, Akçay, Burhaniye, Altınoluk kısa mesafelerle bir araya toplanmış. Coğrafyadaki adıyla Edremit körfezi demek daha doğru olur. Her taraf zeytin ağaçlarıyla kaplı.Düz ovalar, verimli, bereketli topraklar.
Türkiye’nin kronik hastalığı buralarda çok açık şekilde görülüyor. Milyonlarca yılda oluşan topraklar üzerinde pıtrak gibi binlerce yazlık ev yapılmış. Halen devam ediyor; tarım toprakları göz göre göre betonlaşıyor. Yazlıklar biraz daha yamaçlara yapılsa, güzelim topraklar ekilip biçilse ne kadar iyi olur. Toprak en değerli nimet; toprak olmasa insanlar aç kalır, yok olur. Toprağı koruyacak kafa bizde yok. Fabrikalar, sanayi tesisleri, yazlık siteler ovalara kuruluyor. Tarih, Anadolu topraklarına en büyük kötülüğü bizim yaptığımızı mutlaka yazacaktır.
Sapanca ile Gömeç arası 400 kilometre. Trafik kalabalık; evler yol kenarlarına dizilmiş. Bir müddet yeni yapılan otoyolu kullandık. Yol üzerindeki dinlenme tesisleri çok güzel çalışıyor,bakımlı ve temiz.
Öğretmen yetiştiren kurumlarda çalışmanın değeri yıllar sonra anlaşılıyor. Her gittiğimiz yerde eski öğrencilere rastlamak mümkün. Edremit körfez bölgesi de böyle, emekli olan öğretmenlerburalara yerleşmiş, bazılarınınyazlıkları var.
Van Kız Öğretmen Okulu’ndan öğrencilerimle karşılaştım. Çevrenin sosyo kültürel yapısı hakkında ilginç bilgiler edindim. Söz gelimi lokma döktürmek âdetini ilk kez gördüm. Bazı kişiler, hayır yapmak amacıyla lokma döktürüp dağıtıyor. Sistem şöyle çalışıyor. Önce lokmacı denen kişiyle miktar üzerinde anlaşılıyor. Sonra lokmacı kendi sistemini kuruyor. Malzemeleritaşıyan bir aracı var. İçinde 80 santim çapında büyük hamur kazanı, ayrıca 60 santim çapında iki yağ tenceresi.Lokmacı, caddenin bir kenarında, özel sehpalar üzerine kazanları yerleştiriyor. Hamur daha önceden hazırlanıyor; kabartmayı sağlamak için bir miktar şeker katılıyormuş. Tencerelerin altında gaz tüpleri var. Hamur, yumurta büyüklüğünde parçalar halinde kızgın yağın içine atılıyor.Usta, hamuru parçalarken diğer bir kişi kızartma yapıyor.İşlem tamamlanınca bekleyenlere ikram ediliyor.
Lokma dökümü öğleden sonra yapılıyor. Zira gıda ile meşgul diğer esnafın işine zarar vermemek gerekiyormuş. Lokmacı tezgâhını hayır yapan kişinin evine yakın bir yerde, işlek bir cadde veya sokak üzerinde kuruyor. Sıcak lokmalar ilk önce hayır yapan kişiye veriliyor. Lokma dağıtımı Akçay’da çok ilgi görüyor; 20 – 25 kişi sırada bekliyor. Ayrılırken“Allah kabul etsin, hayrını görün” diye dua ediyorlar.
Lokmacı Şadi usta ilginç adam. “Peygamber gelse, ilk lokmayı mutlaka hayır sahibine veririm” diyor. İnsanlar onu çok seviyor. Hayır sahibine maliyet sorulmaz. Yazı konusu yapacağım için Şadi ustaya sordum. Maliyet kişi sayısına göre değişiyor ama ortalama rakam 4 lira dolayında.
İnsanlar alışık; lokma kazanının çevresinde toplanıp sıraya giriyorlar. İhtiyaçları kadar alıp yiyorlar veya alıp gidiyorlar. Caddeyi neden işgal ettin diyen de yok. Çok hoş, güzel bir ortam var. İş bitince Şadi usta malzemelerini toplayıp gitti.
Van Kız Öğretmen Okulu’ndan öğrencim Havva Ayaz lokma döktürdü. Benim de bu hayrı görmem için davet etti. Eski öğrenciler Semiha Turan, Serpil Şerefhanoğlu, Betül Ünal ve eşleri de davetliler arasındaydı. Apartmanın bahçesinde masa hazırlanmış; lokma dışında başka yiyecek, içecekler de vardı. Üç saat kadar oturduk, sohbet ettik. Arada lokma kazanının başına gidip gözlem yaptık.
Eski öğrenciler, eski anılar. Ben 1970-1973 yılları arasında Van Kız Öğretmen Okulu’nda görev yaptım. Elli yıl önceki öğrencileri görmek çok hoş bir duygu. Okul hayatı canlandı, anılar gündeme geldi. Meslektaşlarımızın kulağını çınlattık, keşke onlar da aramızda olsaydı dedik.Hayır sahibi Havva Ayaz’ı kutluyorum. Bizleri ağırladı, mükemmel bir ev sahibeliği yaptı.
Gömeç’in en önemli özelliği Kaz Dağları’ndan esen serin havası. İnsanı rahatsız etmiyor, bol oksijen taşıyor. Bu bölgenin astımlı hastalara iyi geldiği söyleniyor. Lokma dağıtırkenbu serinhava bizlere eşlik etti. Kısmet olur bir daha gelirsem bu kez lokmayı kendim döktüreceğim.
MUSTAFA ESKİ