Spordaki amiral gemimizin kupadaki seyrinde boyunu aşan dalgalar karşısında ortaya koyduğu direnci, sürati, estetiği ligde hele hele başaltı ekipler karşısında göstermesini beklemek mümkün değil şüphesiz…
Ha zevk vererek ha kahrederek 3 puanı aldın mı aldın, öp başına koy.
Periyoda bakar mısınız, 3’ü Süper Lig’in en dişli takımları ile olmak üzere arka arkaya 5 maç oyna, karasal iklimden çıkıp Akdeniz ikliminde kamp yap, 3 gün sonra karşılaşacağı 1. Lig ekibi öncesinde, debelendiği düşme hattından kurtulmak için yeni bir heyecanla ikinci yarıya başlayan rakiple karşılaş…
Kafa döndüren böylesi bir curcunada alınan 3 puanı daha bir sıkı kucaklamak lazım.
Futbol topunun da hiç sevmediği bir güne rast gelmişken üstelik…
Maşallah topun rakip kalede öpmediği ne üst direk kaldı ne de yan direkler. Kaleciyi geçti de çizgi üstünden savunma oyuncusunun kafasında patladı, altıpas hudutları içinde ayaktan ayağa dolaştı da ağlara bir türlü postalanamadı.
Hele ikinci yarıda üst üste korner atışları ile toz duman içinde geçen birkaç dakikalık bir bölüm vardı ki aman Allah’ım…
Tam “Olmayınca olmuyor” dedirten cinstendi.
Golsüz beraberlik dışında en ufak bir oyun planı ve gücü olmayan rakip karşısında dahi ilk yarının son bölümünden başlayarak maçın bitimine kadar çift önlibero ile oynamayı teknik ekibimizin rakibe gösterdiği saygıya bağlıyorum…
İlk yarı bitmeden yapılan oyuncu değişikliğini ise genç futbolcuya verilen öneme bağlıyorum, belli ki Karşıyaka maçı düşünülerek risk edilmedi!
Yarın kupada oynayacağımız Karşıyaka maçının, Cumartesi günü keyif vermeyen Linyit maçı havasını dağıtacağını, gerisinde püfür püfür bir Ege esintisi bırakacağını umuyorum…
Kastamonuspor mevcut teknik birikimi ve genç yeteneklerin ışıldadığı kadro yapısı ile futbolda çok daha göğüs kabartacak hikayeler yazmaya aday.
Yeter ki…
Şans tanıyalım.