Mustafa Eski
Her yıl Mart ayının son Pazartesi günü başlayan Kütüphane Haftası bu yıl 29 Mart – 4 Nisan tarihleri arasında kutlanacak. Amaç kitap okumanın önemini kavratmak, kitap ve kütüphane sevgisini geliştirmek. Biliyoruz ki okumak insan zihnini geliştirir ve sağlıklı düşünmeyi sağlar.
Kütüphane fikri, yazının bulunmasıyla başlar ve Sümerler’e kadar uzanır; Mısır, Roma ve Antik Yunan’la devam eder. Avrupa’da kütüphanelerin kurulması Rönesans’la hız kazanmış; zamanla Fransa, İngiltere, İtalya ve Almanya gibi ülkelerde büyük kütüphaneler kurulmuş. Bunlar “milli kütüphane” olarak tanımlanıyor ve kitap sayıları da milyonla ifade ediliyor. Ayrıca Oxford ve Harvard gibi köklü üniversiteler zengin kütüphanelere sahip.
Türkler’de ilk kütüphane Karahanlılar zamanında medreselerde kurulmuş; Selçuklu ve Osmanlı döneminde aynı şekilde devam etmiştir. İznik, Bursa, Edirne ve İstanbul’daki medreselerde önemli kütüphaneler meydana gelmiş.
Kastamonu’da, Beylikler döneminde Atabey Gazi, Candaroğlu İsmail Bey ve Muzaffereddin Gazi medreselerinin kütüphaneleri önemlidir. Daha sonraki zamanlarda medrese ve dergâhların sayısı artmış ve her biri kendi kütüphanesini kurmuştur. Kastamonu Vilayet gazetesindeki bir makalede, 1907 yılında şehirde 14 kütüphanede 5 bin cilt kitap olduğu, bazılarının okunmak için alındığı, ancak iade edilmediği ifade ediliyor.
Mehmet Behçet’in 1925’de yayımlanan Kastamonu Âsâr-ı Kadîmesi adlı eserinde şehirdeki kütüphanelerin adları yazılmış, bunların sayısı 14 olarak belirtilmiş.
Lisenin tarih öğretmeni İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın 1921 yılında Açıksöz gazetesinde yazdığı Kastamonu Kütüphaneleri adlı makalede 11 kütüphanenin adı geçiyor.
Kütüphanemizle ilgili olarak 1925 yılında Dr. Hamit Zübeyr Koşay ile 1949’da Ahmet Ateş’in araştırmalarında önemli bilgiler bulunuyor.
İhsan Ozanoğlu kütüphanelerle ilgi araştırma yapmış ve Doğrusöz gazetesinde yayımlamış. Medrese kütüphaneleri yanında şahıslara ait olanlardan da söz ediyor.
Kastamonu’da çağdaş anlamda bir kütüphane kurulması fikrini ilk ortaya atan Vali Atıf Bey’dir. 1916 yılında, bugünkü Yazma Eser Kütüphanesi’nin bulunduğu yerde “Milli Kütüphane” adıyla bir binanın yapımına karar verilmiş ve inşaata başlanmış. Ancak savaş şartları nedeniyle yarım kalmış. Vali Rafet Bey 1922 yılında inşaatı yeniden başlatmış. Kütüphane binası; kitaplık, ziraat müzesi ve eski eserler bölümü şeklinde planlanmış. Ziraat müzesini, bugünün tohum bankası gibi düşünmek mümkündür.
Kütüphanenin yapımı vali Fatin Bey zamanında bitirilmiş ve 2 Ocak 1925 günü Memleket Kütüphanesi adıyla açılmış. Bina dikdörtgen şeklinde, tek katlı ve yüksek pencereli olarak yapılmış. Dergâh ve medreselerin kapatılmasından sonra kitaplar burada toplanmış. Ayrıca yeni kitaplar alınmış.
Atatürk 1925 yılında kütüphaneyi ziyaret etmiş ve kitap alınması için 500 lira bağışlamıştır. Bu paranın bir kısmıyla Fransa’dan kitap alınması için Paris Sefaretiyle temas kurulmuş.
İhsan Ozanoğlu 1948 yılında kütüphaneye müdür olarak atanıyor. İdareciliği yanında Kastamonu tarihi ve kültürüyle ilgili çok sayıda araştırmayı burada yapmıştır.
Kütüphane, 1963 yılında İl Özel İdare binasının giriş katına taşındı. Kütüphane binasının mimarî karakteri bozularak iki katlı lojmana dönüştürüldü. Sonra jandarma teşkilatına devredildi, 2002 yılında Resim Müzesi açıldı.
İl Halk Kütüphanesi 1994 yılında Dumlupınar caddesi üzerindeki yeni binasına taşındı. Bina depreme dayanıksız olduğu gerekçesiyle 2017’de yıkıldı. Kitaplar önce kenar semtteki eski bir eve, geçen yıl da eski belediye binasına taşındı. Edindiğimiz bilgiye göre kütüphane binası eski yerinde yeniden inşa edilecek.
Eski taş bina 2012 yılında yeniden restore edildi ve Mehmet Öztürk’ün üstün gayretleriyle Yazma Eser Kütüphanesi açıldı. Halk Kütüphanesi’nde bulunan eski yazı tüm kitaplar ve gazeteler buraya taşındı. Kütüphanede 12 bin dolayında eski yazı kitap ve 7500 dolayında yazma eser bulunuyor. Eser sayısı bakımından ülkemizin önemli kütüphaneleri arasındadır.
İl Halk Kütüphanesi’nde, yeni harflerle basılmış kitap sayısı 70 bin civarındadır. 1929 sonrası basılan gazete ve dergiler burada toplanmıştır. Yeni binanın kısa zamanda yapılmasını ve kütüphanemizin sürgün hayatından kurtulmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.
Kütüphaneler, değişik bilgilerin toplandığı kutsal mekânlardır. Kitaplar bizim en önemli bilgi kaynağımızdır. Toplum olarak gerekli önemi vermeli, gelişmesi için üzerimize düşen gayreti göstermeliyiz. Kütüphane sorumluları okuyuculara ve araştırıcılara her zaman yardım etmelidir. Bu nedenle kütüphanedeki eserlerin içeriklerine hâkim olmaları gerekir. Uzun yıllar buralarda araştırma yapmış biri olarak ifade edeyim ki, görevliler işinin ehlidir. Okuyuculara ve araştırmacılara her türlü kolaylığı sağlamışlar ve yardımcı olmuşlardır.
Bu arada üzüldüğüm bir konuya değinmek isterim. Kütüphanecilik bilgi, birikim, deneyim ve iletişim mesleğidir. Çalıştığınız kurum kadar, diğer kütüphanelerdeki eserleri de bilmek gerekir. Yazma Eser Kütüphanesi’ni kuran Mehmet Öztürk, 10 yıl aynı yerde görev yaptığı için Çorum’a, oradaki arkadaşımız da Kastamonu’ya atandı. Karşılıklı yer değiştirmek zorunda kaldılar. Her ikisinin de aile düzeni bozuldu. Şimdi yeni görev yerlerindeki kütüphaneyi tanıyacak ve araştırıcılara rehberlik edecekler. Bu işler sanıldığı kadar kolay değil; bilgi, birikim ve tecrübe önemsenmedi.
Memurun başka yere ataması yapılamaz mı? Bir soruşturma veya terfi nedeniyle görev değişikliği elbette yapılır. Ayrıca görev değişimi zorunlu olan memuriyetler de vardır. Sözünü ettiğim atamalarda böyle bir durum yok. Meşhur sözdür, emir demiri keser; devlet memurusunuz, gitmek zorundasınız. Ben de soruyorum; atılan taş, ürküttüğünüz kurbağaya değdi mi? Mehmet Öztürk gibi bir kütüphanecinin ayrılması şehrimiz için önemli bir kayıptır, bunu yazmak zorundayım. Sayın Kültür ve Turizm Bakanımızın bilgisine sunarım.
Kütüphane derken çocukları unutmayalım. Uzun yıllar Halk Eğitim Merkezi’nin bir bölümü Çocuk Kütüphanesi olarak kullanıldı. Sonra yıkılan kütüphanenin giriş katına taşındı. Çocuklar adına çok üzgünüm. İnşallah yeni bina kısa sürede yapılır.
Bir anıyla yazıyı bitirelim. 1954/55 ders yılında Gazipaşa İlkokulu 4/B sınıfında okuyordum. Öğle arası Çocuk Kütüphanesi’ne gittim. Ansiklopediyi karıştırırken Plevne Marşı dikkatimi çekti, hemen defterime yazdım. Öğretmenimiz rahmetli Seniha İnan’a gösterdim. Çok sevindi, “siz bahçede oynuyorsunuz; bakın, arkadaşınız kütüphaneye gitmiş” diyerek beni o kadar çok övmüştü ki hâlâ unutamam.
Bütün kütüphaneci dostlarımın ve kitap sevenlerin Kütüphane Haftası kutlu olsun. Bana esirgemedikleri yardımları için kendilerine her zaman minnettarım.
MUSTAFA ESKİ