İki yıl önce Örencik’teki evimizin bahçesine bir kuş yuvası yaptırdım. İlk üç katta serçe, sığırcık gibi kuşlara hitap eden altı daire ve en üst kat ise geniş bir leylek yuvası olmak üzere toplam yedi bağımsız bölüm…
Dört katlı ahşap apartman olarak başvursak belediyeden iskân alırız…
Tabii ki hiçbir kira talep etmeyeceğimiz gibi sabah akşam kuşları da besleyeceğimiz garanti.
Evimizin bahçesinde otururken buraya yuva yapmış kuşların cıvıltısı ile huzur bulma hayalini yaşayarak iki yıl geçti.
Bizim kuş apartmanına bir tek kuş gelmedi, iyi mi?
“Etrafta kuş mu yok?” diye araştırdım, baktım ki her yer kuş dolu. Ağaçlara, bizim evin kiremitlerine, çalılara yuva yapmışlar, ama hazır yuvaya gelen yok.
Sonra düşündüm sebep nedir? Çözmeye çalıştım.
İki yıl sonra işi çözdüm.
Kuşlar emek sarf etmeden, hazır lokmanın bir bedeli olacağı korkusu ile hazır beleş yere gelmiyorlar.
Günlerce uğraşıp dal, çalı, çırpı toplayıp yaptıkları mütevazı evlerini hazır lüks beleş bir konuta değişmiyorlar.
“Bu insanın bir beklentisi olur, yumurtamı çalar, yavrumu yer, beni avlar” içgüdüsel korkusu ile hiç riske hiç girmiyorlar. Yani insanoğluna güvenmiyorlar (haksız da sayılmazlar ya).
“Nohut oda bakla sofa evim de yeter bana, kendim kendime yeterim, zaten lükste ve hazırda emeğim olmayan kazançta gözüm yok” düşüncesindeler.
Bunu görünce, tam bu dönemde hiç emek vermeden zengin olmak için Çiftlikbank’a para kaptıran 80 bin vatandaşımız aklıma geldi.
Daha önce Titan gibi saadet zincirlerinde de hiç emek vermeden zengin olmak hayali ile binlerce insan soyuldu bu sahtekârlara.
Artık ne diyelim; Allah’ım sen biz kullarına ‘kuş beyinli’ diye küçümsediğimiz kuşlar kadar akıl nasip eyle.
Feza TİRYAKİ