Kurtuluş Savaşı gerek askeri gerekse kültür namına eşsiz bir destandır, ezilen uluslara “iz” niteliğindeki bu destanın sayfalarında Kastamonu’nun yeri ayrıdır, kimin aklına gelir savaşın en zorlu zamanında bir Anadolu şehrinden müzik seslerinin yükseleceği…
Gün yüzüne tam anlamıyla çıkaramadığımız tarihimizle ne kadar övünsek az.
1920, Mart ayı…
İstanbul işgal altında.
İstanbul’un işgali esnasında yaşananlar Kastamonu’da büyük üzüntüye sebep olur, dönemin ünlü tıp akademisyenlerinden Esat Paşa’nın şehit edildiği yönündeki haber ildeki hekimleri harekete geçirir, ki 19’uncu yüzyıl sonunda Kastamonu bölgesinin önemli bir sağlık merkezidir…
Kuvayi Milliye safındaki Gençler Kulübü’nde toplanan hekimler, Nasrullah Camisi’nde Esat Paşa’nın ruhuna mevlit okutmayı ve böylece halk arasında bir heyecan yaratmayı düşünürler.
“Cuma günü sokaklara kadar taşan bir kalabalık huzurunda mevlit okutuldu. Vali ve Komutan da camide hazır bulundular. İyi bir rastlantıyla, meşhur Feryadi Hafız İsmail Hakkı Efendi de o gün Kastamonu’ya gelmiş ve Kafkas cephesindeki arkadaşlık ettiği yedek subayları bulmuştu. O da mevlit okumaya iştirak ettirildi. Çok gür ve temiz bir sesin kubbeyi yarması, cemaatin heyecanını artırdı. Gerçekten de bu heyecan dalgası günlerce Kastamonu’da dalgalandı. Sonradan öğrendik ki, sevgili hocamız prof. Dr. Esat Paşa İngilizlerden kurtulmuş.”[1]
Kastamonu Sağlık Müdürü Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu, mevlidin ardından Vali Cemal Bey’le görüşür, Feryadi Hafız İsmail Hakkı Efendi’nin çok iyi meydan sazı çaldığını, vatan hasreti ve yaşanan felaketi anlatan şiirler söyleyerek halka heyecan verdiğini anlatır. Vali Cemal Bey, kararını önceden vermiştir zaten, Feryadi Hafız İsmail Hakkı Efendi’nin milli heyecanı artırması için Kastamonu’da kalması amacıyla emniyet kadrosundan bir maaş tahsis ettiğini söyler…
Ünlü “hafız” Kastamonu’da kalır.
“Gençler Kulübü’nün kurduğu müzik şubesine Mevlevi tekkesinden iyi ney çalan Ali Dede ve bazı istekliler alınarak konserler verilmeye başlandı. Kadınlı erkekli düzenlenen konserler sokağa kadar dolup taşıyor, Feryadi’nin ‘o eller, o eller, o güzel eller ‘ şeklinde İzmir için başlayan türküleri büyük heyecan yaratıyor ve gözyaşı döktürüyordu”[2]…
“Biz Cumhuriyet’i böyle kurduk.”
Kurtuluş Savaşı’nda kadınların emeğini bir kez daha okuyalım…
“Saime Hanım (Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu’nun eşi) evimizde parasız bir müzik dershanesi açarak yetenekli kızlarımızı burada topladı. Zekiye Hanım, mektupçunun eşi Nini Hanım ve Maarif Müdürü Talat Bey’in eşiyle birlikte bir saz heyeti kurdular. Feryadi’den aldıkları milli şarkıları da notalaştırarak ilk konserlerini o zamanki adı Sultani olan lisenin konferans salonunda verdiler. Lisenin müdürü olan kadim ve aziz arkadaşım Behçet Yazar, konferansa salonunu hanımlara vererek her yardımı yaptı ve konserin hem maddi hem de manevi verimini artırdı. Böylece hanımlarımızı da heyecanlandıran kadınlar teşkilatı; şehir evlerini, gazi evlerini ve askere gidenlerin yuvalarını teker teker ziyaret ediyor, gereksinmesi olanlara yardım ediyor ve milli mücadelenin önemini herkesin evinde açıklıyorlardı.”[3]
Madden “elde yok, avuçta yok”, manen padişah tarafından kaderine terk edilmiş bir halk, Kurtuluş Savaşı’nı nasıl oldu da kazandı?…
Kadını erkeği ile kah cephede savaşarak kah cephe gerisinde türkü söyleyerek.
(Bosna savaşı sırasında Bosna halkının müzikle moral bulduğu, düzenlenen konserler ile milli heyecanını ve geleceğe dair umudunu sağlam tuttuğu çok yazıldı, çok söylendi…
Kurtuluş Savaşı sırasında Kastamonu’nun aynı yolu yürüdüğü ise ne yazıldı ne söylendi.
Kastamonu tarihini “okuyalım”…
İhtiyaç büyük.)
Not: Feryadi Hafız İsmail Hakkı Efendi başka bir yazının başlı başına konusu olsun…
Merak edenler Feryadi’nin taş plaklarına talim.
[1] Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu, “Kurtuluşa, Cumhuriyete ve Sıtmaya Adanan Yürek: Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu. S 182
[2]Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu, “Kurtuluşa, Cumhuriyete ve Sıtmaya Adanan Yürek: Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu. S 185
[3]Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu, “Kurtuluşa, Cumhuriyete ve Sıtmaya Adanan Yürek: Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu. S 186