Selamlar; son bir haftadır hayatımda galiba çok aksiyon olmuyor. Bunun en büyük sebebi ise neredeyse bir haftadan uzun süredir köyden dışarı çıkmıyor oluşumdan ötürü. Minimum temas maksimum huzur gibi bir durum oluştu.
Bugün size “şu hayvancıklar kadar olamadık” cümlesini ispatlayacak iki hikayem var. Her iki hikayemizin kahramanı olan anneler yeni sayılabilecek bir süre önce doğum yaptılar. Öncelikle Nazlı Hanım’ın hikayesi ile başlayalım.
Günlerden 8 Haziran saat 20:00 civarı. Belli ki Nazlı’nın doğum vakti geldi. Çünkü kendi kendine kıvranmaya ve bize sürtünmeye başladı. Bu arada tüm kedilerin saklanıp doğurdukları da bir şehir efsanesiymiş. Eğer kediler kendilerini yeterince güvende hissediyorlarsa kesinlikle doğum yapmak için sizden yardım istiyorlar. Nazlı evde doğumuna yardım ettiğim dördüncü kedim. Yani tesadüf olabilme sayısını aşmış durumdayız. Neyse efendim. Nazlı Hanım’ı hemen benim odaya çıkarttık ve odayı doğumhane olacak şekilde ayarladık. Rahat bir sepet. Hafif loş bir ortam vs… Yaklaşık iki saat karnını okşattırdıktan sonra sonunda Nazlı Hanım üç tane dünya tatlısı bebişini dünyaya getirdi. Ancak bir tane bebeğimiz henüz bir saat olmadan diğeri de yaklaşık kırk sekiz saat sonra öldüler. Bir tek oğlumuz Frodo kaldı. Nazlı ve Frodo benim odada diğerlerinden tecrit edilmiş bir şekilde günlerini geçirmeye başladılar. Bu tecrit zorunlu bu arada çünkü yeni doğmuş bir bebek diğer kedilerin (özellikle erkek kedilerin) pek hoşlanmadığı bir durum. O yüzden de bebeği makul bir güne kadar diğerlerinden korumak gerekiyor. Bizim günlerimiz bu şekilde geçerken nereden geldiğini hiçbir şekilde bilemediğimiz yaklaşık bir aylık bir yavru kedi bizim bahçeye bir şekilde ışınlanmış. O arada başka hamile anne olmadığı için bizim nüfusa kayıtlı bir kedinin yavrusu olmadığından eminiz. Bu minik yavruyu da şansımı denemek için Nazlı ve Frodo’nun bulunduğu odaya koydum. İlk birkaç gün yavru korkusundan olduğu yerden neredeyse hiç kımıldamadı. Nazlı da Frodo ile ilgilendiği için o da yeni geleni umursamadı pek. Gel zaman git zaman bir (yaklaşık üçüncü günümüz oluyor) odaya girdiğimde muazzam bir manzara ile karşılaştım. Bu yeni gelen küçük hanım da (tam bir boncuk kadar ufak olduğu için Boncuk dedim adına) Nazlı ile Frodo’nun sepete girmiş ve Nazlı’yı emiyor. Şimdi bu minik ailenin ikinci ayını da bitirdik. Sağlık ve sıhhatle büyüyorlar. Nazlı hala Frodo ve Boncuk’u emzirmeye devam ediyor. Kendi kendine gelen Boncuk bir anneye ve bir kardeşe sahip oldu. Nereye gitseler üçü bir arada. Birlikte oynuyorlar birlikte yiyorlar. Nazlı, yavrularının verilen yemeği yediklerinden emin olmadan kesinlikle kendi yemiyor. Eğer kalmadıysa da aldırmıyor.
Diğer hikayemse dediğim gibi Sibel ve Yaban’ın birlikten doğurdukları güç hakkında. Sibel sahipli bir köpek. Yaban ise sahipsiz. Bir şekilde bir yıldan uzun süredir köyde kendi halinde yaşıyor. Sibel ve Yaban neredeyse ikişer gün arayla yavruladılar. Bunlar kedilerden farklı olarak yavrularını bizden sakladılar. Uzunca bir süre iki köpek de yavrularını kendi besledikleri yerde tuttular. Bir süre sonra Sibel yavrularını bir başka yere taşıdı. Ancak biz kaç yavru var ne yapıyorlar şeklinde detaylı bakmıyoruz. Mahremiyetine saygı önemli. Yaban’ın ise nerede sakladığına dair zerre fikrimiz yok. Yine aradan kısa bir zaman geçtikten sonra Sibel’in yavruları ortaya çıktı. On tane muazzam tatlı bebek. Sonradan öğrendim ki bu ortaya çıkartma sebebi de iletişimmiş. Ben artık tek başıma bakamıyorum, sizde yardım edin demekmiş. Sağ olsun komşumuz bebeklere destek konusunu üstüne aldı. Bu sırada ben hala Yaban’ı gözlemekteyim. Yavrular nerede diye. En sonunda Yaban’ın yavruları bulmayı başardım da çünkü tam gözümün önündelermiş. Yaban ve Sibel hangi ara, hangi şekilde anlaştılar bilmiyorum ama yavrularını birleştirmişler. İkisi sırayla tüm yavruları emziriyorlar. Şaka gibi demekten başka bir şey diyemiyorum ama durum bu. Çünkü Sibel iyi bakılmasına rağmen biraz nazenin bir hayvan olduğu için muhtemelen emzirmekte zorlandı. Bu noktada da imdadına Yaban yetişti. Şimdi iki anne bebişleri komşumuzun ve köydeki diğer dostların desteği ile büyütüyorlar.
İşte böyle dostlar. Paylaşmak, sorumluluk, kadirşinaslık ve sayabileceğim pek çok özellik dünyayı paylaştığımız ve hayvan dediğimiz bu muazzam canlılarda bizlerden daha güçlü bir şekilde var…
Belki durup bir nefes alsak, egomuzla, nefsimizle ve hırslarımızı bir kenara koyabilsek biz de o güzel canlılar gibi hayatı daha basit ve daha verimli yaşayabiliriz. Ne dersiniz?..
Bugünden de bu kadar dostlar. Tekrar görüşünceye kadar kendinize çok çok iyi bakın. Sevgiyle…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU