Koronavirüs telaşından sonra memleket olarak ekonominin peşine düştük. Düşmekte de sonuna kadar haklıyız.
Bir yandan atıl yatırımları konuşmaya devam ediyor, bir yandan da ekonomimiz için neler yapabiliriz diye düşünüyoruz.
Eski günlerin kıymetini bilemediğimiz ne kadar açık ortada…
- ••
Bir keresinde Kastamonu’yu tanımlarken “atıl yatırımlar memleketi” demiştim. Elimizde fırsatımız varken, yaptık binaları, diktik hastaneleri de kıymetini o zamanlar bilemedik.
Şimdi memleket olarak ekonomi derdine düştük…Nasıl düşmeyelim?!
- ••
Koronavirüs bize çok büyük kötülükler getirdi şüphesiz. En büyük duygumuzu ortaya çıkardı; özlemi.
Eski günlere özlem, burnumuzun dibinde dururken burun kıvırdığımız Ballıdağ’a özlem, gele gide incelenmekten eskimiş, onlarca heyet ağırlamış, ha açıldı açılacak dediğimiz Uğurlu Hastanesi’ne özlem. Yapıp arkasından baktığımız yatırımlarımıza özlem…
Kastamonu gibi kaç tane daha il vardır acaba tam teşekküllü hastanesinin atıl durduğu, tıp fakültesi için dikilen binanın yıkılmaya yüz tuttuğu ve hatta mezununu il dışında verdiği… Kaç tane daha il vardır acaba zamanında bunlar için eln bile şıklatmazken şimdi peşine düştüğü…
- ••
Koronavirüs de bir nevi Kastamonu’nun depremi oldu…
Önlem alalım, korunalım, açta açıkta kalmayalım diye düşündüğümüz ama en az yapı tespiti yaptıran iller arasında yer aldığımız deprem gibi.
Koronavirüs geldi, millet evinden çıkamaz, işine gidemez oldu. Dilediğince yakınlarını göremez oldu. Sağlık çalışanları çocuklarına uzaktan bakar oldu.
Bizim için deprem gibi bir şey oldu anlayacağınız… Yetmezmiş gibi bir de elimizde onlarca imkan varken elimizdeki imkanları kullanamaz olduk.
Ne acı memleketimiz için… Ne acı insanlarımız için…
- ••
Şimdi bize düşen geçmişe bakıp derin bir “AH!” çekmek… Zira bu süreç böyle devam ettiği müddetçe elimizden başka bir şey gelmemeye devam edecek…
Gözde MINIK