Nasreddin Hoca, Kovid 19 hastalığına yakalanıp yedi günde iyileşmişti. Karısı ve oğlu aradan bir ay geçtiği hâlde perperişan yatıyorlardı. Komşuları sordular:
- Hocam, bu ne iştir? Sen bir haftada iyileştin, karın ve oğlun hâlâ ateşler içinde yanıyorlar…
Hoca, ağlamaklı bir yüzle cevap verdi:
-Sormayın komşular. Ben Türk hekimlerine güvenirim. Onları İbniSina yetiştirmiştir. Verdikleri ilaçlarıkullandım, tavsiyelerine uyup iyileştim ama bizim hatun çok inatçıdır. Tutturdu, bana Acem hekim bul, diye. Eşek yükü altın harcayıp İmad’la ta Tebriz’den getirttim Acem hekimi. İlaçları yapıp hatuna içirdi ama kendi de ateşlenip öldü. Hâlâ hatun ve oğlum onun ilaçlarını kullanıp duruyorlar.
xxx
Şehir hoparlöründen yükselen ses, Valilik Duyurusunu okuyor:
- Dikkat! Değerli Vatandaşlarımız,
İki aydır şehrimizde faaliyet gösterip 127 vatandaşımızı hasta eden, okullarımızı dükkânlarımızı kapattıran, bizi evlerimize hapseden Koronavirüs Çetesi, 19 elemanıyla birlikte filyasyon ekiplerimizce kıskıvrak yakalanıp Devlet Hastanemizin fedakâr, vatansever hekimlerine teslim edilmiştir. Hekimlerimizce el ve ayak parmaklarının tamamı ve dişleri sökülerek etkisiz hâle getirilen çete mensuplarının başkanı Kovid 19 adlı katilin ibreti âlem için halka gösterilmesine İl Hıfzısıhha Kurulunca karar verilmiştir. Karar sonrası, ancak mikroskopla görülebilen Kovid 19, bir kavanoz içinde hekimlerimizce beslenip portakal büyüklüğüne getirilmiştir. Kovid 19, yarın saat 14.00’ten itibaren bir hafta süreyle Cumhuriyet Meydanı’ndaki bir TIR kasasında ilaçlı su içinde halka gösterilecektir. Virüs, tamamen etkisiz hâlde ve üç doktor gözetimindedir. Halkın endişe etmesine mahal yoktur. Her beş dakikada bir Kovid 19’un halka hitap ederek şu sözleri söylemesine izin verilmiştir:
-Ey ahali! Birçok şehirde serbestçe dolaşıp hastalık bulaştırma görevimizi başarıyla yerine getirmişkenbu şehirde filyasyona yakalandık. El ve ayak parmaklarımızı, dişlerimizi söktüler. Yetmezmiş gibi kızılcık sopasıyla eşek sudan gelinceye kadar nöbetleşe nöbetleşe dövdüler. Hemşirelerin de elleri bayağı ağır. Ağzımızı burnumuzu da onlar dağıttılar. Doktorlar, bir daha bu şehre gelip kimseyi hasta etmeyeceğimize dair yemin ettirdiler. Kur’an getirip “Şartolsun bir daha gelmeyeceğiz!” dedirttiler. Oysa, ben ve çetem sizin etli ekmek ve pastırmanızı ne kadar çok sevmiştik. Ilgaz Dağı’nda kayak yapmış, salep içmiş, siyez bulguru pilavı bile yemiştik.
xxx
- Ekim 2020 günü TV kanallarında haber sunucuların tamamınca okunan Anadolu Ajansı kaynaklı haber:
-Değerli İzleyiciler! Bugün dünyayı şok eden bir haber yayıldı medyada. Büyük Okyanus’taki 8. Kıtadenen naylon ve plastik yığınından oluşan yeni kıtanın 100 mil kadar açıklarında yeni bir kıta daha oluştuğu tespit edildi. Jeomorfologlarca yapılan incelemede; kıtanın koronavirüs salgını sırasında bütün dünyada yaygın şekilde kullanılan maske, eldiven, koruyucu tulum, siperlik, solunum cihazı, dezenfektan ambalajı ve ıslak mendillerden oluştuğu rapor hâline getirildi. Bilim insanları bu yeni kıtaya “9. Kıta Korona” adını verdiler. Yaklaşık 2 milyon km2 yüzölçümüne ulaştığı tahmin edilen kıtanın üzerinde ve çevresinde hiçbir canlıya rastlanmadığı da raporda yer aldı. Haberin en korkutucu yanı, henüz deniz tabanına tam anlamıyla yerleşmediği sanılan kıtanın fırtınalarla Amerika veya Asya kıtalarına doğru hareket etme ihtimalidir.
xxx
2025 yılında bir dede ve 12 yaşındaki torunu birbirlerinden beş metre uzaklıkta, ev içinde konuşuyorlar:
- Dedeciğim, sen bana niçin sarılmıyorsun? Annemle babam haftada bir sarılıyorlar. Bari sen de aydabir sarıl!
-Ah güzel torunum; hiç sarılmak, hatta yanaklarından öpmekistemez miyim? Ama olmuyor. Bizçocukluğumuzda, gençliğimizde hep anne baba, dede ninelerimize ne güzel sarılır, ellerini, yüzlerini şapır şupur öperdik. 2020’deki Kovid 19 salgınıyla tedavisi olmayan kalıcı bir hastalığa yakalandık: Antisosyalmojik. Kucaklaşmak, sarılmak isteyen kollarımız kilitleniyor, birden kaskatı kesiliveriyor, öpmek isteyen dudaklarımıza sanki çiviler çakılıyor.
-Demek ki bana da geçmiş bu hastalık dede. Bende de aynısı oluyor. Annem babam bana sarılıncaboğulacakmış gibi oluyorum. Ağzımdan ateş fışkırıyor sanki.
-Allah, bu koronavirüs belasından insanlığı kurtarsın, diye dua ediyorum hep. Olmuyor bir türlü.Koronanın çocukları, torunları var şimdi karşımızda. Mutasyona uğrayıp yeni adlarla çıkıyorlar karşımıza. Sosyal mesafe ilk yıllarda 1.5-2 metreydi. Şimdi 5 metre uzaktan konuşuyorum bak.
-Hoşça kal dede. Bundan sonra, odamdan seni görüntülü telefonla ararım. Ayda bir görüşürüz. Tedbirliol, odanda kal, sağlıklı yaşa olur mu?
NAİL TAN