Bazı atasözlerimiz vardır, atalarımız söylemiştir ama hemen hepsi bugünün şartlarına öylesine uymaktadır ki bunlardan bir ders çıkarmak ise bizlere kalmaktadır.
Günlük hayatımız içerisinde bu atasözlerimizin çoğunu duymaktayız.
Örneğin biz de daha iyisi daha fazlası daha güzeli olduğu halde yine de başkasının malını kendi malımızdan üstün gördüğümüz durumlarda atalarımız “Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür” deyimini kullanmışlardır, devamı da var ama bunu yazmayacağım.
Uzun bir bayram tatilini daha geride bıraktık, cüzdanına güvenenler uzun tatil dönemini lüks yerlerde geçirirken günü birlik tatilciler daha uygun yerleri tercih ettiler.
Turizmciler açısından yöremizde memnun olanlar da vardı olmayanlar da vardı ancak çoğunluk beklentilerin karşılandığı şeklindeydi.
Cüzdanıma çok güvenemediğimden bayram tatilimi evimde geçirmeme rağmen bayramın bittiği gün ısrarlara dayanamayarak bir komşu ziyareti yaptık.
Gezmekten daha çok gözlemlemek benim için daha önemli, evet komşu bayram sonrası tatili ile oldukça kalabalık ancak alışveriş edenlerin miktarında önemli bir azalma var, çoğunlukla çay kahve molası.
Bizde tescilli ve tescilsiz ahşap evler kat kat fazla sadece bir arada tutamamışız ve eski Kastamonu evlerinin arasına bol miktarda betonlaşma hakim olmuş, dağınık kalmışız halbuki komşu buna izin vermemiş betonlaşmayı eski evlerden konaklardan tamamen ayrı bir yerde yapmayı başarmış.
Bunları başarırken Turizmin T’si yokken esas işin başında bir Safran ile reklam yapmışlar bunlar kesmemiş tanıtım atağına geçmişler uçaklarda, otobülerde, Ulusal ve uluslararası görsel ve basılı olarak reklamlarını hiç aksatmadan ara vermeden yapmışlar.
Fazlamız var eksiğimiz yok sadece reklam ve tanıtım konusunda bir türlü istenilen seviyeye gelemiyoruz, aslında kafa dinlemek ruhu dinlendirmek için tam bir tatil yöresiyiz.
Komşunun bir başka başarısının sırrı ise Üniversite ile birlikte turizm alanında ayrışmadan kapışmadan ama yarışarak daha iyiye nasıl ulaşabiliriz çalışması, çalışması diyorum sonucu olmayan çalıştayları değil.
Bir defa komşunun o eski çarşılarında yürümek özellikle yaşınız biraz ileri ise veya çocuk arabanız varsa büyük bir eziyet, bebek arabasını kullanmak ileri seviye şoförlük gerektiriyor zira siz ne tarafa gitmek isterseniz o bozuk yollarda tekerlek aksi istikamete gidiyor, düşmekten son anda kurtulan birkaç kişiye rastladım.
Bir anne küçük çocuğu için beş tl.lik dondurma istedi satıcı öyle bir baktı ve söylendi ki dondurmayı alamadan geri döndüler.
Çarşı içlerine araba girmezdi şimdi sığabildikleri her sokakta araba trafiği var, susamsız simit çıkıyor önündeki kuyruk dikkatimi çekti ama komşudaki kuyruktan daha fazlası zaten bizim susamsız simitler çıktığında da oluyor.
Evet, safranları var ama bizimki gibi sarımsakları yok, pastırmaları yok, Siyez bulgurları, pirinçleri vb. yok velhasıl komşunun tavuğunu kaz olarak görmek için bir neden yok çoğu yerlerde bizde olanların hiçbiri yok.
Zaten görmüyoruz diyenler olacaktır o zaman biraz daha gayret ve gayret ederken de samimiyet.
Yapılacak tek şey tanıtım tanıtım tanıtım.
Bülend Çadırcıoğlu