“İlimizin Yetiştirdiği En Çalışkan Entelektüel Arkeolog”
Çağatay ARSLAN
İktisadi durumun perişanlığından ötürü ‘Coğrafya kaderdir’ sözü bu aralar genel olarak biraz da kederdir diye okunsa da ben yine de Türkiye’de benim kafama en iyi uyan coğrafyada doğduğuma inandım. Zaten aksi olsa tuhaf olurdu. Kastamonulu olarak Kastamonu’nun tarihsel bakiyesinden nemalanamadıysam bir şeyler ters gitmiş demektir.
Kastamonulu olduğumun ilk defa ne zaman farkına vardığımı bilmiyorum. Ömrümün uzun bir döneminde Beşiktaşlı olmak benim için her kimlikten önce gelmiştir aslında. Üniversiteden mezuniyetten epey sonra Kastamonu Lisesinden arkadaşlarımla buluşmaya başlamak bu konuda benim için dönüm oldu aslında. Kastamonu Liseliler alt kimliğim belirmişti birden.
Yine de Kastamonu’ya farklı gözlerle bakmak onu bir memleket olmanın ötesinde ve klişelerle kaplı ortak ülke imgesinden çıkarmak benim için hala devam eden bir süreç aslında.
Kastamonu ile olan ilişkimin bir M.Ö.’sü bir de M.S.’si oldu. M yani Murat. Murat Karasalihoğlu.
Kendisini Valilik’teki oda/makamında görüp meşhur “dostum” Vedat Milor onaylı Kastamonu döneri yemeye götürüp üzerine Yakupağa’dan şehir manzarasına sırtımızı verip resim çektirdiğimiz zamandan beri Kastamonu benim için aynı Kastamonu değil.
İşin güzel yanı benim de tarhananın erimesinde katkım olan bu süreçten sonra Kastamonu zaten aynı Kastamonu değil.
Murat’ın da benim gibi Kastamonu Liseli ve Beşiktaşlı olması bütün bu sürecin bonusu olarak yer aldı haliyle. Üstelik Alp ve Doğa da aynı kafada.
“İlimizin yetiştirdiği ….” diye başlayan standart cümlenin ardına Murat Karasalihoğlu’nu eklediğinizde cümleyi tamamlamanız gereken en doğru ifade: “En çalışkan entelektüel arkeolog” olmalı.
Murat’ın kısa künyesini bu cümleyle tarif ederim. “İlimizin yetiştirdiği en çalışkan entelektüel arkeolog”
Murat’ın bu 3 özelliğinin Kastamonu’ya katkısını ilk defa Glykon Kültü’ne dair yazdığı eserle görmüştük. İnebolulu zamanın üfürükçü hocası Aleksandros’un Yılanlarla kurduğu sahte hikayenin anlatıcısı olarak dünyaya Kastamonu bölgesinin az bilinen bir gizemini anlattı.
Murat’ı ben tanıdığımda tek basılı kitabı Glykon’du. Oysa şimdi ikinci kitabı yani “Paflagon’dan Candar’a” da var. Bu kitabın oluşumunda katkımı gizleyecek değilim. Murat’ın tek başına değirmenlere karşı savaşırken bir taraftan yazdığı bu epik eserin mail kutuma düştüğü andan Murat’a tekrar geri yollandığı zamana kadar rüyalarıma girecek kadar beni sardığını itiraf etmeliyim.
Kastamonu’nun 35 milyon önce başlayan bir öykünün fonunun oluşturan dağları ve ovaları ile başlıyordu bu uzun öykü. Sonrasında yazılı tarihin sundukları ile Kastamonu Şehri giriyordu sahneye. Ben bu hikayeyi satır satır okuyup düzeltmenlik yaptım. Bunu yaparken artık eski Kastamonulu Çağatay değildim. Artık yepyeni bir Kastamonu vardı karşımda.
Önceden 67 şimdi 81 plakanın 37’sinden ibaret, depdep Gastamonu karikatüründen, Kastın Neydi Moni masallarından bambaşka bir evrene ışınlanmıştım.
Heyecan içinde düzeltmeyi tamamladıktan sonra maildeki öyküyü etli kanlı kitap olarak görebilme hayalleri ekonomik krizle giderek zorlaşsa da Murat’ı ve Kastamonu’yu önemseyenler kulübünün üyeleri olarak Sakine Eruz, Cemil Özel , Nurderen Özbek’le beraber Gutenberg’den bu yana insanları ışıtan sayfalara bu defa “Paflagon’dan Candar’a”yı eklemeyi başardık. Tabii ki Murat bunu başardı.
Murat sadece bunu başarmadı.
Kastamonu Kent Müzesi de Murat’ın çalışkan bir entelektüel arkeolog olarak sihirli elinden aynı zamanlarda çıktı. Kastamonu’nun M.S.’si yani Murattan Sonrası için kitabı alana Müze bedava artık.
Valiliğin güzelim Vedat Tek binasının altında yer alan akıllı müzenin aklı Murattan çok olmasa da gelen herkesi bu şehrin hikayesine iknaya kifayet edecek düzeyde.
Kastamonu Müzesini “Paflagon’dan Candar’a” nın et ve kemiğe bürünmüş hali olarak da gezebilirsiniz. 35 milyon yaşındaki Mozazor’la fotoğraf çekmeden önce kitaptan işin aslını öğrenebilirsiniz. İbni Batuta size Kastamonu’da bugünlerde bulamayacağınız ucuzluğundan bahsettiğinde aslında Kastamonu seyahatnamelerinin de kitapta ilk defa bahsedilen başlıklarından da haberdar olmanız gerekir.
Murat Karasalihoğlu’nun Kastamonu için büyük, insanlık için orta çaplı çabasını daha fazla anlatmama sebebim yazıyı uzatmamak .
Ama bu hikaye burada bitmez.
Anlatılan bizim hikayemiz çünkü….