Anadolu’nun en eski bitkilerinden kenevir dünyada mucizevi bitki olarak tanımlanıyor. Tekstilden ilaç sanayisine, inşaattan otomotive kadar pek çok sektör için ham madde niteliğinde. Üstelik, uzmanlara göre Türkiye’de milyarlarca dolarlık sürdürülebilir bir ekosistem yaratabilir
İRFAN DONAT / OKSİJEN
Hafta sonunda Samsun ve Amasya taraflarındaydık. Kenevir hasadına katıldık. Kenevir denilince herkesin aklına ilk etapta “esrar” gelebilir ancak bahsettiğimiz kenevir endüstriyel olanı… Dişi değil erkek kenevir… Esrarın etken maddesi olan tetrahydrocannabinol (THC) oranı düşük çeşitler… Anadolu’nun en eski bitkileri arasında yer alan kenevir, dünyada mucizevi bitki olarak lanse ediliyor. Onu özel kılan ise tekstil, gıda, kozmetik, otomotiv, inşaat, enerji, kağıt, biyopolimer, petrokimya ve ilaç sanayii dahil pek çok sektörde kullanım alanı oldukça geniş bir ham madde niteliği taşıması. Türkiye’de 1960’larda 140 bin dekarda gerçekleştirilen kenevir üretimi, sonraki yıllarda sistematik olarak azaltılmış ve 1990’lara gelindiğinde alan 30 bin dekara kadar gerilemiş. 2008’de ise kenevir ekiliş alanı 10 dekara kadar düşmüş. Yanlış okumadınız, sadece 10 dekar…
Amasya’nın Suluova ilçesinde tohumluk kenevir hasadı tamamlandı. Keneviro üç farklı ilde 301 çiftçi ile 5 bin 200 dekarda sözleşmeli kenevir üretimi gerçekleştiriyor.
2016’ya gelindiğinde ise 19 ilde yetiştirilmesi kontrollü olarak serbest bırakıldı ve TÜİK verilerine göre üretim 2017’de yaklaşık 46 dekarda gerçekleşti. 2018 sonu itibarıyla ekim alanının yaklaşık 200 dekara ulaştığı kaydediliyor ama 140 bin dekarlık üretimden sonra 200 dekar devede kulak bile değildi.
Ta ki Ocak 2019’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kenevir üretimini teşvik edecek açıklamalarına kadar. Erdoğan, “Keneviri ithal ediyoruz. Burada kenevire dayalı yapılması gereken bazı şeyler varsa o ithal ürünlerle yapıyoruz. Ama şimdi yeniden bu alanda Tarım Bakanlığı’mız bir çalışmanın içerisine giriyor ve bu adımları atacağız. Yeniden bunu üreteceğiz” demişti.
Ezbere üretim değil bütüncül plan şart
Açıklamaların ardından kontrollü kenevir üretilen il sayısı 20’ye çıkarıldı. Böylece kenevir mevzusu Türkiye’nin gündemine oturdu. Hem kamuoyunda merak artmış hem de bu işe girmek isteyenler kendi çapında arayışa koyulmuştu. 2018’de 10 dekar alanda ekili olan kenevirin 2019’da ekim alanı 1000 dekara, 2020’de ise 4 bin 500 dekara çıktı. Ancak her zaman olduğu gibi işin üretiminden başlayarak tüm safhalar aceleye getirilerek eksik ve yanlış planlandı.
Bütüncül bir plandan uzak, ezbere yapılan bu üretim hüsranla sonuçlandı. Çünkü bu işe girişen hiç kimse kenevirin hasadı ve sonrasına dair koordinasyon yapmamıştı. Ürünler zar zor hasat edildi ve üretenlerin elinde kaldı. Zira süreci katma değerli hale getirecek entegre bir sanayi yatırımı da ortada yoktu. Dolayısıyla 2021’de kenevir ekiliş alanı 700 dekara kadar geriledi.
İşte bu sıralarda işe daha temkinli yaklaşan, fizibilite çalışması yaparak konuya bütüncül yaklaşan birkaç şirket ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) düğmeye bastı. 2022’de üretim yeniden 2 bin 300 dekara çıktı. Kenevir üretimine planlı programlı giren şirketlerden Keneviro’nun yönetim kurulu başkanı Uğur Balkuv, Amasya Suluova’daki hasat ve Samsun’daki fabrika ziyareti sırasında bize bu işe nasıl girdiklerini, geldikleri noktayı ve Türkiye’nin bu alandaki potansiyelini anlattı.
Kenevir işinin kendileri açısından ilk gündeme gelmesinin 2017 yılına dayandığını söyleyen Uğur Balkuv, oğlu Orhun Balkuv’un ABD’de eğitim aldığı sırada bu konuyu araştırmaya başladığını ancak yatırım şartlarının 2022’de oluşmaya başladığını söylüyor. Tabii baba oğul bu konuda kendi başlarına hareket etmemişler. Bilim insanlarının da kapılarını çalmışlar. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Rektörü Prof. Dr. Ünal Yavuz, OMÜ Kenevir Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Selim Aytaç ve Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. İbrahim Demirtaş’ın kenevir için verdiği emek göz ardı edilemez.
Balkuv 2023’te tek başlarına 5 bin 200 dekarda kenevir üretimi gerçekleştirdiklerini söylüyor. TİGEM’in 220 dekardaki üretimi ve irili ufaklı diğer alanlarla birlikte kenevir ekimi 5 bin 600 dekara ulaşmış. 301 çiftçi ile sözleşmeli kenevir üretimi gerçekleştirdiklerini kaydeden Balkuv, 2024’te ekiliş alanını 16 bin dekara çıkarmayı planlıyor. “Bu işin temelinde tohum var” diyen Balkuv, 2022’nin başında Keneviro’yu kurduklarını ve mart ayında 19 Mayıs Üniversitesi’nde ıslah çalışması tamamlanan yerli sertifikalı tohum ‘Narlı’nın 10 yıllık üretim ve satış haklarını aldıklarını söylüyor.
Küresel ekim alanı 7 milyon dekar
Balkuv kenevirin temelde beş alanda faydalanma noktası olduğunu söylüyor: Dış çeperindeki lifleri, içinde odunsu kısmı olan kıtığı, yaprağı, tohum öncesi çiçeği ve tohumu…
Yaprak ve çiçek kısmının şu an yasal olarak kullanıma kapalı olduğunu hatırlatan Balkuv, bu konuda Tarım Bakanlığı’nın mevzuat üzerinde çalıştığını söylüyor.
Ama kenevirin diğer üç çıktısından şu an yararlanılıyor. Balkuv, “Liflerinden elyaf yapıyoruz. Bunun tesisini yaptık; makineler de geldi ve kuruluyor. Gelecek ay üretime geçeceğiz. Önce elyaf ardından da kenevir ipliği üreteceğiz. Bunlar hem teknik tekstile uygun hem de hazır giyime uygun iplikler olacak. Bunun yanı sıra kenevirin kıtığından da kedi kumu yaptık” diyor.
Dünyada kenevir endüstrisinin çok ileri olmadığını ifade eden Balkuv, küresel kenevir ekim alanlarının 7 milyon dekar olduğunu hatırlatıyor. Bunun 350 bin dekarı Avrupa Birliği’nde… Bu rakamların küresel açıdan çok düşük olduğunu savunan Balkuv, Türkiye’nin ise ciddi bir potansiyeli olduğu görüşünde.
Güney Amerika’da imalatın daha çok inşaat sektörüne yönelik olduğunu belirterek kenevirden tuğla, çimento ve sıva üretildiğini kaydediyor. Güney Afrika’da ham maddesi kenevir olan malzemelerle 12 katlı inşaat yapıldığını belirten Balkuv, minimum ekolojik ayak izine sahip binanın esnek ve depreme dayanıklı olmasının yanı sıra ısı ve ses izolasyonun yüksek olduğunun da altını çiziyor.
Pek çok sektörde ezberleri bozabilir yeni kapılar açabilir
ABD ve Kanada’da ise kenevir üretiminin odağının daha çok ilaç ve kozmetik sektörüne yönelik olduğunun altını çiziyor. Kenevirin tekstilde en büyük ayağının ise Fransa olduğu notunu düşüyor. Kenevirin Türkiye’de bir dönem yasaklandığı yönünde bir algının olduğunu ancak bunun doğru olmadığını belirten Balkuv, “1933’te çıkarılan yasa ile uyuşturucu özellikli kenevirin ekilmesi zaten yasaklanmıştı. Ama endüstriyel kenevir ekimi hiçbir zaman yasayla yasaklanmadı. Ama kurumların tereddütleri vardı; o yüzden teşvik etmediler ve kolaylık gösterilmedi. Endüstriyel kenevir için resmi değil ama dolaylı bir yasaktan bahsedilebilir” diyor.
Anladığımız o ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısına rağmen bürokrasi hâlâ kenevir üretimi ve sonrasına yönelik entegre sanayi yatırımlarına biraz temkinli yaklaşıyor. En azından özel sektördeki yatırım iştahını teşvik edecek bir motivasyondan uzak görünüm sergiliyor. Hâlbuki bu alandaki potansiyel ve fırsata bakılırsa kenevir, tarımda yeni bir kapı açıp diğer sektörlerde oyunun kurallarını değiştirerek ezberleri bozacak bir dönüşümün kıvılcımı olabilir.
Kenevirden neler üretilebilir?
Kenevir ile ilgili yapılan Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarından öne çıkan bazı notları paylaşırsak ürünün “doğa dostu ve sürdürülebilir” bir bitki olduğu daha net anlaşılır. Kenevir, Yeşil Mutabakat ve Paris İklim Anlaşması kriterlerine uygun bir ürün olarak kabul görüyor. Tekstil sektörünün sürdürülebilirlik skalasında kenevirden elde edilen elyaf ilk sırada yer alıyor. Ardından keten ve aralarında pamuğun da olduğu diğer ürünler geliyor. Kenevirin ekolojik ve ekonomik katkısı ise oldukça fazla. İşte bazı somut örnekler:
- Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretiyor.
● Bir dönümlük kenevirden, 4 dönüm ağaca eş kağıt üretilebiliyor.
● Kenevir tam 8 kez kağıda dönüştürülebilirken, ağaç 3 kez kağıda dönüştürebiliyor.
● Bir ağaç ortalama 15-20 yılda yetişirken, kenevir 4 ayda yetişiyor.
● Kenevir, gerçek bir radyasyon temizleyicisi olarak biliniyor.
● Dünyanın her yerinde yetişebilen kenevir, pamuğun 8’de biri kadar su tüketiyor. Sapından 10 kat güçlü elyaf elde edilebiliyor. Endüstriyel kenevir pamuktan 2.5 kat daha fazla lif üretiyor.
● Kenevir, yabancı ot ve zararlı popülasyonu kendinden uzak tuttuğu için üretiminde pestisit kullanılmıyor. İkinci ürün olarak toprakların temizlenmesini, yenilenmesini sağlıyor.
● Kenevir tohumundan yağ, gıda ve kozmetik üretiliyor. Kenevir tohumunun protein ve Omega3-6-9 yağ asitleri değeri çok yüksek.
● Tohum küspesinden hem insan hem de hayvan için protein ağırlıklı besin takviyesi elde ediliyor.
● Elyafından iplik, izolasyon malzemesi ve kompozit üretiliyor.
● Kenevir saplarının lifleri alındıktan sonra geriye kalan kısmına kıtık deniliyor. Kenevir kıtığından nefes alan hafif tuğla ve yapı malzemeleri, doğada eriyebilen plastiğin yerini alabilecek biyopolimer, kompozit dış cephe ve izolasyon malzemeleri, havyan altlığı, kedi kumu ve mobilya sektörüne hammadde üretilebiliyor.
● Kenevirin çiçeğinden ve yaprağından CBD, bağışıklık sistemini güçlendiren ilaçlar ve kozmetik ürünler üretiliyor.
● Tek kullanımlık biyoplastik ürünlerin tamamı, kenevirden üretilebiliyor.
● Bir arabanın gövdesinin kompozit olarak kenevirden yapılması halinde dayanıklılığının çelikten 10 kat fazla olacağı ve daha hafif olacağı belirtiliyor.
30 milyon dolar yatırım ile düğmeye bastı
Keneviro Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Balkuv, 30 milyon dolar yatırım yaparak Samsun Havza OSB’de kurdukları kenevir işleme fabrikasıyla, tohumdan nihai ürüne kadar üretim zincirini oluşturmaya başladıklarını anlatıyor. Yatırımın tamamlanmasıyla birlikte Samsun tesisinde ilk etapta ham ve boyalı elyaf, boyalı ve ham iplik, kıtık, kıtıktan yüzde 100 doğal kedi kumu ve hayvan altlığı üretimi gerçekleştirilecek. Tesisin Ocak 2024 sonunda tam kapasite hazır olması planlanıyor.
100’ü aşkın üründe kullanılan endüstriyel kenevirin çiftçilere sürdürülebilir bir gelir kapısı açacağını savunan Balkuv, tarımın yaratacağı ekosistemin büyüklüğünü anlatırken heyecanlanıyor. Türkiye’de planlı şekilde 5 milyon dekarda yapılacak kenevir üretiminin 100 milyar dolarlık bir ekosistem yaratabileceğini iddia ediyor. İddiasına saygı duymakla birlikte Uğur Balkuv’un heyecanla paylaştığı rakamın 10’da biri bile gerçekleşse ekosistem açısından Türkiye bambaşka bir noktaya evrilir.
“Bir ülkenin ekonomisi için güç ve kazanç”
Türkiye’de kenevir üretim süreçleri ve bu alanda yapılan çalışmaları da bilim insanlarından dinledik.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Rektörü Prof. Dr. Ünal Yavuz, Kenevir Araştırma Enstitüsü’nü 2019’da kurduklarını hatırlatıyor. Prof. Dr. Yavuz, “22 projeden 9 patent başvurusu çıktı ve ticari boyut kazandı. Şu an üniversitenin kenevir ile ilgili ürettiği ve ticarileştirdiği 32 patent var. Enstitümüz gıda, kağıt ve selüloz ile ilgili projeler üzerinde çalışılıyor. Bu işin tarladaki üretimi kadar sonrası da çok kritik. Üniversite-sanayi kaynaşması için çabalıyoruz. Elde edilecek ortak tecrübe daha iyi projelerin ortaya çıkmasına ve yeni yatırımlara vesile olacaktır” diyor.
Türkiye’de 2023 itibarıyla toplam kenevir ekim alanı 5600 dekar
OMÜ Kenevir Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Selim Aytaç ise son bir-iki yıldır hayallerin gerçeğe dönüştüğünü belirterek, ülke ekonomisi açısından kenevirin ciddi bir güç ve ekonomik kazanç sağlayacağını belirtiyor. Üniversitede çalışmaların 1993’te bir doktora tezi ile başladığını hatırlatan Prof. Dr. Aytaç, “Kenevirde ‘Vezir’ ve ‘Narlı’ çeşitleri 2021’de tescil edildi. Vezir tohum amaçlı, ‘Narlı’ lif amaçlı bir tohum çeşidi… Endüstriyel kenevirle ilgili 11 yeni tohum adayı var. Bunlar yemlik, tekstil, tohum ve sap için geliştirilen çeşitler… Üretim ve Ar-Ge anlamında yapılacak çok şey var. Daha yolun başındayız” diyor. Prof. Dr. Aytaç yeşil mutabakat ve Paris İklim Anlaşması yükümlülükleri açısından kenevirin Türkiye için bir çıkış noktası olabileceğini savunuyor.
OMÜ Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Demirtaş, bitki kimyası üzerine uzman bir bilim insanı. Kenevirin medikal, kozmetik ve gıda tarafına odaklanmış durumda. Kenevirin katma değeri yüksek ürünler elde etmek açısından milyarlarca dolarlık potansiyel barındırdığını ancak bunu fırsata çevirebilmek için sürecin tarladaki üretiminden sanayi yatırımına kadar çok iyi şekilde planlanması gerektiğinin altını çiziyor.