Son günlerdekendir konuşuluyor. Öncelikle bitkiyi tanıyalım. Bazı yerlerde kenevir de denilen bitkinin iki çeşidi var. Birisi esrar üretilen ve halk arasında Hint keneviri veya narkotik kendir denilen türü. Bunun ekimieskiden beri yasak.Bizim bildiğimiz normal kendir asırlardan beri üretilir ve elyafından ip, sicim, urgan, halat yapılır. Kastamonu ve Tire bu konuda hep ön sıralarda bulunmuş donanmanın ihtiyacını karşılamıştır.
Kendir bitkisinin üretimi zordur ve uzun aşama gerektirir. Baharda ekilir, topraktan çıktıktan sonra bir iki defa kazılır; ihtiyaç olduğunda sulanır. Yeri uygun ise kendir çubuklarının boyu üç, üç buçuk metreye kadar uzar. Çubuklar baş parmak kalınlığı şeklinde olur, zamanı gelince tek tek topraktan çekilir, bulundukları yere serilerek kurumaya bırakılır. Bir süre sonra yere vurularak yapraklarından arındırılır veel bağı şeklinde bağlanır.
Kendirin asıl zor aşaması bundan sonra başlar. Bağ halindeki çubuklar halkın göl dediği havuzlarda bir süre ıslatılır, lifleri yumuşar. Havuzdan çıkarıldıktan sonra dip kısımlarından kırılmak suretiyle soyulur ve elyaf kısmı alınır; denk yapılır, piyasaya sürülür.
Kendirin işlenmesi, yani liflerin ip, urgan, halat haline getirilmesi “işlik” denilen özel yerlerde yapılır.Kırkçeşme, Deveciler ve Aşağıimaret’teçok fazla “işlik” vardı.Kastamonu genelinde beş yüz dolayında, kendir işleyen bu tür yerler olduğu kaynaklarda yazılıyor.
Soyma işlemi zor olduğu için fabrika kurulması sürekli istenmiş. 1938’de İsmet İnönü Taşköprü ziyaretinde yine gündeme gelmiş. 2 Haziran 1945günü Taşköprü’de Kendir Fabrikasının temeli atılmış.Vali Mithat Altıok, Sümerbank Genel Müdürü Hulki Alisbah ve öğretmen Enise Dura birer konuşma yapmış. Hulki Alisbah’ın diyor ki,“…Kendir Türk’ün eski ziraat mahsullerinden birisidir ve denilebilir ki kendiri dünyaya Türkler tanıtmışlardır. Fakat ne yazık ki ziraatında da, sanayiinde de tanıttığımız zamanki gibi saklamış ve kalmışızdır. Kendirlerimiz nev’ileri bakımından yüksektir fakat elyafı bakımından düzeltilmek, emek harcamak zorundayız. Tohumunu bizden alan memleketler bu alanda bize örnek olacak ilerilikler göstermişlerdir. Kendir ziraatımız oldukça önemlidir. Son on senelik istatistiklere göre yılda ortalama 8500 ton kadar lif alınmaktadır. Bunun üçte birini, belki biraz fazlasıyla Kastamonu yetiştirir. Bu ilin içinde de Taşköprü’nün özel bir yeri vardır…”
Son yıllarda şehirler marka peşinde koşuyor. Bazı ürünler, en çok nerede yetişiyorsa orası başkent oluyor. Fındık söz konusu olunca Giresun, çayda Rize, kayısı için Malatya gibi. Demek ki bir zamanlar kendirin başkenti Taşköprü imiş. Yetmiş, seksen senede nereden nereye geriledik.Bugün sarımsağın başkenti Taşköprü ama ne hazindir ki kendiri kaybettik. İki başkentlilik unvanı ne güzel yakışırdı.
Biliyorsunuz, yakın zamanlarda SEKA işletmesi, Taşköprü’de, kendir elyafından sigara kâğıdı üretmek üzere bir fabrika kurmuştu. Finlandiyalılar ile Fransızların ortak yapımı bu tesis, Orta Doğu ve Balkanların en önemli fabrikası idi. Kendir üretilmediği için Pakistan’dan jüt ithal edildi ve birkaç sene önce de özelleştirildi. Şimdi ne yapılıyor bilmiyorum. Şeker fabrikasından sonra, devletin, ilimize yaptığı bu ikinci büyük tesise yazık oldu.
Kastamonu bölgesinin önemli ihraç ürünlerinden biridir kendir. Cumhuriyet öncesinde İnebolu iskelesinden en fazla kereste, elma, kendir ve yumurta ihraç edildiğini biliyoruz.Kendir üretimi zaman içinde geriledi; halk, daha verimli gördüğü pancar ekimine yöneldi. Şimdilerde sarımsak önde gidiyor. Her bir ürünün önemi ve özelliği ayrı ama iş, dönüp dolaşıp insan gücüne geliyor. Köyler boşaldı, tarımla uğraşacak insan kalmadı. Vatandaşemeğinin karşılığını alamayıncahaklı olarak başka işlere yöneliyor.
Bilirsiniz, elyaf alındıktan sonra, kendirin beyaz sap kısmına halk arasında “gecin” denir. Ocakta yakılır, başka bir işe yaramaz. İlginçtir;1934’de Kastamonu Ticaret Odası, İstanbul Ticaret Odası’na bir yazı göndermiş ve gecinlerden kâğıt üretmek için konunun uzmanlarca araştırılmasını istemiş. Kimyasal çalışmalar da yapılmış. Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası, 1935 yılında Kastamonu Kendiri adlı küçük bir kitap yayımlamış. 1941’de Urgancılar Kooperatifi kurulmuş.
Eski yerel gazetelerimizde kendirle ilgili çok fazla yazıya rastladım. Valiler de yakından ilgilenmiş, Gölveren’de ıslama havuzları yapılmış. Zaman zaman köylüler arasında tartışmalar da yaşanmış. Bölgemizdeki kendir üretimi ve urgancılık konusunda akademik bir araştırma yapılsa, çok değerli bilgilere ulaşacağımızı söyleyebilirim.
MUSTAFA ESKİ