Bunca orman varlığına sahip olmamıza rağmen neden bir türlü katma değerli ürün ortaya çıkarma ve bu ürünü ticarileştirme yolculuğumuz başlayamıyor…
Bu yola baş koyanlar neleri nasıl yapıyor ya da yapmaya niyetleniyor?
Bizim eksiğimiz ne?
Geçen hafta kastamonugazetesi.com.tr’de “Darısı başımıza: Düzce’de ahşap zirvesi” başlığıyla bir haber yer aldı.
Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü’nün EKONOMİ gazetesi işbirliğiyle düzenlediği “Tasarımdan Ticarete Ahşap Zirvesi”nde iş dünyası, kamu kurumları, üniversite ve ağaç endüstrisinin paydaşlarının bir araya geldiğini imrenerek okuduk.
Ağırlıklı olarak “elâlemin hammadde tedarikçisi” olmaktan öte ticari bir adım atamayan ilimiz adına hepimizin içine bir burukluğun çöktüğünden hiç şüphemiz yok.
Bunca orman varlığına sahip olmamıza rağmen neden bir türlü katma değerli ürün ortaya çıkarma ve bu ürünü ticarileştirme yolculuğumuz başlayamıyor…
Bu yola baş koyanlar neleri nasıl yapıyor ya da yapmaya niyetleniyor?
•••
Toplantıya katkı sağlayanlar arasında yer alan EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Şeref Oğuz’un bugün yayınlanan “İnegöl yığınından Düzce kümeleşmesine…” başlıklı yazısı bu konuda önemli ipuçları barındırıyor:
“Geçen hafta Düzce Ahşap Zirvesi’ndeydik. Katılımcılar; mobilya alanındaki potansiyellerimizi öylesine güzel anlattı ki akla şu soru geldi; “o halde neden başaramıyoruz?” Sahi, İnegöl ve Düzce neden dünya mobilya merkezi olamıyor? Nerede takılıp kalıyoruz? Sorun nedir? Çünkü limon bahçesinde olsan da limonata yapmayı bilmen gerekir. Fındık sende, akıl İtalyan’da. Ceviz, kayısı, kiraz sende, zenginleşen başkası… Ağacın hası, ahşabın değerlisi sende ama yetmiyor. Burada İnegöl, mobilyacılarla doludur, yığınlaşmış, yoğunlaşmış ama kümeleşememiştir.
Oysa dünya mobilya merkezi Kuzey Carolina’dan eksiğimiz yok, fazlamız var. Suçu cehalete bağlayıp, devleti suçlayıp sorumluluktan kurtulamayız. Sorun; bizim zihin yapımızdadır. Zihnimiz; mobilya firmalarını bir yere yığmanın ötesini algıladıkça, kümeleşme sayesinde Düzce’yi ahşapta uçurabiliriz.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Kümeleşmenin ne faydası var? Kümeleşme, aynı veya benzer sektörde faaliyet gösteren işletmelerin bir araya gelerek, işbirliği içinde üretim ve hizmet sunumunu artırmasıdır. Üretim maliyetlerinin düşmesi, bilgi ve tecrübe paylaşımı, ortak pazarlama stratejileri, sektörel inovasyon ve Ar-Ge faaliyetlerinde artış, işgücü ve eğitim imkânlarının geliştirilmesi… Rekabet gücünün artması, lojistik ve altyapı avantajları, hükümet desteği ve teşviklerin etkin kullanımı, işbirliği ve güç birliği imkânları, sektörel marka değerinin yükselmesi, yeni yatırımları çekme potansiyeli kümeleşmenin avantajları da cabası…
Sonuçlar başarılı mı?
Yığınca… Kuzey Carolina’da bulunan High Point, ABD’nin mobilya sektöründeki en önemli kümesi. Özellikle Almanya ve Güney Kore gibi ülkeler, KOBİ’lerin kümeleşme stratejisi sayesinde küresel pazarlarda güçlü konuma geldi. Bizim KOBİ’lerimiz bu örneklerden ilham alıp küresel güç olabilirler. Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü; “Düzce ahşapta bölgesel ve küresel mucize gerçekleştirebilir” diyor.
TAMAMLANMA ARZUSU YIĞINI KÜME YAPAR
Mobilya sektöründeki kümeleşme, ormanın ağaçları arasında gizlenen bir orkestra gibidir; her ağaç, farklı bir enstrümanı temsil eder ve bir araya geldiklerinde, eşsiz bir uyum ve güzellik yaratırlar. Düzce ve İnegöl’de kümeleşme, farklı meslek kollarının bir araya gelmesi ile gerçekleşmeli… Mobilya tasarımcıları, üreticiler, ahşap işleme ve yan sanayi, aksesuar ve donanım tedarikçileri, yüzey işlem ve kaplama firmaları, lojistik ve nakliye şirketleri, pazarlama ve reklam ajansları, eğitim ve mesleki gelişim kuruluşları, finans ve yatırım hizmetleri, Ar-Ge ve inovasyon merkezleri, hükümet ve yerel yönetimler ortak hareket etmeli. Yıkıcı rekabet; yığınlaşmanın sonucudur. Zira herkes kendini tam sanır, oysa değildir. Eksiğini arayıp onunla aynı yerde bütünleşirsen ancak küme olursun. Küme; bize lazım olan 20 m derinliğinde 1 kuyu zira su o derinlikte… Yığın; imkânımız 1 m derinlikte kuyu açabiliyor ve netice; 20 tane 1 m derinliğinde, suya ulaşamamış kuyu… Nitelik peşindeki kümeleşir, nicelik kovalayan yığın olur.”
•••
Şeref Oğuz’un yazısı bu yola baş koyacakların yol haritasını olabildiğince netleştiriyor.
Kendi kendimize “ahşabın başkenti” olduğumuzu filan ilan ederek “kem küm” etmek yerine bir an önce oyunu kurallarına göre oynamanın peşine düşmeliyiz.
Bu konuda çok manidar bir örneği hatırlatacağım…
“Ormancılık ve Tabiat Turizmi Alanında İhtisaslaşan Tek Üniversite” misyonuyla tanımlanan Üniversitemizin Ürün Kataloğu’ndaki “Ahşap Ürünleri”ne bir göz atalım:
“Şovale ve Taburesi, Ağaç Görünümlü Raf, Dekoratif Raflar, Plaket, Ahşap Saat, Şikayet ve Dilek Kutusu, Ahşap Geri Dönüşüm Kutusu, Ahşap Petek Kapama, Dekoratif Ürün, Ambalaj Kutusu, Çok Amaçlı Kalemlik, Ahşap Pano, Gemi, Ahşap Oyuncak Jet ve Uçak, Olimpik Yay”
Bu ürün gamı ve şehirlerarası dinlenme tesislerindeki hediyelik eşya reyonlarını hedefleyen bir vizyonla, devasa ölçekteki orman varlığımıza dayalı bir ticarileşmeyi ve buna paralel bir istihdam artışını hayâl edebilir miyiz?
Kendisini bu topraklara ait hisseden herkese çok iş düşüyor…
Çok çalışmamız lâzım, çoook…
Mehmet Yücel