Uzun yıllar Ankara’da memurluk yaptıktan sonra emekli olup Çatalzeytin ilçesine yerleşen 63 yaşındaki İdris Gümüş, keçi ve oğlaklarını minibüsüyle gezdirip, ağaç dallarından yesin diye omzunda taşıyor. Gümüş, “Onlar omzuma çıkmak isteyince olmaz diyemiyorum. Kıyamıyorum. Sevgiler karşılıklı olduğu için isteğine karşılık vermek lazım” dedi.
Çatalzeytin’de yaşayan 63 yaşındaki İdris Gümüş’ün üç keçisine karşı gösterdiği şefkat, yürekleri yumuşatıyor.
Ankara’da uzun yıllar memurluk yaptıktan sonra emekli olan Gümüş, astım rahatsızlığına havasının iyi geleceğini düşünerek, 2 yıl önce ilçeye yerleşti. Gümüş’ün, oyalanmak ve sütünden faydalanmak için aldığı keçi mart ayında ikiz yavru dünyaya getirdi.
Keçi ve oğlaklarını her gün dışarıya çıkaran Gümüş, elleriyle beslediği hayvanlarını minibüsüyle gezdiriyor.
Oğlaklarını ot açısından en uygun olan yerlere götüren Gümüş, ağaçların dalındaki yaprakları yemek isteyen oğlakları da omzuna çıkarıyor.
Gümüş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşık 40 yıldır astım hastası olduğunu, emekliliğinin ardından Çatalzeytin’e yerleşmeye karar verdiğini anlattı.
Gümüş, “Doktorlar sağlığım için bir şey yapamayacaklarını söyledi. Ben de havasının rahatsızlığıma iyi geleceğini düşündüğüm bir yer araştırmaya başladım. Hiçbir bağım olmamasına rağmen bana iyi geleceğini düşündüğüm Çatalzeytin’e gelerek yerleştim. Havası bana çok iyi geliyor, sağlığım açısından çok güzel sonuçlar aldım. Büyük oranda iyileştim.” dedi.
İlçede eşiyle yaşadığını belirten Gümüş, “Çocukluğumda çobanlık yapmıştım, oradan da heves vardı. Hem sütünün iyi geleceğini düşünerek hem de hobi olsun diye keçi aldım. Mart ayında ikiz yavrusu oldu.” diye konuştu.
– “Bazen sırtıma çıkıp oynuyorlar”
Minibüsüne her gün oğlakları bindirerek hem gezdirdiğini hem de en fazla otun fazla bulunduğu yere götürdüğünü anlatan Gümüş, şöyle devam etti:
“Keçilerin yapısında oynamak, zıplamak var. Kaya üzerine çıkıp oynamayı severler. Burada kaya olmadığı için beni de kaya gibi görüyor. Keçiler daha çok yaprak yer. Ot ve yonca onlar için sonra gelir. Ulaşamadıkları yerlere ne bulursa üzerine çıkarak ulaşmak isterler. Bir gün ağaç dalını aşağıya çektim yapraklarını yesinler diye. Yedikçe omzuma çıkmaya başladılar. Daha sonra ağaca çıksınlar diye omzuma aldım onlar da çıkmaya devam ettiler. Bazen sırtıma çıkıp oynuyorlar, bazen de yüksek dallara çıkmak için omzumu kullanıyorlar.”
– “Öğlen saati olduğunda üçü de adeta ‘gel çabuk’ diyerek bağırır”
Keçileriyle arasında bir bağ oluştuğunu aktaran Gümüş, “Onlar omzuma çıkmak isteyince olmaz diyemiyorum. Kıyamıyorum. Sevgiler karşılıklı olduğu için isteğine karşılık vermek lazım. Bu durumun moral açısından onlara da faydası olur. Onun isteğini ne kadar yerine getirirsen o hayvan o kadar sana bağlı olur. Öğlen saati olduğunda üçü de adeta ‘gel çabuk’ diyerek, bağırır. Yanlarına gidiyorum. Okşuyorum, seviyorum, ot veriyorum. İlla yanlarında olmamı istiyorlar. Kuş dili hesabı öyle bir iletişimimiz var.” ifadelerini kullandı.
Gümüş, hayvanların sevilmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Hayvanlara eziyet edenler hayvan sevgisi olmayışından yapıyorlar. Hep kendini düşünüyorlar, cahillik ve bilgisizlikten kaynaklanıyor. Bir gül bile sevgiye cevap veriyorsa hayvan nasıl vermesin. Bu dünyada bütün canlıların hakkı var. Bu dünyayı ortaklaşa paylaşmamız gerekiyor.” dedi.
– “Amcanın hiç üşenmeden oğlakları sırtında taşıması çok hoşuma gitti”
İlçede öğretmenlik yapan Hüseyin Varol da Gümüş’ü ilk gördüğünde çok etkilendiğini belirterek, o anları cep telefonu ile kaydettiğini vurguladı.
Bir arkadaşına arabayla erzak götürürken, Gümüş’ün omzuna aldığı oğlaklara ağaç dalları yedirdiğini gördüğünü anlatan Varol, “Başta çok anlamadım ama yaklaştığımda sırtında bir oğlak olduğunu fark ettim. Çok hoşuma gitti bu durum. Amcanın yaşına rağmen hiç üşenmeden oğlakları sırtında taşıması çok hoşuma gitti. Yağmurlu bir havada amca bütün ağaçları tek tek gezdirerek oğlakları doyurdu. Amcanın bu davranışı inşallah herkese örnek olur.” diye konuştu. (ÖZGÜR ALANTOR-AA)