Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli yüzyılların sel felaketinin yaşandığı Bozkurt’ta yaptığı tespitte “Bugünden itibaren bu yağışları yeni normaller olarak kabul ederek gerekli yatırımlara başlıyoruz” değerlendirmesinde bulundu…
İklim krizinin yol açtığı “yeni normal” her yıl benzer felaketlerle kapımızı çalacak anlaşılan.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yaptığı değerlendirme ilimiz namına son derece değerli…
Sel ve heyelan tehdidi önümüzdeki süreçte az ya da çok ama başımızdan eksik olmayacak, ormanla kaplı ve eğimli arazi yapısına sahip sahil bölgemiz başta olmak üzere ilimiz “tehdit” altında, şimdiye kadar alışkanlık edindiğimiz “tedbir” sistemini “yeni normal” şartlarına göre revize etmek farz.
Velhasıl…
İklim eskisi gibi olmayacağı için tedbirler de farklılık göstermeli.
DSİ başta olmak üzere yetkili kurumlar elbette bölgenin yeni oluşmakta olan su varlığını yeni baştan değerlendireceklerdir, ölçümlemeleri sonucunda yeni bir “su haritası” belirleyeceklerdir, önlemlerini bu doğrultuda alacaklardır…
Çığır açacak tedbir silsilesi ile karşılaşmalıyız.
Devlet kurumlarının sel ve beraberinde doğurduğu heyelan gibi diğer felaketler karşısında uyguladığı envai tedbir var, kurumların gerek web sayfalarına gerekse saha çalışmalarına bakıldığında “geleneksel” hale gelen tedbir düzeneği görülebiliyor…
“Yeni normal” karşısında ne kadar hükmü var?
Bakan Pakdemirli’nin sözünü ettiği “yeni normal” ifadesinden ülkemizin iç bölümündeki bozkır alanların kuraklıktan kavrulacağını, Karadeniz bandındaki ormanlık alanların ise zaman zaman ani bastıran yağmur sağanakları ile sele maruz kalacağını anlamamız lazım gelse gerek…
İlimizi esir alan sel bugünlük değil “evladiyelik”.
Gazetemizde dile getirdiğimiz “blackane” ismi verilen “tropikal fırtına” dönem dönem “misafir” olacak ilimize…
Karadeniz’de deniz suyu sıcaklıklarının yüksek seyretmesi ve üzerine kuzeyden soğuk/serin havanın gelmesi bu tür oluşumun güç toplamasına neden oluyor, sonucu “kasırga”, “tayfun”.
“Tropikal fırtına” başta olmak üzere belki de bilim dünyası tarafından ileri de tespit edilecek envai “iklim” belası da hücum cephesini kazmayı sürdürüyor…
Yenilmemek için “yeni normal” şartlara uygun savunma cephesi kurmak lazım.
Bozkurt’ta mevcut “dere yatağı” yerleşiminin “bertaraf” edilmesiyle sorunun ortadan kalkması pek olanaklı gözükmüyor, şehrin haricinde köyler ve çevre ilçeler de tehdit altında çünkü, sorun “ilçe” boyutlu değil “bölgesel”…
Çözümü “Ezine Çayı” üzerinden düşünmek lazım gelmez mi?
Misal…
Ezine Çayı farklı dereciklerden aldığı su yükü ile Devrekani Ovası üzerinden Karadeniz’e iniyor, akan suyun ekonomiye devri için üzerine iki “HES” kondurulmuş, sele karşı yer yer “tahkimat” düzenekleri var. Sırtını yasladığı Devrekani Ovası’nı hem tarımsal amaçla sulayacak hem de taşkına karşı su yükünü tutacak kapsamlı bir baraj “yeni normal” kapsamında çözüm olmaz mı? Devrekani’de hizmete sokulan “Beyler” ve “Kulaksızlar” barajları bölgenin “tarım” yüzünü olumlu anlamda değiştirdi, altyapı bulan tarım ve hayvancılık sayesinde yeni ürünler üretilmeye başlandı, Ezine suyunun ovaya salınması ile hem taşkının önüne geçmek gibi hem de tarımsal girdi sağlamak olanaklı değil mi?
Bakan Pakdemirli’nin tespitinin altını yeniden çizelim…
“Yeni normal”.
“Yeni normal” karşısına “eski normal” uygulamalarla çıkmayalım…
Bu kadar “keder” yeter.
(Devlet kurumları yanı sıra bilim dünyasını ve meslek odalarını “yeni normal” karşısında yeni bir savunma hattı kurmak görevi bekliyor…
Çok fikir, çözümü kolaylaştırır.)
MUSTAFA AFACAN