Şubatın soğuğu bedenlerimizden çok ruhlarımızı dondurdu bu kez. Ruhlarımız dondu ama yüreklerimizi de alevler içinde kaldı zamansız ölümlerle. Zemheri bir ayaz tuttu kentin sokaklarını bırakmıyor… Güneş çıksa da ısıtmıyor… Zemheri, ölümlerle geldi ve hem tüm kentçe tanınan isimleri hem de birçok canı zamansız alıp gidiyor (Cemal Süreya’nın dediği gibi biz yaşayanlar için “Her ölüm erken ölüm” olduğundan).
Kastamonu’nun nüfusu artıyor ve o eski küçük, kapalı ve herkesin birbirinden haberdar olduğu ahbap temelli ilişkiler yiterken insanlar birbirine yabancılaşıyor. Ama ne gariptir ki yabancılaşmanın artığı bu dönemde de ölümler yeniden yakınlaştırıyor hemşehri ilişkilerini. Önce vefat haberleri alarak telefonlarda, buluşmalarda haberleri yayıyoruz, sonra musalla taşının ardında saf tutarken anıların aynı dili konuştuğu göz göze gelmeler ve en sonda da mezara atılan taze toprak kokusunda ölümün bir sondan daha çok bir birleştirici olduğunu kavrayıp yeniden dağılıyoruz.
Şu geçirdiğimiz son haftada yaşanan üzücü kayıplarla, Kastamonuluların lise yıllarından başlayarak, günlük mesailerine kadar uzanan ilişkileri örgülenmiş anıların acı yüzü ile karşılaşıldı.
Ben dâhil birçok kişinin öğretmeni, müdürü İsmail Dönmez Hocamızı kaybetmekle başladı önce şok dalgası. Lisemiz bir irfan meşalesi olarak tanınırken en az lise kadar da kendi başına da bir meşale olmuş müdürümüzü kaybetmiştik. Çok az kişiye nasip olacak yaşarken efsane olmuş müdürümüz, belki de kentin en az yarısını tedrisatından geçirmiş, ilkeli yaşamını ruhlarımıza nakşetmiştir. İyi ki Kastamonu sizin gibi bir eğitimciyi iyi ki siz gibi bir eğitimcinin öğrencileri olmuşuz; ruhunuz şâd olsun.
- ••
Kastamonu’nun en samimi gülümseyen yüzüne sahip belediye başkanıydı Bahtiyar Yaşar. Avukat olmasından kaynaklı adalet kavramı hayatının temelini ve tüm davranışlarının özünü oluşturuyordu. Yenilikçi, insancıl, eşitlikçi ve gerçekten herkesi dinleyen ve bilgi/bilime çok önem veren birisiydi. Evet, elinde bir sihirli değnek yoktu ama Araç’ta değişim rüzgarlarını başlattığı gibi, ilçenin geçmişten getirdiği demokratik yapısını da güçlendirip Kastamonu’nun aydınlık yüzlerinden biri yapmıştı. Bilge bir servi gibi de başkanlık görevi bittiğinde barodaki görevine devam ederek mütevazı ama kaliteli hayatına devam ederek sahip olduğu erdemli varoluşu ile birçok insana rol model olmuştu. Toprağınız bol olsun…
- ••
Yaşam, kaderin bizlere sunduğu bir servettir. Bu serveti iyi değerlendirebilirsek yazgımızdan ölüm sonrasına arta kalanlarda rahmet ve iyilikle anılmak gibi bir zenginlikle de anılırız. Herkese böyle bir yaşam böyle bir servet bahşedilir umarım.
Ömrü kadar Kastamonu’nun da servetlerinden birini daha kaybettik. Yüreği ciddi ciddi bu kent için atan, heyecanı hep bu kente bir şeyler sunmak için olan bir güzel insanı, Şahabettin Mert arkadaşımızı da kaybettik. Uzunca sayılabilecek mesai arkadaşlığımdan kaynaklı onun başta Daday sonra da Kastamonu’ya olan sevgisinin zararsız bir şovenizme gidecek kadar kuvvetli olduğunu görebilmiştim. Özellikle Daday’ı onun kadar seven, onun kadar Daday için dertlenen çıkmamıştır sanırım. Bir ilçeye bir ile duyulabilecek bu sevginin en yalın tanımı aşk olsa gerek…
Yeni başlangıçların, projelerin insanıydı Şahabettin Mert. Sonunu getiremediği projeleri olsa da o insan olmanın, ayağa kalkmanın, bir menzile ulaşmak için önce harekete geçmek felsefesinin vücut bulmuş haliydi. Bitmez tükenmez enerjisi hep yeni bir şeyleri ortaya koymak için yanıyordu. Öte yandan yüzü hep dışa dönük, kolektif iş yapmanın çözümün ve iş bitirmenin en kolay yolu olduğunu da biliyordu. İşte o yüzden ya şairleri bir araya getirip derleme bir şiir kitabına imza atıyor, kâh turizm-tanıtma adına çok yazarlı-emekçili projeleri seslendiriyordu. İşte o yüzden de sahip olduğu heyecan başkalarına sirayet ediyor, kendisi gibi kaldığı yerden birçok insanı da ayağa kaldırıp harekete geçiriyordu…
Gazetelerden de görmüşsünüzdür sosyal medyadaki son paylaşımını… Üç günlük dünyada yapılacak en iyi şeyin insanın değerlerine ve değer verdiklerine önem vermesini; hayatın tamamına karşı saygı ve sevgi duymasını ve saygı göstermenin önemini oldukça sade ve çarpıcı bir şekilde sunmuş. Dedim ya kendisini yakından tanıyor olmaktan dolayı bu önerdiği şeylerin hayatında olduğunu söyleyebilirim. Tüm canlılara, doğaya, kente ve değerlere karşı sevgi ve saygı sahibiydi. Tüm bunları bir değer bilip sahip çıktığını görüyordum. Düşmanlık gütmeden, toplumumuzu kemiren dedikodu ve kötü söz sahibi olmadan yaşadığını, kişi ve olayları değerlendirdiğini görüyordum. Yani yaşadıklarının bir özetini miras bir cümle olarak bıraktı geriye.
Gülüşüyle güzel, yüreğiyle güzel, heyecanı ile güzel bir isnadı Şahabettin Mert. Toprağın bol, rahmetin çok olsun sevgili ağabey, sevgili arkadaşım…
MURAT KARASALİHOĞLU