Kastamonu’da beylikler dönemleri diye andığımız,1200’lerin başından 1450’li yıllara dek uzanan yaklaşık 250 yıllık bir süreç vardır. Bu dönemin eserlerinin, beylerini, savaşlarını hatta isyanlarını bile konuşur ama o yılların sosyal hayatı ve ekonomisi üzerine pek bir şey söylemeyiz.
Çünkü bu dönemden kalan ihtişamlı ve sayıca çok bakiyelere baktığımızda, güçlü bir sosyal ve ekonomik hayatın olduğunu kavrarız. Hatta bunun yanında o çağa ilişkin kaynakların satırları da bizi bu bilginin doğruluğuna götürür. İbni Batuta’nın yazdıklarına göre Kastamonu, Anadolu’da gördüğü en ucuz ve bereketli kentlerden biri olarak bu ekonomik canlılığa işaret eder.
Peki, bu ekonomik canlılığı sağlayan unsurlar, ticaret hayatı neydi, nasıl sağlanıyordu.
***
İbni Batuta’nın çağdaşı bir başka ilim ve devlet adamı olan Memlüklü el-Ömeri Anadolu Beyliklerini de konu alan bir coğrafya eserinde Kastamonu için şunları belirtmekte.
“Süleyman Paşa’nın yurdu olan Kastamonu, Sinop yolu ile Azak topraklarına en kısa yoldur. Buradan Kıpçak, Hazar, Rus ve Bulgar topraklarına en kısa yolla bağlanılır. Kastamonu’nun kırk şehri ve kalesi vardır. Askeri 25 bin atlıdır. Kastamonu’da iyi cins atlar yetişir ve bunların seceresi bulunur. Güzel atmaca ve doğanları vardır. Kastamonu beyleri ile Mısır hükümdarlarının arasında dostluk bulunur. Paraları yarım dirhemlik gümüştür.”
El-Ömeri’ye göre de güçlü ve ekonomik yönden de zengin olduğu görülen Kastamonu için ilginç bir anekdot ise Kastamonu Beyleri (el-Ömeri’nin bahsettiği bilgiler Candaroğlu Beyliğinin 1330-1340’lı yıllarıdır. ) ile Mısır Sultanları arasındaki güçlü dostluk bilgisidir.
Kastamonu neresi Mısır neresi? Hele ki günün şartları düşünüldüğünde birbirinden uzak bu coğrafyadaki devletler yerine Kastamonu’nun daha yakınındaki beylik ya da devletlerle daha çok iletişimde olması akla gelir.
El-Ömeri’nin bahsettiği çağda Kastamonu’da Candaroğlu Beyliği ve beyliğin başında da İbrahim Bey bulunmaktadır. Mısır’da ise aynı zamanda Suriye’ye de hâkim olan güçlü Memlük Devleti bulunmaktadır. Memlükler, bilindiği üzere halkı Arap ama yöneticileri genellikle Türk kökenli askerlerdir. Bu devlet için köle yöneticiler de demek yanlış olmaz. Çünkü bu devlet varlığını kölelerden devşirdiği ordusu ve yöneticileri ile sürdürmekteydi.
İşte bu bilgi ile Kastamonu ile Mısır arasındaki güçlü bağın ne olduğu ortaya çıkıyor. O da Memlük Devletine Kastamonu üzerinden sağlanan yoğun köle ticareti…
***
Bölgedeki başta köle olmak üzere diğer ticari yaşamı anlatmak için filmi biraz geri sarmak gerekiyor.
1213-1286 yılları arasında yaşayan Arap İbn Said, Selçuklu topraklarına gelen tüccarlar için Anadolu’daki ticari hayat ve hatları gösteren bir eser yazmıştır. Ve bu eserinde de Rusya ve Karadeniz’den gelerek Kastamonu’dan Mısır’a gönderilen mallar üzerinde de durmuştur. Onun verdiği bilgiler Kastamonu’daki Çobanoğlu Döneminin ticaretini yansıtmaktadır.
İbn Said; eserinde Heraklia yani Ereğli Limanından doğuya doğru, tüccarlar tarafından çok iyi bilinen Rum Limanlarından Müslümanlara ait olan Kastamonu bulunur der. Burada kendisi Kastamonu diyerek kast ettiği İnebolu ve Sinop Limanlarıdır. Bunun yanında Ereğli Limanına Kıpçak ülkesinden gelen malların kara yolu ile Kastamonu’ya ulaştırıldığı bilgisini verir. Bu güzergâh genel olarak Ereğli-Düzce-Gerede-Safranbolu ve Kastamonu’dur. Ancak bu güzergâh üzerindeki her noktada henüz kesin Türk hâkimiyeti olmadığından zaman zaman değişimler yaşanmaktadır.
Güzergâh değişimindeki kilit bölgeler ise Daday ve Araç’tı. Buralar Kastamonu’da Türk Hâkimiyeti’nin yerleşmesinden çok daha sonra Türklerin eline geçecekti. Yani Çobanların 1210’lu yıllarda ele geçirdiği Kastamonu’dan; 20 yıl sonra yapılan bir savaşta buradaki Bizans Garnizonu’nun başarısından dolayı Araç’ın; “Strategopoulas” yani “Ordu Komutanı” unvanı aldığı bilinmekte.
***
İbn Said kendi gördüğü yıllar için Kastamonu’da satılan ticari malların en önemlisinin Bizans vatandaşı olarak doğan ancak sonradan da Türkmenler tarafından esir edilen köleler olduğunu söyler. Tarihçiler de özellikle bu kölelerin gazadan çok yağma ve savaşlarda ele geçirildiğini belirtmekteler.
Ancak Emir Hüsameddin Çoban Beyin günümüz Kırım’da yer alan Suğdak kentine yaptığı deniz aşırı sefer ve burayı ele geçirmesi ile diğer ticari mallarda olduğu gibi köle ticareti içinde yeni bir kapı aralanmış olur. Buraya iki defa sefer düzenleyen Hüsameddin Çoban Bey; bağlı olduğu Selçuklu’ya gönderdiği kadar da Kastamonu’ya bol ganimet getirmiştir. Ganimetlein yanı sıra özellikle Mısır’daki köle devşirme sistemli çalışan devletler için de Kıpçak topraklarından ele geçirilen köleler de artık Kastamonu üzerinden dağılacaktır.
İşte Çobanlar Döneminden açılan bu kapının yaklaşık bir yüzyıl sonra el-Ömeri’nin verdiği bilgilere göre Candaroğulları Döneminde de sık kullanıldığı ve kölelerin Memlük Devletine satıldığı görülmekte.
***
Kastamonu üzerinden yapılan ticaret elbette ki sadece Mısır ve çevresine değildi. Bu ticaret içerisinde Bizans’a yani İstanbul’a da çok sayıda köle ve ticari emtia gönderiliyordu. Aynı zamanda Kastamonu ticaretini sadece köleler oluşturmuyordu.
Bölge kısmen Kıpçak ülkesinden getirilen kısmen de kendi topraklarında yetiştirdiği ki ünleri de tüm bölgeyi sarmış olan başta iğdiş atlar, süvari atları, katır; avcılıkta kullanılan doğan ve şahin gibi yırtıcı kuşların yanı sıra; ayı ve kurt yavrusu, domuz gibi hayvanlarda bölge ticaretinin önemli unsurlarıydı. Bunların yanı sıra kürk, kereste, gemi, odun malzemeler de ticaret listelerinin başında ye alıyordu.
***
1230’larda Mısır’a başta köle olmak üzere birçok ürün gönderen Kastamonu; bundan 700 yıl sonrada yine aynı topraklara 1930’larda elma ve yumurta ihraç ediyordu. Günümü için bildiğim kadarıyla Kastamonu ihracatında Mısır yer almıyor; kim bilir 2030 yılında biz de atalarımız gibi yeniden bu topraklara köle olmasa da başka şeyle ihraç edebiliriz. (*) 2014
MURAT KARASALİHOĞLU