Kastamonu’da doğup yaşayan ve yine şehrimizde ölen mutasavvıf, Divan Şairi Muslihüddin Vahyî hakkında daha önce ağabeyim Özdemir Tan’la birlikte yayımladığımız Gurur Kaynağımız Kastamonulular adlı biyografi ansiklopedimizin IV. Cildinde ( Ankara 2005, s. 151) şu bilgiyi vermiştik:
“XVI. yüzyılın ikinci yarısıyla XVII. yüzyılın ilk yarısında yaşadı. Kesin doğum ve ölüm tarihleri bilinmiyor. Asıl adı İbn Müfti (Müftü oğlu) Muslihüddin’dir. Mahlası ise Vahyî’dir. Halvettiyye tarikatının Şa’bânîyye kolunu benimsediği ve Şeyh Şa’bân-ı Velî’ye gönülden hizmet ettiği, ondan ders aldığı biliniyor.”
Mi’râcü’l-Beyân adlı H.1014/M.1605-6 yılında yazdığı manzum eserinin Prof. Dr. Cemal Kurnaz tarafından yapılan incelemesinde, çok iyi bir öğrenim gördüğü, Arapça ve Farsça bildiği sonucu çıkarılmıştır.
Tek eseri Mi’râcü’l-Beyân’dır. Mesnevî tarzında yazılmış olup 624 beyitten oluşmaktadır. Sûfilerin tarikat seyr ü sülûklarını tamamlarken yaşadıklarını ve mertebelerini dile getirmekte, Şa’bânîliğin tasavvufî görüşlerini önemli ölçüde aydınlatmaktadır. Eser, Prof. Dr. Cemal Kurnaz ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatcı tarafından incelenerek 1999 yılında Ankara’da yayımlanmış, 2001 yılında ikinci baskısı yapılmıştır.”
Gazi Ü Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Kurnaz’ın Vahyî’yi önce I. Kastamonu Kültür Sempozyumu’nda “Kastamonulu Muslihüddin Vahyî ve Mi’râcü’l-Beyân’ı” adlı başlıklı bildirisiyle tanımıştık. Zaman zaman kitaplığımızı karıştırdığımızda, bazı kitapları yeniden incelememiz gerektiğini anlıyoruz. Nitekim, Mustafa Tatcı, Cemal Kurnaz’ın kapağında Muslihüddin Vahyî/Mi’râc yazan Ankara’da 2001 yılında yayımlanan (164 s., Bizim Büro Basım Yayın Dağıtım, Yayın No: 4) kitabını görünce aynı duyguyu yaşadık. Mi’râcü’l-Beyân kitabının iç kapağında açıklama beyanında Mi’râc’ın Tasavvufi Boyutu alt başlığı yazılmış.
Her kitabın en önemli bölümü, bilenler için Ön Söz’üdür. Ön Söz’ü okumadan kitabın diğer bölümlerine geçmemek gerek. Bakınız, Önsöz’de M. Tatcı – C. Kurnaz hangi önemli noktalara dikkatimizi çekmiştir?
“Vahyî’nin mi’râc kavramını tasavvufî açıdan yorumlayan Mi’râcü’l-Beyân mesnevîsi, bu özelliği ile türünün nadir örneklerindendir. Şair, bizzat Hz. Pîr Şa’bân-ı Velî’den feyz aldığını ve eserin onun tarafından gönlüne bir doğuş (vahiy) şeklinde yazdırıldığını belirttiğine göre, dile getirdiği görüşlerin Halvetî/Şa’bânî yolunun bakış açısını da yansıttığı söylenebilir. Onun Vahyî mahlasını alması da bu olayla ilgilidir.”
Araştırmalarımız sonrasında Mi’râcü’l-Beyân’ın herhangi bir yazılmış nüshasına rastlamadığımız için 1327/1909’de Kastamonu’da (Vilayet Matbaasında) basılan nüsha üzerinde çalışmayı tercih ettik. Metni Latin alfabesine çevirdik, sonra her beyti kastedilen anlamı gözeterek günümüz Türkçesiyle açıkladık.
Vahyî hakkında, eserin yazılış tarihi (1014/1605-6) ve içinde geçen birkaç isimden başka hiçbir bilgimiz yoktur. Kastamonu’da Hz. Pîr’in yakınında sessiz sedasız bir ömür sürdüğü anlaşılan bu şair gönüllü zât, sufilerin manevi yolcuğunu anlattığı eserinde, seyr ü sülûkun safhalarını bütün incelikleriyle gözler önüne sermektedir.
Kitabın başında, eserin incelenmesi iki bölüm hâlinde yapılmaktadır:
Vahyî’nin Tasavvufi Görüşleri (s. 35-37)
Aşk ve Melamet Ehline Göre Muhammedîlik (s. 38-57).
Daha sonra eserin Latin harflerine aktarılmış metni ile beyitlerin günümüz Türkçesiyle açıklamaları verilmektedir (s.60-161).
Yazarlar, kitabın sonuna eserde geçen âyet ve hadislerle ilgili bir liste eklemişler.
Mustafa Tatcı, bundan altı-yedi yıl önce Gazi Üniversitesindeki odasında, arşivindeki Şâ’banîlikle ilgili eserlerin bir dökümünü göstermişti. Kastamonu Üniversitesindeki bazı sempozyumlara da katılan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Tatcı’nın yine Cemal Kurnaz’la birlikte hazırladığı Şa’bânîlikle ilgili diğer kitaplarından da zaman zaman söz edeceğiz. Bakmayın Yrd. Doç. Dr. olduğuna. Kendisinden Osmanlı Türkçesini değil, İngilizce veya Fransızca bilmesi istendiğinden bu unvanda kaldı.
Vahyî’nin eseri, Şa’bânîyye tarikatı araştırmalarının temel taşlarından biridir. Eseri, herkesin yararlanabileceği bir şekilde yayımlayan Tatcı ve Kurnaz’a Kastamonulular adına teşekkürler, saygılar…