Taşköprü’nün Çaycevher köyünde 1986 yılında doğup ilkokulu da köyünün okulunda okuyan Sagıp Atlı, Cumhuriyet’in mucizelerinden birini daha gerçekleştirdi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde yüksek öğrenimini başarıyla tamamladıktan (2009) sonra akademik hayata atılmaya karar verdi. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Halk Bilimi Ana Bilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak üniversiteye ilk adımını attı (2010). Bu üniversitede Kastamonu Masalları (Araştırma İnceleme Metin) başlıklı yüksek lisans tezini 2011, Türkiye’de Geleneksel Sohbet Toplantıları Üzerine Bir İnceleme adlı doktora tezini de 2016 yılında başarıyla savunup Bilim Doktoru unvanını aldı. Ben kendisini Kastamonu Masalları konusunda araştırması sırasında tanıdım ve bakması gereken yerleri söyledim. İki yıl önce Kastamonulu Âşık Kemâlî ve Dîvânçesi kitabını da yayımlayarak beni ayrıca memnun etti. On gün kadar önce telefon ederek yeni kitabının yayımlandığını, doktora tezinin de bu yıl AYK Atatürk Kültür Merkezince basılacağı müjdesini verdi.
Dr. Sagıp Atlı’nın yeni kitabı Türk Edebiyatında Karagöz Fıkraları (İstanbul 2020, 396 s. Dün Bugün Yarın Yayınları:79, Edebiyat Dizisi:35).
Dr. Atlı bu kitabında yeterince incelenmemiş bir konuyu bütün yönleriyle ortaya koyuyor ve Karagöz’le ilgili fıkraların tamamını bir araya getiriyor. Vaktiyle biz Türkiye’de ilk defa Karagöz Fıkraları adlı bir kitap yayımlayan (1926) Burhan Cahit Morkaya’nın (1892-1949) bu kitabından söz eden iki makale yayımlamış, Karagöz’ü bir fıkra tipi olarak tanıtmış, bazı Nasreddin Hoca fıkralarının Karagöz tipine giydirildiğini belirtmiştik (2004, 2005). İki makaleden fıkra tipiyle ilgili olanı Dr. Atlı’nın dikkatinden kaçmış, diğeri önemine layık bir şekilde ele alınmıştır.Uryarım üzerine, yayınevine düzeltme gönderdiğini söyledi.
Dr. Atlı’nın kitabının arka kapağındaki şu açıklaması yayının amacını ve hedef kitlesini çok iyi açıklamaktadır:
“Bu çalışmanın amacı, hayal perdesinden fıkra geleneğine geçiş yapan Karagöz’ün farklı bir yönü olan fıkra tipi özelliğini ortaya çıkarmaktır. Bu kapsamda mizah çalışmalarında Karagöz’ün fıkra tipi yönünün nasıl ele alındığı, Karagöz etrafında teşekkül eden ya da ona bağlanan fıkraların tespiti ve bu metinlerin ayrıntılı bir incelemesi çalışmanın içeriğini oluşturmaktadır. Elinizdeki çalışmada üç farklı eserden tespit edilen 180 Karagöz fıkrasının incelemesi yapılmıştır. Bu fıkra metinleri de çalışmanın sonunda verilerek okuyucuların istifadesine sunulmuştur.”
Kitap, Giriş, iki bölüm ve Karagöz Fkralarından oluşmaktadır.
Giriş’te Dr. Atlı çalışmanın konusu ve araştırma yöntemini açıkladıktan sonra, Karagöz fıkralarına yer veren beş kaynaktan söz etmektedir. Bu beş kaynak şunlardır:
- Burhan Cahit (Morkaya): Karagöz’ün Fıkraları
- (İsimsiz): Karagöz’ün Fıkraları
- Nurullah Tilgen: Karagöz: Tarihçe Fasıllar Fıkralar
- Ünver Oral: Hayalden Gerçeğe Karagöz
- Burhan Cahit (Morkaya): Karagöz Fıkralarından Seçmeler (haz. Elif Pehlivan)
Birinci Bölüm’de; Türk Mizahında Karagöz başlığı altında bir fıkra tipi olarak Karagöz’ün ortaya çıkışı açıklanmaktadır.
İkinci Bölümde Karagöz fıkralarının incelemesi; konu, zaman, mekân, şahıs kadrosu, dil, üslup, mizah teorileri, şekil ve yapı açılarından incelenmektedir.
Sonuç başlıklı değerlendirmeninardından s.183-380 arasında 180 Karagöz fıkrasının metni, resimleriyle birlikte verilmiştir. Kitap; sözlük, kaynakça ve dizinle sona ermektedir. Kaynakçadaki eksik künye şudur:
Nail Tan; “Bir Fıkra Tipi Olarak Karagöz”, Derlemeler Makaleler, Ankara 2007, s.100-106.
Yazımızı, Dr. Atlı’yı tebrik ederek bir Karagöz fıkrasıyla bitirmek istiyoruz (s.338-339):
“Karagöz’ün oğlu ne zaman babasıyla sofrada oturmak istese annesi engel olur:
-Haydi bakalım, daha sen babanla yemeğe oturacak kadar büyümedin. Bıyığın çıksın, o zaman babanın sofrasına oturursun, derdi.
Annesi, küçük afacana bir tepsiyle yemeğini getirirdi. Gel zaman git zaman bir gün çocuk yine tepsisinde yemeğini yerken evin kedisi yavaşça tepsiye yanaşır, çocuğun yemeğine ortak olmaya kalkar. Çocuk, pabucuyla kedinin sırtına hafifçe vurduktan sonra:
-Haydi, der, senin bıyığın var. Git babamın sofrasında ye!”
NAİL TAN