Belki bazılarınız bilir, benim öğrenim için kat ettiğim yollar Anadolu göçler haritası gibidir. Birçok şehrin Üniversitelerinde okudum. Kastamonu da bunlardan biri. Seksenlerin sonunda, Öz Adana Seyahat ile Ankara’ya, oradan da Öz Kastamonu Seyahat ile yeni okulum için Kastamonu’ya giderken, oldukça karamsardım. Yine hiç bilmediğim bir şehir, yine tanımadığım, kültürlerini bilmediğim insanlar… Kastamonu’da deli gönlümü eyleyecek, beni bu şehre bağlayacak ne olabilirdi ki?
Kafamda bu sorular, bin bir kuşku ve karmakarışık duygularla Ilgaz Dağları eteklerinden Kastamonu’ya yaklaşırken, şimdilerde gençlerin ancak müzede görebileceği o zamanların ikon aleti walkman kulağımda, sürekli başa alarak hep aynı şarkıyı döndürüp duruyordum:
“Başka türlü bir şey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava”
Kastamonu’da ilk günlerimde karamsarlığım arttı. Küçücük bir şehir, 2 kısa cadde, alışık olmadığım bir iklim ve ruhumu kemiren kimsesizlik. Ülen! ne yapacağım ben bu şehirde? Başka üniversite mi yok? Acaba vakit kaybetmeden buradan da başka bir şehirde başka bir okula göç mü etmeli?
İlk birkaç ayda Kastamonu’da beklentilerimle ilgili bir şey bulamamıştım ama neyse ki merakım bitimsiz. Şehri ve çevresini keşfettikçe, sakladığı güzellikleri, tarihi anladıkça, insanlarını tanımaya başladıkça kısa sürede bir şehirden beklentilerimin de değişebileceğini anladım.
Bir şehri yaşanabilir kılan ilk unsur insanları. Kurtuluş savaşında hiç işgal edilmediği halde en çok şehit veren şehirlerden Kastamonulular, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda destanlar yazan yiğitlerin, Şerife Bacı’nın, Halime Kaptan’ın, Halime Çavuş’un torunları beni çabucak sarıp sarmaladı. Öyle güzel dostluklar kurdum ki, ömrümün geri kalanında bilmediğim ve gitmek istemediğim bir şehre giderken hep Kastamonu’daki o günlerimi hatırladım. Şehir küçük, olanakları dar hatta sıkıcı bile olabilir ama Kastamonu’daki dostluklarım gibi hissettirecek insanları varsa, o şehri şimdiden çok sevdim gitti.
İş ve konser yoğunluğum bir de Ahbap Derneği, kendi özel hayatıma neredeyse dakika bırakmadıkları halde o yıllardaki dostlarım Kastamonu Gazetesine yazmamı isteyince, tabii ki kıramazdım. Zira artık gideceğim memleketlerden beklentim ayrı deniz ayrı hava olsa da biliyorum ki dostlukları Kastamonulular gibi olmalı.
Tüm Kastamonulu dostlarımı beni o zamanlar kucakladıkları gibi kucaklıyorum. Bu sütunlarda onlarla ve Kastamonu ile yeniden buluştuğum için çok mutluyum. Bir tenha ve biraz zaman yakaladığımda yine buluşacağız.
HALUK LEVENT