Ilgaz’ın ardı, Ilgaz’ın esintisi… Bizi merkezden koparan, şiirlere ve türkülere konu olan Ilgaz’ın bu tarafında hayat çeşitli zorluklara rağmen alabildiğine heyecanlı ve hızlı geçmektedir. Bu heyecan ve hızı çekilir kılan unsurların başında da bize özgü, bizi anlatan, bizde yaşayan “sanat”ımız gelmektedir. Kendine has motiflerle bezeli Kastamonu kültürü, nesillerce yoğrularak bugünkü sanatımızı doğurmuştur. Eskiden (yaşımın da müsaadesi ile eski diyeceğim) birçok imkânsızlık ama samimiyetle yürütülen sanatsal faaliyetler, bütün bu zorlukları “dayanışma” ile atlatır, hatıralarda zorluğu değil hoş enstantaneleri kalırdı. Günümüze kadar böyle geldiği muhakkak ancak günümüzde yaşanan gelişmelere bağlı olarak elde edilen imkânlara rağmen sanatsal faaliyetlerin samimiyetini yavaş yavaş kaybettiği, dayanışmanın da yerini bireysel çabaların aldığı görülüyor. Bundan en fazla etkilenen sanat kolu da ne yazık ki müzik oluyor. Müzik ruhun gıdası olduğu kadar toplumun da mayasıdır. Kullanılan sözcükler, ifadeler hatta melodiler toplumun kendi malı olup bize, bizi anlatan unsurlardır. Müziğin sesi kadar sözcükleri de kıymetli, sözcükleri kadar ait olduğu kültürel yapı da paha biçilmezdir. Oysa günümüzde bu dikkatler ne yazık ki giderek azalmış, hassasiyet kalmamış, bireysel çabalar toplum denetimini hiçe sayarak kültürel yozlaşmalara zemin hazırlamıştır.
İlimiz çok eski kültür kentlerinden biri olsa da kültür ve sanata gönül veren, özveride bulunarak çalışan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Eskiden bu alanda Âşık İhsan Ozanoğlu, Âşık Yorgansız Hakkı, Karayılan Mahir Dağlıoğlu, Kemâneci Yusuf Aktaş, Orhan Dağlı, Necmettin Dizdar, İsmet Şentürk, Mehmet Nergiz, Mümin Meydanî ve daha pek çoğu rahmetli olan isim samimiyet ve özveriyle müzik alanında sanatlarını icra etmişlerdir. Kendimi bu sanatkârlar arasında sayamam ama sanata olan tutkum bu yazının temelinde hem onları anmamı hem de ihmal edilen bazı değerler noktasında dikkatlerimi sunmamı gerektirmiştir.
Sanata uzun zaman önce heveskâr biri olarak meylettim. 1990 yılında kültür ve sanat alanında çeşitli faaliyetlerde boy göstermeye başladım. 2002 yılına gelindiğinde bir grup gönüllü ile Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bünyesinde “Kastamonu Kültür ve Sanat Derneği”ni kurduk. Dernek çatısı altında halk oyunları ve müziğe ağırlık vererek hem “Sepetçioğlu” ekibini hem de “Halk Müziği Korosu”nu oluşturarak çalışmalara başladık. Zaman zaman da “Türk Sanat Müziği” koro çalışmaları gerçekleştirdik. Sayısız Sepetçioğlu gösterisinin yanı sıra yılda en az bir defa olacak şekilde onlarca konser düzenledik. Sanatın her dalına meraklı bir birey olarak gösteri sanatında da kendime yer bulmak adına, çeşitli tiyatro gruplarına da müdavim oldum. Hatta 2012 yılında “Biz De Ne Sanduk” isimli tiyatroda hem arka planda hem de sahnede rol aldım. Hiçbir sponsorluk ve maddî destek olmadan gerçekleştirdiğimiz bu kültürel faaliyetlerde ustalarımız gibi bazı özverilerde bulunarak zorlukları aşmayı bildik. 2015 yılından beri başkanlığını yürüttüğüm Kastamonu Kültür ve Sanat Derneği, bir yıl öncesine kadar Kastamonu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü çatısı altında çalışmalarını yürütmekte iken bu süreçte müdürlüğün de katkılarını gördüğümüzü inkâr edemeyiz. Ancak gelinen noktada sanatsal çalışmalarımız hakkındaki bazı fikir uyumsuzlukları ile şahısların sergiledikleri söylem ve tavırlardan ötürü bu yerden ayrılıp hemen sonrasında Kastamonu Belediyesi Mesleki Eğitim Kurs Merkezi (KASMEK) binasında kendimize yeni bir çalışma ortamı ve imkânlar bulduk. Bütün bu süreci anlatmaktaki maksadım müzik hayatımdan bahsetmekten ziyade Kastamonu’daki kültür ve sanata yaklaşımın benim penceremden anlaşılması içindir. Sürekli bireysel çabalar ve kendinden fedakârlıkla ilerleyen bu tarz faaliyetler bazı noktalarda durma noktasına geliverir. Sadece benim açımdan değil Kastamonu’da kültür ve sanat işleriyle uğraşan pek çok isim için bu durum geçerlidir.
Bir söz vardır: Kırk kişiyiz, kırkımız da birbirimizi biliriz. Kastamonu’da amatör veya profesyonel olarak pek çok müzik ve sanat insanı birbirini bilir. Gelin görün ki genellikle ya ayrı baş çekenler ya da birbirinden habersiz programlar yüzünden bir türlü bir araya gelip ortak bir amaca hizmet edemezler. Çeşitlilik, birbirinden farklı kolların olması kültürel ve sanatsal açıdan bir zenginlik gibi görünse de güç ve iş birliğinin olmaması, kültür-sanat çevrelerini fazladan yormaktadır. Söz gelimi ortak sazların oluşturulması, karşılıklı malzeme alışverişinden tutun da fikir ve görüş alışverişine kadar pek çok hususta herkes işin başına dönmektedir. Hatta şahsî çıkarlar için koro karşısına koro, folklor ekibi karşısına folklor ekibi kurulacak kadar ayrışma ve çekişmeler görülüyor. Bu durum bizi ileri götürmekten çok yerimizde saymamıza sebep oluyor. O yüzden yazımın başındaki “dayanışma” ifadesine yeniden değinmek istiyorum. Bizi güçlü kılan birlikteliklerimizdir, ortaklıklarımızdadır, dayanışmamızdır. Bunun için elimden geleni yapmaya hazır olduğumu herkes bilir, bir kez daha yenilemiş olayım.
Bu bahiste değinmeden geçemeyeceğim bir husus daha var. Son günlerde sosyal medya ve çeşitli gazete satırlarından tesadüfen duyduğum; Kastamonu müziği için önem arz eden bir proje var. Kastamonu Sanat Kurulu başkanı Yılmaz Cesur, Türk Halk Müziği ses sanatçısı Gülcan Kara Erdem, program sunucusu Nazan Cesur ve müzik öğretmeni Serkan Erdem’in jüriliğini yapacağı “Kastamonu Ses Yarışması” 1 Ağustos’tan beri ilimizde düzenlenmekteymiş. Buradan yine düzenleyenlere şükranlarımızı sunup yarışmacılara da başarılar dileyelim. Ancak Kastamonu’muzun kültür ve sanatına katkı sağlayacağına şüphemiz olmayan bu proje için küçük bir sitemi de dile getirmeden geçmek istemiyorum. En başta da söylediğim üzere sanata, özellikle de müzik ve folklora tutkuyla bağlı ancak amatör bir Kastamonulu olarak bu çalışmayı sosyal medyadan tesadüfen öğrenmek beni fazlasıyla üzdü. Kesinlikle kendimi yüceltme veya önemli bir gözde görme hevesiyle değil; aksine bu tarz projelerin çoğalmasını arzulayan ve bunu her fırsatta dile getiren bir sanatsever olarak söylüyorum. Az önce bahsettiğim dayanışma ve işbirliğinin eksikliğine bir örnek olduğu için beni üzdü.
Yıllarca bu alana kendinden fedakârlıklarda bulunmuş biri olarak, benim gibi yine pek çok ismin de adına şu ifadelerde bulunacağım: Kastamonu Kültür ve Sanat Derneği olarak bu tarz bir projeyi gerçekleştirmek, yarışma şeklinde olmasa da seçmeler ile sanata yeni isimler kazandırmak bizim de amaçlarımız arasındaydı. Kastamonu tabiriyle “Soğanın karşısına sarımsak dikmek” gibi anlaşılmasın ama gerek kovit süreci gerekse çeşitli imkânsızlıklar bu düşüncemizi ertelememize neden oldu. Ancak irtibatta olsaydık bazı önerilerimiz olabilir, bazı isimlerden destek alabilir; kişisel bağlantılarımızla bu projeyi yerel ve ulusal basında haberleştirip daha fazla duyulmasını ve ilgi çekmesini sağlayabilirdik. Halka inebilmek adına düzenlediğimiz çeşitli programlarda bu işe dair bilgileri paylaşabilir, destek ve katılım hususunda teşvikte bulunabilirdik. Ayrıca formata folkloru da ekleyip bu işi dernek çatısı altında gelenekselleştirerek sürekliliğini sağlayabilirdik. “Biz” dediğim için burada sadece kişiliğim ve yakın çevrem anlaşılmasın. Kastamonu’da sanata ve kültüre hizmette bulunan Kastamonu Belediyesi Kültür Müdürlüğü Sanat Müziği Korosu, Kastamonu Kültür ve Sanat Derneği, “Şehr-i Dilara” Sanat Müziği Korosu, “Gönülden Dile” Halk Müziği Korosu ve Kastamonu Üniversitesi Akademisyenler Korosu gibi şimdi bir çırpıda aklıma gelen ve daha pek çok kültür ve sanat sevdalısı bu projeye katkıda bulunabilirdi. Nitekim yine en büyük katkının bu saydığım gruplardan geleceği bizzat bana gelen mesajlar tarafından aşikâr. Yarışmaya katılacak isimler bu kültürel toplulukların saz ve koristleri arasından isimler.
Dolayısıyla bu projede sadece katılımcı olarak değil destekçi ve işbirlikçi olarak da yer almamız gerektiği fikri kesinlikle yanlış ve çıkarcı bir düşünce değil.
Olsun, yine de takdir ederiz; bizim yerimiz sanatın ve sanata emek verenlerin yanıdır. Bu ve benzeri projelerde “samimiyet”, “dayanışma” ve “işbirliği” düşüncelerimi tekrarlayarak Kastamonu’muzun daha nice kültürel ve sanatsal faaliyete kucak açmasını temenni ediyorum. Ilgaz’ın ardında kalan tüm sanatsever dostlara ve emekçilere Ilgaz’ın esintileriyle selam olsun.
Kastamonu Kültür ve Sanat Derneği Başkanı
Sebahattin Güner